İnsanın çocukluk ve yetişkinlik arasında olan dönem, ergenlik dönemidir. Bu dönem aynı zamanda bireyin yaşamının şekillenmesine yön verecek olan bir dönem olduğundan, çok kritik bir öneme sahip olduğunu altını çizerek belirtmekte yarar vardır. Birey aynı zamanda bu dönemde kendi becerilerinin farkına varabilmektedir (Kaya, 2010). Kritik bir öneme sahip olan bu dönemde bilhassa ebeveynlerin ve eğitimcilerin dikkatli davranması, bilimsel yöntemler ışığında bireyi destekleyen adımlar atmaları gereklidir. Ergen birey, genel olarak etkileşim içerisinde olduğu kişilerin kendisiyle benzer karakteristik özelliklere sahip olmasını ister ve çevresini de genel olarak kendisine yakın olan kişilerden oluşturmaya gayret etmektedir (Çivilidağ, 2012). Bu şekilde özdeşleşme yaparak kişiliğine hem şekil, hem de yön vermekte, içerisinde olduğu çevrenin gerek ekonomik, gerekse de sosyo-kültürel şartlarının etkisi altında, kendi yapısına uygun bir şekilde sorumluluk ve bağımsızlık arasında denge kurmaya çalışmaktadır (Yiğit, 2008).
Ergenlerin kendi ebeveynleriyle olan ilişkileri bu dönem içerisinde bir hayli farklılaşabilmekte, beklenmedik tepkileri ve davranışları da bu dönem içerisinde verebilmektedir. Bu dönemde aile tarafından birey ile ilgili yapılacak yanlış yaklaşım ve davranışlar, bireyin gerek sosyal becerileri üzerinde olumsuz etkiye, gerekse de benlik saygısının zedelenmesine sebep olabilmektedir (Şahin, 2001).
Çalışma başlığını oluşturan kavramlardan biri olan sosyal becerinin eksikliği ya da yetersizliği birçok sebepten kaynaklanabilmektedir. Ancak en önemlisi ise hiç kuşkusuz ailedir. Çünkü bireye uygun sosyal davranışların ilk adımları ailede atılmakta, sosyallik ile ilgili bilgiler öncelikle aile ortamında alınmaktadır. Wadsworth ve Harper (1993), sosyal bilginin eksikliği, sosyalleşme uygulamalarının yetersizliği, uygun sosyal davranışlar için gereken uyarıcıların ve imkanların olmaması ve problemli davranışların varlığı sosyal becerinin kazanılma aşamasındaki en büyük engel olduğuna dikkat çekmektedirler (Wadsworth ve Harper, 1993). Elliot ve Gresham (1993) ise, tıpkı Wadsworth ve Harper (1993) tarafından yapılan çalışmadaki bulguların benzerlerini saptamış ve ek olarak depresif ve kaygı ile ilgili semptonların sosyal beceri eksikliğine neden olduğunu saptamışlardır (Elliot ve Gresham, 1993).
Mehaffey ve Sandberg (1992), sosyal beceri eksikliğinden ötürü gerektiği kadar sosyalleşemeyen insanların cesaretlerinin kırık olabileceğini, hayatın olumsuz yönlerini kendi yaşamlarında daha fazla ön plana çıkarabilecek potansiyele sahip olabilecek kişiler olduğunu ileri sürmektedir (Mehaffey ve Sandberg, 1992).
Ergenlerin benlik saygısının oluşumunda aile önemli bir yere sahiptir. Bu bakımdan ergenlerin aile ile olan ilişkilerine değinmek gereklidir. Çocuk gelişimi ile ilgili yapılan pek çok çalışmada, bilhassa erkek çocukların babalarının davranışlarından etkilendiği, onun davranışlarını tartışmasız doğru olarak kabul ettikleri, yaşam ve dünya ile ilgili konularda babalarını bilgi sahibi kişiler olarak gördükleri saptanmıştır (Sezer, 2010). Ergenlik dönemindeki birey, bu dönemde benliklerini değerlendirmeye almakta ve kendisini onaylamaktadır. Ergen birey bu dönemde kendisini değerli olarak konumlandırabiliyorsa, bu onda yüksek benlik saygısının oluşmaya başladığının bir işaretidir. Bu durumun tam tersi durumda ise, ergen birey çevreye uyum aşamasında sorunlar yaşayabilmekte, birtakım karmaşalarla karşı karşıya kalabilmektedir (Çiftçi, 2010). Ergen birey ayrıca aileden ya da içerisinde bulunduğu şartlardan ötürü ruhsal problemlerle karşı karşıya kaldığında ise, bu onun düşük benlik saygısına sahip olduğunun bir işaretidir. Ergenlerde benlik saygısı yüksek olanlar, bunu ilerleyen yaşamına da yansıtarak, fiziksel ve ruhsal açıdan sağlıklı bireyler olarak yaşadıkları çevreye ve topluma daha iyi bir şekilde adapte olabilmektedirler (Yıldız ve Çapar, 2010).
Ergenlerin sosyal beceri düzeyleri ve benlik saygıları arasındaki ilişkinin incelendiği bu çalışmanın amacı, öncelikle ilgili literatürdeki çalışmalarda elde edilen bulguları incelemek, çalışma başlığını oluşturan sosyal beceri ve benlik saygısı ile ilgili kavramları ele almak ve her iki kavramın arasındaki ilişkiyi, çalışma kapsamında elde edilen bilgiler ve ilgili literatür doğrultusunda değerlendirmektir.
2. SOSYAL BECERİ VE BENLİK SAYGISI
2.1. Sosyal Beceri
Bilhassa çocuk gelişimi alanında gerçekleştirilen pek çok araştırmanın konusu olan sosyal beceri kavramının temeli 20. yüzyıl başlarına dayanmaktadır. William James adlı kişi tarafından “Psikolojinin Prensipleri” kitabında sosyal ilişkilere büyük yer verilmiştir. Bu kitap sosyal ilişkilerle ilgili çalışmaların bir nevi kılavuzu niteliktedir. William James açısından insanın kurmuş olduğu sosyal ilişkilerde farklı benlik duygularının olduğunu öne sürmüştür. William James, insanın kişiye göre değişebilen bir benlik yapısına sahip olduğunu öne sürmekte ve bu benlikler, diğer insanlarla kurulan ilişkilerde kullanılan davranış kalıpları olduğuna dikkati çekmektedir James’in bu tespitleri sosyal ilişkilerimize ışık tutmuştur (Aslan, 2008).
Sosyal beceri kavramı, öğrenilmiş davranışlar şeklinde nitelendirilmektedir. Sosyal beceri kavramı ile ilgili literatürde yapılmış olan sayısız tanımın varlığı söz konusudur. Beceri analizi açısından bu kavram; kişilerle etkileşime girebilme, etkileşimi sürdürme ve etkileşimi sonlandırma ile ilgili becerilerin, kişinin karşı karşıya kalacağı zorluklarla başa çıkabilme, çatışmaları çözme ve mevcut durum ile ilgili doğru analiz yapabilmesine olanak sağlayacak niteliğe sahiptir (Walker ve Henderson, 2012). Sosyal beceri; anlatım ve ses tonu gibi sözel ve yüz ifadesi, hareketler, davranışlar ve beden duruşu gibi sözel olmayan davranışları kapsayan bir kavramdır (Kılıç, 2016).
Sosyal beceri kavramı öncelikle aile, akran ve yetişkin bireylerle yapılan davranışlarla gelişebilmektedir. Sosyal beceriler, bireyin etkileşim açısından ihtiyaç duyduğu becerileri kapsayan uyum sağlayıcı davranışlardan oluşmaktadır. Ayrıca sosyal beceri, başka kişilerle başarılı ilişkiler kurabilmek amacıyla ihtiyaç duyulan duyguları ifade etme gibi davranışları kapsamaktadır (Aksoy, 2014).
Sosyal beceriler; insanın diğer insanlarla kurmuş olduğu iletişimde, herhangi bir sosyal destek kaybına uğramadan hem pozitif, hem de negatif düşünce ve duyguları uygun bir biçimde ortaya koyabilme yeteneğidir. Bireyin bu bağlamda pozitif yönlü davranışları kazanması için başta aile ve içerisinde bulunduğu çevreden sosyal desteğe ihtiyaç duymaktadır (Bacanlı, 2014).
Sosyal beceri, kişinin gerek kendisi, gerekse de diğer kişiler açısından yararlı bir biçimde hareket etme kabiliyetidir (Çetin vd., 2003). Uysal ve Balkan (2015) açısından sosyal becerilere sahip olan çocukların çevresine adaptasyon ve entegrasyon bakımından oldukça kolay bir şekilde uyum sağladığını, herhangi bir olumsuzluk ve çatışma hallerinde saldırganlığa başvurmadan meseleyi çözebilecek niteliğe sahip olduğunu öne sürmüşlerdir (Uysal ve Balkan, 2015).
2.1.1. Sosyal Becerinin Önemi
Sosyal zeka iş dünyası açısından da büyük öneme sahiptir. Çünkü günümüz iş dünyası yoğun rekabetin yaşandığı bir dünyadır. Bu alanda başarıyı yakalamakta geçmişte kıyasla oldukça zorlaşmıştır. Küreselleşmenin etkisiyle işletmeler rakiplerinin önüne geçmek için farklı yöntemler denemektedirler. Eğitimli personel bu aşamada işletmelerin en önemli sermayesidir. Ancak personelin eğitimli olması işletmenin başarıyı yakalayacağı anlamını taşımamaktadır (Karagüven-Ünal, 2015).
Bilhassa işletmelerdeki yönetici sıfatındaki kişilerin akademik başarıları yetersiz kalabilmektedir. Artık tüketicilerin sadece isteklerine değil, aynı zamanda duygularına da hitap edebilen işletmeler sürdürülebilir duruma gelebilmektedirler. Sosyal zekâ bu bağlamda öne çıkmakta ve iş dünyasındaki pozitif etkilerinin de yapılan araştırmalarda saptanmasıyla beraber önemi her geçen gün oldukça artmıştır. Yapılan araştırmalarda özellikle işletmedeki yönetici vasfındaki kişilerin gerek çalışanlarına gerekse de müşterilerine bunu yansıttıklarında işletmenin de başarısının arttığı görülmüştür (Yelkikalan, 2006).
2.1.2. Sosyal Becerinin Özellikleri
Sosyal beceri açısından yeterli düzeyde olan kişiler, düşük olan bireylerle karşılaştırıldığında, daha fazla problem çözmeye yönelik ve sorunlarla baş edebilme sürecinde de oldukça etkili olduklarını söylemek mümkündür (Bacanlı, 2014). Bu bağlamda sosyal beceriyi ön plana çıkaran başlıca özellikler aşağıda sıralanmaktadır:
Kişide var olan pozitif duyguların ortaya çıkardığı itici güçle, sorunların çözümüne objektif bir şekilde yaklaşabilmektedir.
Temel mantığı doğru davranış olan sosyal beceri, bireyin zihninde yer alan deneyimlerin bir nevi yansımalardır.
Kişinin sosyal becerileri güçlendiğinde, diğer kişiler üzerinde etki oluşturabilecek bir özellik kazanabilmektedir.
Sosyal beceri, kişinin geliştirebileceği bir özellik olmakla birlikte, yaşadığı deneyimlere uygun olarak şekillenebilen bir özelliğe sahiptir.
Sosyal beceri ile ilgili öne çıkan bir diğer benzer kavram ise sosyal zekâdır. Sosyal zeka kişilerin empati yapmalarına imkan sağladığından, ikili ilişkilerde kişinin doğru iletişim kurmasına neden olabilmektedir. Sosyal zeka, duyguları kontrol edebilme, yönetebilme ve empati gibi unsurları da kapsadığından, sosyal zekası yüksek olan kişilerin hem özel yaşamlarında, hem de dışında iş yaşamda konumlarının yükselmesine olanak sağlayabilmektedir (Kılıç, 2016).
İnsanın kendi sosyal zekâsı hakkında farkındalık düzeyinin iyi olması, karşısındaki kişi ya da kişilerle ilgili yapacağı analizlerin daha sağlıklı olabileceğini söylemek mümkündür. Çünkü sosyal zekânın özelliklerinden biri de belirleyici bir özelliğe sahip olmasıdır. Davranışı şekillendiren en temel unsur da duygulardır.
Duygular bireyin korku, neşe, sevinç, endişe, sürpriz vb. durumlarla karşı karşıya kaldıklarında verdikleri tepkinin düzeyi ile de doğrudan ilgilidir. Çünkü duygular pozitif ya da negatif yönlü olarak bireyin yaşamında yönlendirici rolü üstlenmektedir. Sosyal zekâsı yüksek olan kişinin, karşısındaki kişinin duygularını net bir şekilde algılaması, gerektiğinde o kişinin duygularını kontrol edebilmesi, amaçları yerine getirebilmek için kişiyi yönlendirebilecek bir zeka yetkinliğine sahip olması, kişinin sosyal zekasının yüksek düzeyde olduğunun bir işaretidir (Aşan ve Özyer, 2003).
2.2. Benlik Saygısı
Benlik saygısı ile ilgili literatürde yapılan tanımlar incelendiğinde, pek çok tanımlamanın varlığı söz konusudur. Bruno (1996), benlik saygısının kişinin kendi iç dünyasında barışı sağlamış olmanın verdiği güvenin, kendisini pozitif davranışlara ittiğini ve bu davranışların çevreden gelen olumlu tepkilerle gelişebilen bir kavram olduğunu ileri sürmektedir (Bruno, 1996).
Özkan (1994) açısından benlik saygısı; kişinin kendisine karşı, hem olumlu hem de olumsuz tutumları şeklinde tanımlamıştır. Ayrıca bireyin kendini değerlendirmesinin doğal sonucu olduğunu öne sürmekte, kendisi ile ilgili yapmış olduğu değerlendirmelerin, benlik saygısının düzeyi açısından belirleyici olduğuna işaret etmekte ve bireyin ulaştığı değerlilik yargısı olduğuna vurgu yapmaktadır (Özkan, 1994).
Turanlı (2010), insan yaşamında hiç beklenmedik olumsuz gelişmelerin olabileceğine dikkati çekmekte, bu gelişmeler karşısında bireyin benlik saygısının yüksek olması durumunda, bu beklenmedik olumsuz gelişmelerden daha az etkileneceğini öne sürmektedir (Turanlı, 2010). Hiçdurmaz ve Öz (2011), düşük benlik saygısına sahip kişilerin genel olarak olumsuzlukları ve başarısızlıkların başlıca nedenini kendi bireysel eksiklikleri olarak görmekte, ortaya bir başarı çıkması halinde ise bunu şansa ve tesadüfe bağladıklarına, küçük aksiliklerle karşılaşmaları halinde ise doğrudan umutsuzluğa kapıldıklarına vurgu yapmaktadır (Hiçdurmaz, Öz, 2011). Karahan ve arkadaşları (2004), benlik saygısı yüksek olan kişilerin iletişim kurma ve sosyalizasyon hususunda oldukça başarılı olduklarını ileri sürmektedirler (Karahan vd., 2004).
2.2.1. Benlik Saygısının Özellikleri
Benlik saygısı düşük olan bireyin kendisini negatif bir şekilde değerlendirebilmekte ve bu da onun kişisel başarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu durum aynı zamanda bireyde duyarsızlaşmaya neden olabilmekte, kişi başkaları ile ilgili negatif düşünceler içerisine de girebilmektedir (Özkan, 1994). Bu aşamada kişi kendisi ile ilgili olumsuz düşüncelere kapılmaktadır. Bu durum kişinin sergilemiş olduğu yanlış tutum ve davranışlardan ötürü, kendini suçluluk hissi yaratmaya başlamaktadır. Kişi bu aşamada, kendisinin sevilmediğini, ona karşı güvensizlik duyulduğunu ve işi gereği uğraştığı diğer kişilerle ilgilenme aşamasında da noksan olduğuna dair bir duygu geliştirir ve bu duygu kendisi ile ilgili “başarısız” düşüncesinin zihnine yerleşmesine neden olur (Bruno, 1996). Tüm bu faktörler sonrasında kişi, kendisini bireysel olarak başarısız hissetmekte, işinde ilerleyemediğini düşünmekte ve hatta işinde geri kaldığı düşüncesine kapılabilmektedir. Tüm bu yönler dikkate alındığında, benlik saygısının kişinin yaşamında ne denli büyük öneme sahip olduğunu göstermektedir (Turanlı, 2010).
Bireyin yaşadığı hayattan beklentilerini, kendi beceri ve potansiyelinin farkındalığını ve çevresiyle olan ilişkilerin kalitesini benlik saygısının etkilediğini söylemek mümkündür. Bu bağlamda benlik saygısı yüksek düzeyde olan kişiler, pozitif bakış açısına sahip olduklarından ötürü, yaşamlarında mutluluğu ve başarıyı yakalama olasılıklarının bir hayli yüksek olduğunu söyleyebiliriz (Rector ve Rooger, 1996).
Yani benlik saygısı, kişinin yaşamını genel olarak pozitif yönde etkileyebilecek bir niteliğe sahiptir. Çünkü bireyin çevresindeki insanlarla olumlu ve güvene dayalı bir ilişki içerisinde olması, çevresindeki kişilerden olumlu geri bildirimler almasına imkan sağlamaktadır. Güvene dayalı ilişkiler, psikolojik bakımdan kişinin kendisini daha iyi hissetmesini sağlamaktadır. Aynı şekilde başka insanları da samimi ve güvenilir olarak görmek, ilişkinin ve iletişimin kalitesini artırdığından, diğer insanlardan alınan olumlu geri bildirimler, kişinin benlik saygısının güçlenmesine de yol açmaktadır (Yetim, 2021).
2.2.2. Benlik Saygısına Etki Eden Faktörler
Benlik saygısı, kişinin kendisini değerli görmesine, başarılı ve etkin görmesine neden olan bir kavram olduğundan, kişinin içerisinde bulunduğu çevre ile hem olumlu duygusal etkileşimler kurmasına, hem iletişim kalitesinin artmasına, hem de tüm bu olumlu faktörlerin neticesinde bireyin kendisini daha fazla değerli görmesine katkı sağlamaktadır (Hiçdurmaz vd., 2011). Böylece kişinin iç huzuru sağlandığından, dış dünyadan gelen olumlu geri bildirimler, bireyin ruhsal yapısıyla bütünleşmiş olur. Benlik saygısının gelişimi için dört temel faktörün büyük etkisi vardır. Bunlar aşağıda sıralanmaktadır (Turanlı, 2010):
Bireyin gerek çevresi, gerekse de diğer bireyler tarafından kabul görmesi,
Bireyin geçmişteki başarılar ve mevcut durumu,
Bireyin yaşamdan beklentileri ve bunların gerçekleşmesi için gösterdiği gayret,
Bireyin eleştiri ve haksızlıklara karşı kendisini savunabilmesi.
Bireyin benlik saygısının gelişimindeki en önemli müessese hiç kuşkusuz aile müessesesidir. Anne ve babasından çocukluk yaşlarında sevgi gören çocuklar, kendilerini değerli hissetmelerine neden olabilmektedir (Karahan vd., 2004). Çocukluk yaşlarında daha az sevgi gören, hor görülen, olumsuz tutum ve davranışlarla karşılaşan çocukların özgüveni ve benlik saygısı düşük olabilmektedir (Yetim, 2021). Çünkü sürekli olumsuz davranışlarla, sözlerle karşılaşan ve hor görülen bir çocuk, özgüvenini yitirebilmekte ve bu da kendisini değersiz hissetmesine neden olabilmektedir. Yapılan çalışmalarda da bu durumu destekler niteliktedir. Sabırlı (2018) tarafından yapılan çalışmada, çocuğuna karşı ilgisiz olan, değersiz gören ebeveynlerin çocuklarının benlik saygısının, diğer çocuklarla kıyaslandığında düşük olduğu saptanmıştır (Sabırlı, 2018).
2.2.3. Benlik Saygısının Boyutları
Benlik saygısının bazı boyutları söz konusudur. Benlik saygısının boyutları izleyen başlıklarda duygusal, fiziksel, sosyal ve akademik boyutlar olmak üzere dört başlık altında özetle ele alınacaktır.
2.2.3.1. Duygusal Boyut
Bireyin duygularını kabullenmesi, kişinin duygusal benliğinin içyapısını oluşturmaktadır. Duygusal benlik, bireyin dünyaya gelmesiyle eş zamanlı bir şekilde meydana gelir. Duygusal benliğini çocukluk yaşlarında kazanarak yaşadığı deneyimlerle birlikte geliştiren kişiler, okul çağlarına geldiğinde, dış dünyayla kurmuş oldukları bağ ve ilişki büyük önem kazanır (Baybek ve Yavuz, 2005).
Duygusal benliğini geliştiren kişiler, aşağıdaki şıklarda sıralanan özellikleri kazanmaktadırlar (Nergiz, 2020):
Sosyal uyumluluk,
Empati kurabilme becerisi,
Kendi duygularını yansıtabilme, karşısındaki kişinin duygularını anlayabilme,
Bağımsız düşünebilmek, karar almak ve davranışta bulunabilmek,
Takdir edilme,
Analitik yaklaşım becerisi,
Nezaket ve saygı.
Düşünceyi karşıdaki kişiye kolay bir şekilde aktarabilmek için duygulardan yararlanılabilmektedir. Duygular bireyin daha etkin ve daha verimli şekilde düşünmesine imkân tanıdığından, diğer bireylerin sorunlarını çözme aşamasında duygusal bakımdan destek sağlanması gerekmektedir (Baybek ve Yavuz, 2005).
Duygular doğrultusunda düşünmek ve duyguları anlayabilmek, bireyin muhakeme yeteneğini arttırmak ve farklı duyguların birbirleriyle olan kombinasyonunu anlamayı içermektedir. Duyguları yönetmek, aynı zamanda onları düzenleyerek kontrol edilebilir hale getirmekle beraber, duygusal ve entelektüel gelişim için duyguları etkin olarak kontrol etme olanağına sahip olunabilmektedir (Nergiz, 2020).
2.2.3.2. Fiziksel Boyut
Bireyin kendi fiziksel özelliklerden ortaya çıkan duyguların haricinde, mevcut olan fiziksel formun bireye hissettirdiği duyguların birleşimi, sosyal benliğin fiziksel boyutunu oluşturmaktadır. Kişinin herhangi bir fiziksel kusurunun olmaması, çevresinden görünüşü ile ilgili almış olduğu beğeni, kişinin özgüven kazanmasına olanak sağlayabilmektedir. İnsan öncelikle kendisini beğenmesi gereklidir. Çünkü görünüş olarak kendisini beğenmeyen kişilerin benlik saygısı düşük olabilmektedir. Her ne kadar bu eksikliği zeka ve çalışmakla kapatmaya çalışsa da, görünüş bakımından iyi olmak kişiye ekstra bir özgüven kazandırmaktadır (Özden, 2005).
2.2.3.3. Sosyal Boyut
Bireyin kendi yapısına uygun bir sosyal çevre oluşturması önemlidir. Birey içerisinde bulunduğu sosyal çevrenin imkânlarından doğru şekilde yararlanarak katıldığı girişimler, benlik saygısının gelişimine katkı sağlayan boyutlardan biridir (Çetin vd., 2003). Bireyin içerisinde bulunduğu çevreyi yönlendirebilmesi ve kontrolü için yüksek bir benlik saygısına ihtiyaç duymaktadır. Kişinin hayatındaki sorumlulukların ve girişimlerin, kendi kontrolünde olduğunu hissetmesi şeklinde de değerlendirmesi için sosyal çevreyle kuracağı ilişkinin kalitesi de büyük öneme sahiptir (Baybek ve Yavuz, 2005). Yaşadığı çevrede sosyal etkinliği olan bireyler, daha olumlu davranışlar içerisine girebilmektedirler. Bu da onların diğer insanlarla kurduğu ilişkinin kalitesini arttırmaktadır. Bireyin yaşadığı toplumda, ya da çevreyi oluşturan bireylerin sosyal yaşamlarının kötü olması beraberinde pek çok sosyal sorunları da ortaya çıkarabilmektedir (Nergiz, 2020).
Bireyin yaşadığı çevredeki insanların toplumsal bakımdan üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirememesi, ilk aşamada psikolojik rahatsızlıklar olarak baş göstermektedir. Bireyin içerisinde yaşadığı sosyal çevreyle kurmuş olduğu güçlü bağların kalıcı olabilmesi için, yaşadığı çevrede güven veren bir yapıya sahip olması gerekmektedir. Sonuç olarak bireyin içerisinde bulunduğu sosyal çevrede kendini kabullendirmiş olması, kişinin benlik saygısı ve özgüvenini de buna paralel bir şekilde geliştirebilmektedir (Özden, 2005).
2.2.3.4. Akademik Boyut
Bireyin eğitimi ve kültürü özgüvenini geliştirebilmektedir. Bireyin almış olduğu eğitimler onun bireysel gelişimi üzerinde önemli bir pay sahibidir (Bacanlı, 2014). Akademik bakımdan gelişmiş olan ve gerek akademik kültürü, gerekse de akademik bilgisi iyi düzeyde olan kişiler, bulundukları ortamlarda saygı ve kabul gördüklerinden ötürü bu durum onların benlik saygısının artmasına neden olabilmektedir (Sabırlı, 2018). Bireyin akademik benliğinin gelişmiş olması, onun yaptığı işe ve araştırmalarına da yansıyabilmekte ve birey bu durumdan hoşnut olabilmektedir. Bu durum kişiye olumlu yansıdığından, yaptığı işe daha fazla adapte olmasına katkı sağlamaktadır (Yetim, 2021).
3. SOSYAL BECERİ VE BENLİK SAYGISI KAVRAMLARININ BİRBİRİYLE OLAN İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
3.1. Sosyal Beceri ve Benlik Saygısı İlişkisi
Herhangi bir araştırmaya gerek olmadan sadece mantık kurarak bile, sosyal becerisi yüksek olan bir kişinin benlik saygısının yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Çalışma kapsamında incelenen kavramlar olan sosyal beceri ve benlik saygısı kavramlarının birbiriyle doğrudan pozitif yönlü anlamlı ilişkili kavramlar olduğu yapılan pek çok çalışmada tespit edilen bulgulardandır (Baybek ve Yavuz, 2005; Bijstra ve Jackson, 1998; Çivilidağ, 2012; Hiçdurmaz ve Öz, 2011; Aslan, 2008; Gürler ve Demirli, 2017).
Sosyal becerileri iyi olan bireylerin özellikleri incelendiğinde, iyimserlik ve umut duygusunun bir hayli yüksek düzeyde olduğu görülmüştür (Çetin vd., 2003; Dheeraj ve Bhat, 2019; Elliot ve Gresham, 1993; Riggio vd., 1990; Bacanlı, 2014; Kılıç, 2016). Kişide var olan bu özellikler, bireyin geleceğe yönelik öngörülerini güçlendirebilmektedir. Böylece geleceğe yönelik hedef saptama konusunda ve geleceğe umutla bakabilmelerine de yol açmaktadır. Benlik saygısı yüksek olan bireylerde var olan pozitif elektrik, onların muhtemel zorluklara karşı daha dayanıklı olmasına, karşı karşıya kalınan sorunlara karşı koyabilecek güce sahip olabilecek yeteneğe sahiptirler (Çiftçi, 2010; Abraham, 2010; Atıcı, 2019; Eriş ve İkiz, 2019; Kuzucu vd., 2020; Turan, 2010).
Kişi negatif enerji yüklü olduğunda, bunu çevresindeki diğer insanlara da farklı şekilde yansıtmaktadır. Sosyal becerisi, dolayısı sosyal zekâsı yüksek olan kişiler iyimser bir yapıya sahip olduklarından, genel olarak başarılı olamadıklarında, bu durumu belli davranışlarla açıklarlar. Böylece karşı karşıya kalınan başarısızlığı geçici ve ders alınması gereken bir deneyim olarak nitelendirmektedirler. Bu başarısızlıkla tekrar karşı karşıya kalmamak amacıyla yeni çare geliştirme aşamasında, başarısızlığı bir motivasyon aracı olarak nitelendirmektedirler (Dheeraj ve Bhat, 2019).
Sosyal zekâsı yüksek olan kişiler aynı zamanda yaşamda karşılaştıkları engellere karşı dirençli bir yapıya sahiptirler. Ancak benlik saygısı düşük olan kişiler kötümser ve karamsar bir yapıya sahip olduklarından, mücadele güçleri düşük olduğu için sorunlar karşısında erken pes edebilmektedirler (Kılıç, 2016). Karamsar yapıya sahip olan benlik saygısı düşük olan insanlar, olayları da kötümser bir şekilde ele aldığından, yapılacak tüm girişimlerin olumsuz bir şekilde noktalanacağına inanmaktadırlar. Hatta başarı olduğunda, bu durumu şansa ve başka sebeplere dayandırmaktadırlar. Bu durum onların mücadele azmini yitirmelerine neden olmaktadır Çetin vd., 2003).
3.2. İlgili Literatürün İncelenmesi
Geçmişten günümüze konu ile ilgili benzer niteliğe sahip gerek ülkemizde, gerekse de yurt dışında pek çok araştırmanın varlığı söz konusudur. Riggio ve arkadaşları (1990) tarafından yapılan çalışmada, sosyal beceriler ile benlik saygısı arasında pozitif ilişkinin varlığı söz konusu iken, sosyal kaygı ve yalnızlık ile negatif ilişkili olduğu saptanmıştır. Sosyal beceri ile benlik saygısı arasındaki ilişki refah düzeyi yüksek olan ailelerde daha yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir (Riggio ve ark., 1990).
Zhangve Postiglione (2001) tarafından yapılan çalışmada, yaratıcılık üreten ve karmaşık düşünme stillerine sahip olan insanların benlik saygılarının yüksek, sosyal çevreye hem adapte hem de yön verme konusunda potansiyel olarak daha fazla katkı sağlayacağını saptamışlardır. Çalışmaya katılım sağlayan kişilerden ekonomik olanakları iyi olanların özgüveni yüksek olduğu, yaratıcılık üreten ve karmaşık düşünme stiline sahip kişilerin sosyal çevre ile olan uyumunun daha iyi anlaşılması için konu ile ilgili olarak daha kapsamlı ve yeni çalışmaların yapılması gerektiğine vurgu yapılmaktadır (Zhang ve Postiglione, 2001).
Bijstra ve Jackson (2008) tarafından yapılan çalışmada, sosyal beceri eğitimin önemine dikkat çekilmekte, ergenlerin aldığı sosyal eğitimin sosyal beceri ve benlik saygısı üzerinde olumlu geri bildirime neden olduğu saptanmıştır. Çalışmada elde edilen bulgularda ise, araştırmaya katılım sağlayan ergenlerin almış oldukları sosyal beceri eğitiminin, onların başarılılıkları üzerinde pozitif yönlü anlamlı bir ilişkinin varlığı saptanmıştır. Ayrıca ergenlerin sosyal kaygılarının azaldığı, sosyal katılımlarda daha fazla boy gösterdikleri, benlik saygılarının arttığı gerçekleştirilen çalışma kapsamında saptanan diğer bulgulardır (Bijstra ve Jackon, 2008).
Yiğit (2008) tarafından yapılan “İlköğretim II. Kademe Öğrencilerinin Depresyon ve Sosyal Beceri Düzeylerinin Benlik Saygısı ve Bazı Değişkenler Açısından Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi” adlı çalışmada, benlik saygısı yüksek olan çocukların sosyal becerileri arasında yüksek düzeyde anlamlı bir ilişkinin olduğu, gelir düzeyi yüksek olan ailenin çocuklarında benlik saygısı ve sosyal beceriler arasında yüksek düzeyde anlamlı bir ilişkinin olduğu, çok çocuklu ailelerde anlamlı ancak düşük düzeyde bir ilişkinin varlığı saptanmıştır (Yiğit, 2008).
Abraham (2010) tarafından yapılan çalışmada, benlik saygısı yüksek olan gençlerin sosyal becerileri arasında anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişkinin varlığını tespit etmiştir. Benlik saygısı olan ergenlerin, ebeveynleri ile olan ilişkileri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu, akranları ile olan ilişkilerinin de tıpkı ebeveynleri ile benzer özellikler taşıdığı, öğretmenleri ile olan ilişkilerinde de yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca öğrenme güçlüğü çeken çocuklara uygun müdahaleleri başlatmak için multi-disipliner bir yaklaşımın hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çekilmektedir (Abraham, 2010).
Eriş ve İkiz (2013) tarafından yapılan “Ergenlerin Benlik Saygısı ve Sosyal Kaygı Düzeyleri Arasındaki İlişki ve Kişisel Değişkenlerin Etkileri” adlı çalışmada, ergenlerin benlik saygısı ile sosyal kaygı arasında orta düzeyde bir negatif yönde ilişkinin söz konusu olduğu tespit edilmiştir. Cinsiyet açısından incelendiğinde, benlik saygısı ve sosyal kaygı düzeyleri arasında herhangi bir farklılığın olmadığı, algılanan beden imajına uygun benlik saygısı ve sosyal kaygı düzeyi ile sosyal kaygının alt boyutları arasında farklılaşmanın söz konusu olduğu saptanmıştır (Eriş ve İkiz, 2013).
Gürler ve Demirli (2017) tarafından yapılan “Ergenlerde Sosyal Dışlanma ve Benlik Saygısı Arasındaki İlişki” adlı çalışmada, ergenlerde sosyal dışlanma ile benlik saygısı arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. Dışlanan bireylerin kendilerine olan özgüveni yitirdiği, bu durumun cinsiyet açısından bir farklılık oluşturmadığı saptanmıştır. Ek olarak, ergenlerde benlik saygısı düzeylerinin gerek cinsiyete gerekse de yaşa göre herhangi bir farklılaşmanın olmadığı, fakat yaşa göre ise, farklılaştığı tespit edilmiştir (Gürler ve Demirci, 2017).
Çiftçi (2018) tarafından yapılan “Ergenlerin Benlik Saygısı Düzeylerinin Karşılaştırılması Meslek Yüksekokulu ve Meslek Lisesi Öğrencileri Üzerine Bir İnceleme” adlı çalışmada, düşük benlik saygısına sahip ergenlerin, sosyal açıdan özgüvenlerinin düşük, benlik saygısı yüksek olan bireylerin hem aile, hem de çevre ile olan sosyal ilişkilerinin yüksek olduğu tespit edilmiştir (Çiftçi, 2018).
Dheeraj ve Bhat (2019) tarafından yapılan çalışmada, benlik saygısının, sosyal ve ekonomik durumla olan ilişkisi saptanmaya çalışılmıştır. Gerek sosyal çevresi, gerekse de ekonomik olanaklara daha fazla sahip olan öğrencilerin yüksek benlik saygısına sahip olduğu, özgüvenlerinin de buna paralel bir şekilde yüksek düzeyde olduğu, yapılan tek yönlü varyans analizi neticesinde bu durumun cinsiyet açısından bir farklılığa neden olmadığı, sosyal ve ekonomik açıdan gereken olanaklara daha az ya da çok az sahip olan kişilerin, diğer kişilere kıyasla hem özgüvenlerinin hem de benlik saygılarının eksik olduğu saptanmıştır (Dheeraj ve Bhat, 2019).
Atıcı (2019) tarafından yapılan “İlk Ergenlik Döneminde Benlik Saygısının, Evlilik Çatışması, Akran İlişkileri ve Ebeveyn Tutumu İle Olan İlişkisinde, Duygusal Güvenliğin Aracı Rolü” adlı çalışmada, ergenlerin duygusal güvensizlik seviyeleri üzerinde, bağımsız değişkenler olan cinsiyet, yer, tehdit ve kendini suçlama ile ilgili anlamlı farkların varlığı söz konusudur. Bireyin ergenlik döneminde oluşan benlik saygısının bireysel gelişim için büyük öneme sahip olduğunun altını çizen Atıcı (2019), elde edilen bulgularda duygusal bakımdan güvenli olan bireylerin, akranlarıyla olan ilişkilerinin olumlu, aile ile olan ilişkilerinin de buna paralel bir şekilde olumlu ve benlik saygılarının aynı şekilde yüksek olduğu saptanmıştır (Atıcı, 2019).
Harris ve Orth (2019) tarafından yapılan çalışmada, sosyal ilişkileri iyi olan bireylerin benlik saygısının ilerleyen yaşla birlikte arttığını, bireyin içerisinde olduğu toplum tarafından kabul görmesinin kişinin benlik saygısını pozitif yönde etkilediğini, insanların sosyal ilişkileri ve benlik saygısı seviyeleri arasındaki bağlantının, yaşamları boyunca tüm gelişim aşamalarında birbiriyle karşılıklı bir şekilde geliştiğini ve yapılar arasında olumlu bir geri bildirim döngüsünü yansıttığı saptanmıştır (Harris ve Orth, 2019).
Kuzucu ve arkadaşları (2020) tarafından yapılan “Ergenlerde Benlik Saygısı ve Sosyal Desteğin Depresyon Semptomlarıyla İlişkisi: Yaşam Amaçlarının Aracılık Rolü” adlı çalışmada, benlik saygısı ve algıladıkları sosyal desteğin, depresyon ile olan ilişkisinde, ergenin yaşam amacının kısmi aracılık rolüne sahip olduğu belirlenmiştir. Sosyal desteğe sahip olan bireylerin benlik saygılarının yüksek, ergenin yaşama dair amaçlarının, depresyonu önleme sürecinde nispi bir role sahip olduğu saptanmıştır. Bu çalışmadaki bulgularla literatürdeki
benlik saygısının ve sosyal desteğin, depresyonla olan ilişkisini inceleyen çalışmalarda da benzer bulgular söz konusudur (Kuzucu vd., 2020).
4. SONUÇ VE ÖNERİLER
Çağdaş yaşamda bireyin sosyal becerilerinin büyük öneme sahip olduğu yapılan pek çok çalışmada saptanan bulgular arasındadır. Bireyin çevresindeki insanlarla güven verici bir ilişkide olması, çevresindekiler tarafından olumlu geri bildirimler almasına olanak sağlamaktadır. İnsanlarla samimiyet ve güven esaslı sosyal ilişkiler içerisinde olan insanlar, ruhsal bakımdan kendilerini daha iyi hissetmektedirler. İnsanın ruh hali diğer insanlarla kurduğu sosyal ilişkilerden etkilenebilecek bir özellikte olup, bilhassa stresle baş etme aşamasında itici güce sahiptir. Bu da bireyin ruh ve beden sağlığını korumasına yarar sağlamaktadır. Sosyal becerileri ve benlik saygısı yüksek olan bireylerin özgüvenlerinin yüksek olması, onları birer özerk birey haline getirmektedir. Bu kişiler özgür düşünceye sahiptirler ve gelenek, olumsuz durumlardan çok fazla etkilenmeyen bağımsız davranışlar içerisine girebilmektedirler. Sosyal becerileri ve benlik saygısı yüksek olan bireyler, yaşama her zaman ve her koşulda pozitif baktıklarından, yaptıkları değerlendirmeler de buna paralel bir şekilde pozitif yönlü olabilmektedir.
Literatürde ve çalışma kapsamında elde edilen bilgiler doğrultusunda, sosyal becerileri ve benlik saygısı yüksek olan bireylerde aşağıdaki şıklarda sıralanan etkilerin varlığı söz konusudur:
Daha sağlıklı düşünme yeteneğine sahiptirler,
Olaylara mantıklı ve soğukkanlı bir şekilde bakabilmektedirler,
Birey çevresiyle sosyal bakımdan kalıcı ilişkiler kurabilmektedir,
Rasyonel düşünme yeteneğine sahiptirler,
Empati duygusu gelişmiştir,
Sosyal çevreyle kurduğu ilişkiler kalitelidir,
Güvene dayalı ilişki kurma kabiliyetine sahiptirler,
Okul, iş ve ev yaşamlarını kolaylaştırabilmektedirler.
Sorunlara karşı dirençlidirler,
Çözüm odaklı düşünme yeteneğine sahiptirler.
Yukarıdaki şıklarda sıralanan etkiler, genel etkilerdir. Ancak bu etkileri çoğaltmak mümkündür. Sonuç olarak çalışma kapsamında ele alınan her iki kavramın birbiriyle doğrudan ilişkili olduğu ve bu özelliklere sahip olan bireylerin yaşamını kolaylaştıran bir etkiye sahiptir. Söz konusu bu etkiler bireyin huzur içerisinde yaşamasına olanak sağlamaktadır.
Son yıllarda sosyal beceri eğitimi ile ilgili eğitim alanında önemli girişimler yapılmaya başlamıştır. Okul öncesi dönemden ergenlik dönemine varana dek farklı yaş gruplarına uygulanan bu eğitimlerin önemli katkılar sağladığını söylemek mümkündür. Bijstra ve Jackson (2008) tarafından yapılan çalışmada da, ergenlerin almış oldukları sosyal beceri eğitiminin, onların başarılılıkları üzerinde olumlu etki yarattığı saptanmıştır.
Benzer şekilde Yiğit (2008) tarafından yapılan çalışmada da benlik saygısı yüksek olan çocukların sosyal becerilerinin de buna paralel şekilde olduğu saptanmıştır. Abraham (2010) benlik saygısı yüksek olan ergenlerin sosyal becerilerinin, düşük olanlara kıyasla daha yüksek olduğunu saptamıştır. Farklı dönemlerde yapılmış olan bu çalışmalarda elde edilen bulgular birbiri ile paralellik göstermektedir. Yapılan bilimsel araştırmalar, günümüz çağdaş yaşamında sosyal becerinin önemini ortaya koyduğundan, çocukların ve ergen bireylerin daha sağlıklı ve çağdaş yaşama adapte olabilmeleri için sosyal beceri eğitimine ihtiyaç duyduğu su götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Toplumsal açıdan hem sosyal becerileri, hem de benlik saygısı yüksek olan bireylerin yetişmesi büyük öneme sahiptir. Bu bakımdan çocuk ve ergen bireylerin benlik saygısını ve ihtiyaç duydukları sosyal becerileri kazanabilmesi için başta okullarda ruh sağlığını iyi yönde etkileyecek program ve aktivitelerin yapılması, sosyal becerilerin geliştirilmesi için eğitim programlarına dâhil olmalarının, literatürde elde edilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere, sağlıklı sonuçlar vereceğini söylemek mümkündür. Benlik saygısının gelişimi için bilhassa ebeveynlere büyük görev düşmektedir. Ebeveynler çocuklarının benlik saygısını yükseltmek için, onu manevi yönden yeterli doyuma sahip olabilecek olanaklar yaratmalıdırlar. Bu doyum çocuğun gelecek karşı karşıya kaldığı sorunlara karşı rasyonel bir bakış açısıyla bakabilmesine yol açmaktadır. Böylece çocuk gelecekte güçlükle karşı karşıya kaldığında ve sorunları çözme aşamasında manevi doyumun bireyi motive edici bir etkiye sahip olduğu söylemek mümkündür. Bu aşamada manevi doyum olarak kast edilen ise, çocuğa karşı olan tutum ve davranışlardır. Çocuğun yaptığı hatalar karşısında cezalandırıcı bir tavır takınmak yerine, bağışlayıcı ve hataların tekrarlanmaması için yol gösterici bir tutum sergilenmesi, bireyin özgüveninin artmasına yol açmaktadır. Ebevenyler, ergen bireyin kendisini tanıması, kendi duyguları ile ilgili bilince sahip olması ve bu duyguları gerektiğinde doğru bir şekilde değerlendirmesi için onları desteklemeleri gereklidir. Bilhassa ergenlik dönemi insan yaşamında çalkantılı bir dönem olduğundan, bu dönemde ergen bireye karşı yaklaşımların daha dikkatli olunması gereklidir. Gerek benlik saygısının gelişimi için, gerekse de gelecekte ihtiyaç duyacağı sosyal becerilerin geliştirilebilmesi için ailelerin profesyonel destek alması yarar sağlayabilmektedir. Çalışma kapsamında ele alınan sosyal beceri ve benlik saygısı, geliştirilebilecek kavramlar olduğundan, her iki kavramın ergenin yaşamında geliştirilebilmesi için ebeveynler, bilimsel yöntem ve uyarıları dikkate almalı, konu ile ilgili güvenilir kişilerden destek alarak, çocuklarının gelecek yaşamları ile ilgili sağlıklı bir yol haritası çizmesi gereklidir
KAYNAKÇA
Abraham, D. (2010). “A Study On The Self-Esteem and Social Relations of Adolescents with Learning Disability”, Christ University, Yüksek Lisans Tezi, Bangalore India. Erişim: http://repository.christuniversity.in/1857/1/thesis_deepu_abraham.pdf
Aslan, E. (2008). “Drama Temelli Sosyal Beceri Eğitiminin 6 Yaş Çocuklarının Sosyal İlişkiler ve İşbirliği Davranışlarına Etkisi”, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Aydın.
Aşan, Ö. ve Özyer, K. (2003). “Duygusal Zekâya Etki Eden Demografik Faktörlerin Saptanmasına Yönelik Ampirik Bir Çalışma” , Hacettepe Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 21(1); 151-167.
Atıcı, S.O. (2019). “İlk Ergenlik Döneminde Benlik Saygısının, Evlilik Çatışması, Akran İlişkileri ve Ebeveyn Tutumu İle Olan İlişkisinde, Duygusal Güvenliğin Aracı Rolü”, Işık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Bacanlı, H. (2014). Sosyal Beceri Eğitimi, 5. Baskı, Pegem Akademi Yayınları, Ankara.
Baybek, H. ve Yavuz, S. (2005). “Muğla Üniversitesi Öğrencilerinin Benlik Saygılarının İncelenmesi”, Muğla Üniversitesi Soysal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 14(2); 73-95.
Bijstra, J.O. ve Jackson, S. (1998). “Social Skills Training with Early Adolescents: Effects on Social Skills, Well-Being, Self-Esteem and Coping”, European Journal of Psychology of Education, 13(1); 569–583.
Bruno, F.J. (1996). Psikoloji Tarihine Giriş, (Çev. G. Sevdiren), Kibele Yayınevi, İstanbul.
Çetin, F., Bilbay, A.A. ve Kaymak, D.A. (2003). Çocuklarda Sosyal Beceriler, Epsilon Yayıncılık, İstanbul.
Çiftçi, H. (2010). “Ergenlerin Benlik Saygısı Düzeylerinin Karşılaştırılması Meslek Yüksekokulu ve Meslek Lisesi Öğrencileri Üzerine Bir İnceleme”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 68(17); 1648-1665.
Çivilidağ, A. (2012). “Ortaöğretimde Öğrenim Gören Ergenlerin Sosyal Beceri Düzeylerine Yönelik Bir Analiz: Antalya İli Örneği”, Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(2); 38-51.
Dheeraj, V.K. ve Bhat, S.A. (2019). “Self-Esteem And Self-Confidence Among Adolescents Living In Different Socio-Economic Status”, Suraj Punj Journal For Multidisciplinary Research, 9(4); 513-528.
Elliot, S.N. ve Gresham, F.M. (1993). “Social Skills Interventions For Children, Behavior Modifıcation, 17(3); 287-313.
Eriş, Y. ve İkiz, F.E. (2013). “Ergenlerin Benlik Saygısı ve Sosyal Kaygı Düzeyleri Arasındaki İlişki ve Kişisel Değişkenlerin Etkileri” International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 8(6); 179-193.
Gürler, A. ve Demirli, C. (2017). “Ergenlerde Sosyal Dışlanma ve Benlik Saygısı Arasındaki İlişki”, Sosyal Bilimler Dergisi (SOBİDER), 11(4); 941-951.
Hiçdurmaz, D. ve Öz, F. (2011). “Benliğin Bilişsel Yaklaşımla Güçlendirilmesi”, Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Dergisi, 1(1); 68-78.
Karagüven-Ünal, M.H. (2015). “Empati ve Sosyal Zekâ”, The Journal of Academic Social Science Studies, 34(2); 187-197.
Karahan, F., Sardoğan, M., Ersanlı,E., Kaya, N. ve Kumcağız, H. (2004). “Üniversite Öğrencilerinin Yalnızlık Düzeyleri ile Benlik Saygısı Düzeyleri Arasındaki İlişkiler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 18(1); 27-39.
Kaya, A. (2010). Eğitim Psikolojisi, Beşinci Baskı, Pegem Akademi Yayınları, Ankara.
Kılıç, K.M. (2016). “Okul Öncesi Çocuklarına Uygulanan Sosyal Beceri Eğitiminin Sosyal Beceri Düzeyleri Üzerindeki Etkisi ve Sosyal Beceri Düzeyleri İle Mizaç Özellikleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara.
Kuzucu, Y., Gülcü, M., Adalı, E. ve Özer (2020). “Ergenlerde Benlik Saygısı ve Sosyal Desteğin Depresyon Semptomlarıyla İlişkisi: Yaşam Amaçlarının Aracılık Rolü”, Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 4(1); 79-106.
Mehaffey, J.I. ve Sandberg, S.K. (1992). “Conducting Social Skills Training Groups with Elementary School Children”, School Counselor, 40(1); 61-69.
Nergiz, A.A. (2020). “Üniversite Öğrencilerinin Benlik Saygıları İle Kişilik Özelliklerinin Genel Kaygı Durumları Üzerindeki Etkisi”, İstanbul Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Özden, Y. (2005). Öğrenme ve Öğretme, Pegem Akademi Yayıncılık, Ankara.
Özkan, İ. (1994). “Benlik Saygısını Etkileyen Etkenler”, Düşünen Adam Dergisi, 7(3), 4-9.
Rector, N.A. ve Roger, D. (1996). “Cognitive style and well-being: A prospective examination”, Personality and Individual Differences, 21(5); 663-674.
Riggio, R.E., Throckmorton, B. ve De Paola, S. (1990). “Social Skills and Self-Esteem, Perron. indicid. Diff. 11(8); 799-804.
Sabırlı, B. (2018). “Üniversite Öğrencilerindeki Akıllı Telefon Kullanım Sıklığının Benlik Saygısı ve Çeşitli Değişkenlerle İlişkisi”, Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Sezer, Ö. (2010). “Ergenlerin Kendilik Algılarının Anne-Baba Tutumları ve Bazı Faktörlerle İlişkisi”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 7(1); 1-19.
Şahin, C. (2001). “Sosyal Beceri ve Sosyal Yeterlik”, Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(1); 9-19.
Turanlı, P. (2010). “Orta Yetişkinlikte Evlilik Uyumu ile Benlik Saygısı ve Bağlanma Stilleri Arasındaki İlişkinin Saptanması”, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Uysal, A. ve Balkan, İ.K. (2015). “Sosyal Beceri Eğitimi Alan ve Almayan Okul Öncesi Çocukların, Sosyal Beceri ve Benlik Kavramı Düzeyleri Açısından Karşılaştırılması”, Psikoloji Çalışmaları Dergisi, 35(1); 27-56.
Wadsworth, J.S. ve Harper, D.C. (1993). “The Social Needs of Adolescents with Cerebral Palsy”, Developmental Medicine & Child Neurology, 35(11); 1019-1022.
Walker, O.L. ve Henderson, H.A. (2012). “Temperament and social problem solving competence in preschool: Influences on academic skills in early elementary school”, Social Development, 21(4); 761–779.
Yelkikalan, N. (2006). “21. Yüzyılda Girişimcinin Yeni Özelliği: Duygusal Zekâ”, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, 2(1); 39-51.
Yetim, O. (2021). “Suriyeli Göçmen Ergenlerde Travma, Benlik Saygısı, Psikolojik Dayanıklılık ve Psikiyatrik Belirti İlişkisinin Değerlendirilmesi”, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Yıldız, M. ve Çapar, B. (2010). “Orta Öğretim Öğrencilerinde Benlik Saygısı İle Dindarlık Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 10(3); 103-131.
Yiğit, R. (2008). “İlköğretim II. Kademe Öğrencilerinin Depresyon ve Sosyal Beceri Düzeylerinin Benlik Saygısı ve Bazı Değişkenler Açısından Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi”, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Zhang, L.F. ve Postiglione, G.A. (2001). “Thinking styles, self-esteem, and socio-economic status”, Personality and Individual Differences, 31(8), 1333-1346.).