İşte Bu Doktor İndir

🕯 Bu postu okuyan bir ergenin ta kendisi ya da bir ergen ebeveyni olabilir. Çünkü bir ergen de ebeveyni de neler olup bitişinden genellikle çok da haberdar olmuyor.
Şimdi biraz dışarı çıkalım. Ya da yukarı. Yükseğe. Olaylara biraz da ordan bakalım. Bir bebek doğuyor. Yemek yemeyi, uyumayı, uyanmayı, gülmeyi ilk kez deneyimliyor. Hayattaki her şeyi ilk kez deneyimliyor. Ama bazı şeyler çok da elinde değil. Duruma adapte olmak zorunda. Büyüyor kreşe başlıyor, biraz daha büyüyor; ilkokula. Anne-babasının yazdırdığı okuldakilerle ya da ebeveynlerinin arkadaşlarının çocuklarıyla tanışıyor. Sosyalleşmeyi öğreniyor. Ama hala bazı şeyler çok da elinde değil. Sonra ergenlik geliyor. Bir şeyler değişmeye başlıyor. Sesi, vücudu, kokusu… Annesi, babası, kendisi… Sınırları, sorumluluları, istekleri…Algısı, anlayışı, farkındalığı… Geçmişi, bugünü, geleceği… Ve bu kez bir şeyler değişiyor. Çünkü artık “Ben” ortaya çıkmaya başlıyor. Artık bir şeyler elinde. Olduğu kişiyi ve olmak istediği kişiyi karşılıklı oturtuyor. İkisini müzakereye çağırıyor. Ortak bir noktada buluşmak için. Yıllarca süren bir müzakere… Çocukluğa elveda deme, onunla vedalaşma; yeni bir benliğe, bedene bürünme… Bunun zorlayıcı, hırpalayıcı, bazen hüzünlü bazen de öfkeli bir süreç olması tabi ki normal. Yani aslında ergenliğin kendisi. Çokça normal…

*”Ergenlik ya da Merhaba Hüzün” başlığı Talat Parman’ın kitabının isminden alıntıdır. Gördüğüm en muazzam kitap ismidir. 👌🏼