Çocukluktan gençliğe geçişin aşaması olarak bilinen ergenlik çağı dediğimiz dönem 10-18 yaş grubunu kapsayan bir dönemdir ve bu dönem birçok anne ve babayı da tedirgin etmektedir. Çünkü ergenlikle birlikte cinsiyet hormonlarına bağlı gelişen bazı değişiklikler ergenin hem psikolojisinde hem de vücudunda bazı değişiklikler meydana getirir. Kızlarda ve erkeklerde bu etkiler farklıdır. Kızlarda kadın kimlikleri yavaş yavaş ön adıma çıkar ve vücutlarında göğüs ve kalçalar belirginleşirken erkeklerde ise ses kalınlaşması boy uzaması, kaslanma belirginleşir. Yine bu dönemde büyüme hızlı olacağı unutulmamalıdır. Bu hızla birlikte almaları gereken enerji miktarı da artmaktadır. Tabiki bu süreçte içinde bulundukları çevre, yaşam tarzları , sosyal ortamları gibi dış faktörler yanlış beslenme alışkanlıklarına sebebiyet verebilir.
Özellikle sosyalleşme ile birlikte arkadaş çevresi ile vakit geçirme zamanları artar. Bununla birlikte ayaküstü atıştırma dediğimiz ‘ fast food ‘ tarzı yeme alışkanlıkları elde edinirler.
Bu alışkanlık sebebiyle genellikle öğün atlama alışkanlığı oluşur , yemekler hızlı biçimde yenilir ve vücuda olması gerekenden fazla miktarda boş enerji alınır .Fazla miktarda yağ, şeker, tuz içeren bu besinler kalori deposudur. Bununla birlikte bu besinlerin besleyicilik bakımından vücuda faydaları yoktur. Gençler, öncelikle bu hazır besinlerden uzaklaştırılmalı devamında bu besinleri tamamen hayatlarından çıkarmalıdırlar. Çünkü bu şekilde beslenmeyle birlikte gelen fazla miktarda yağ, şeker, tuz ve vücut için zararlı katkı maddeleri özellikle ileriki dönemde kolesterol yüksekliği , karacağiğer yağlanması, kalp-damar hastalıkları gibi rahatsızlıklara sebebiyet verebilir.
Yetersiz beslenmeleri de bir o kadar tehlikeli bir durumdur. Şöyle ki beslenme ihtiyaçlarının karşılanmaması durumunda meydana gelecek olan büyüme geriliği ve boy kısalığının ileri yaş dönemlerinde de tedavisi mümkün olmamaktadır.
Onların yanlış beslenmesini etkileyen bir diğer faktör ise sosyal medyadır. Sosyal medya üzerinden empoze edilen ‘manken vücut tipi ‘ imajı sebebiyle kişilerde kilo konusu takıntı haline gelebilmektedir. Özellikle kızlarda yemek takıntısı ile anoreksiya nervosa ve bulimia nervosa gibi hastalıklar görülebilmektedir. Bu durumlarda kişilerin beslenme tedavisinin yanında mutlaka psikiyatrik tedavi de görmesi gerekmektedir. Bu konu ile ilgili son olarak söyleyebileceğim ; yapılan bilinçsiz diyetler kişinin alması gereken makro ve mikro besin öğesi ihtiyacını karşılayamaması ile birlikte uzun dönemli sağlık problemleri oluşturabilmektedir.
Çocukluk ve gençlikte elde edilen alışkanlıklar kolay kolay değişmemekle birlikte bir ömür boyu sürebilmektedir. Bu sebeple dengeli ve düzenli beslenmeye dair alışkanlıkların bu dönemlerde kazandırılması oldukça önemlidir.
Ergenin ya da çocuğun doğru yeme alışkanlıkları oluşturabilmesi için yine anne ve babaya bazı sorumluluklar düşmektedir. Çocuklarının sağlıklı beslenmesini, sağlıklı besinleri tercih etmelerini istiyorlarsa mevsimlik taze sebze, meyve ,et ürünlerini kullanarak hazırladıkları yemekleri öğünlerde birlikte yemeleri ve sofraya oturduklarında herkesin aynı yemeği tüketmesi gerekmektedir.
Gençlerde ergenlikle birlikte artan metabolizma hızı daha çok enerji almalarını gerektirmektedir. Ama bu noktada zaten yediğimi yakıyorum mantığı ile yaklaşmak doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü kilo alma da verme de enerji dengesi üzerine kurulu bir sistemdir ve ihtiyaçtan fazla alınan kalori kişide fazla kiloya sebep olabilmektedir.
Kötü beslenme alışkanlıkları ile birlikte obezite yaş aralığı oldukça geriye düşmüş durumdadır bu sebeple gençlerde herhangi bir kilo ya da beslenme problemi varsa bir beslenme uzmanından yardım oluşturulmalı ve ona uygun bir diyet uygulanmalıdır.
Yalnız burada bahsettiğim diyet aşırı kalori kısıtlı diyet olmamakla birlikte gencin büyüme ve gelişmesi dikkate alınarak ona uygun, besinsel öğeler açısından zengin , yeterli ve dengeli beslenme programıdır.
Yine bu dönemde gencin severek düzenli olarak yapabileceği bir spor alışkanlığı edinmesi kilo kontrolünü sağlaması açısından oldukça yardımcı olacaktır.
Bilindiği üzere hazır paketli ürünlerin renk şekil doku ve tat gibi yönlerinden dolayı kişiyi cezbedici bir yönü vardır . Ama bu tarz bisküvi, kola ,cips ve çikolata gibi ürünler şeker ve tuz oranı yüksek besinler olduğu için kilo aldırıcı etkiye sahiptirler. Bunun yerine et,süt, balık, tam tahıllı ürünler, sebze ve meyvelerden oluşan düzenli öğünler yapılmalı ve öğün atlamamaya dikkat edilmelidir. Tatlı ihtiyacı olarak ise aralarda sütlü tatlılar tercih edilmesi uygun olmakla birlikte bu ihtiyaç genel olarak meyvelerle giderilmeye çalışılmalıdır.
Her birey çok özeldir ve dolayısıyla bu beslenmelerine de yansımaktadır. Bir lezzeti çok sevebilirlerken bir diğerini tercih etmeyebilirler. Çocuğa ısrarla o yemeği yedirmek çocukta yeme davranış bozukluklarına sebep olabilmektedir. Bu yüzden anne ve babalar bu noktada sabırlı olmalıdır. Çocuğun istemediği besini kabul etmesi zaman alabilmektedir. Bu süreçte besinlerle ilgili birkaç deneme yapılabilir. Ama bu denemeler art arda olmamalı ve eğer şiddetle reddedilen bir yemek varsa farklı pişirme yöntemiyle tekrar çocuğun karşısına sunulması gerekmektedir.
Örneğin çocuk karnabaharı sulu yemek olarak sevmiyorsa baharat ve zeytinyağı ile karıştırarak fırında pişirip tekrar denettirilebilir ya da brokoli gibi besinsel değeri yüksek bir sebzeyi çiğ halde tüketemiyorsa brokoli blenderize edilip çorba şeklinde çocuğun önüne tekrar servis edilebilir.
Son olarak tavsiyem özellikle anne ve babaların bu dönemde oldukça dikkatli davranmaları, çocuklarında olumsuz beslenme davranışlarını fark ettiklerinde mutlaka bir beslenme uzmanından yardım almaları gerektiğidir.