Ergenler, dünyada olduğu kadar ülkemizde de belli zorluklar yaşamaktadırlar. Ergenliğin temelde kişinin kendisini bulmaya dair bir zaman olduğu düşünüldüğünde bu dönemin mümkün olduğunca ergenin yararına olması gerekmektedir. Bu olgu, elbette bazı zamanlarda çeşitli bölünmelerle geciktirilebilir ve engellenebilir. Bu engellemelerden en zarar verici olanları ise çoğu zaman ergenin yakın çevresinden gelmektedir. Yakın çevrenin müdahale ve beklentileri ergenleri zaten zor olan hayatlarında daha da zorlamaktadır. Bunların yanı sıra bir de toplumsal cinsiyet rolleri ve toplumun ergenlerle ilgili çoğu zaman yanlış kanıları araya girdiğinde işler daha da içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.
Burada, ergenlerin karşılaştıkları ilk zorluk dendiğinde akla ‘kendini bulma yolunda engellenme’ gelmektedir. Bu dönem, bir birey için oldukça önemlidir çünkü ergen kendini tanımaya çalışmaktadır. Fakat dışarıdan gelebilecek olumsuz herhangi bir müdahale, bu süreci sekteye uğratabilir. Ergenler, doğaları itibariyle uzlaşması güç bireylerdir. Bu sebeple onlarla herhangi bir konuda tartışmaya girmek büyük ihtimalle hem zaman kaybı yaratacak hem de onların genel motivasyonunu düşürmekten başka bir şeye yaramayacaktır. Kılık kıyafetlerine, dinledikleri müziklere veyahut yeme biçimlerine karışmak, bu bireyin en karmaşık ve zor olan ergenlik dönemi için oldukça zorlayıcı olacaktır.
Bunların yanı sıra, özellikle toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı olarak; erkek çocuklara yüklenmeye çalışılan özellikler de ergenler için büyük bir zorluk yaratmaktadır. Örneğin, aslında hala çocuk olan 17 yaşında bir oğlana ‘Paranı kazan artık, kaç yaşına geldin, kazanmıyorsan askere git’ vs gibi direktiflerde bulunulması, o bireyin ergenlik dönemi için oldukça zedeleyici ve travmatik olabilir. Bu noktada yapılması gereken ise; kendisine fiziksel ya da psikolojik bir zarar vermediği sürece ergenin kendini tanıma yolunda nispeten daha rahat bırakılmasıdır. Fakat özellikle doğu kültüründe yer alan gençleri henüz ‘toy’ görmeye yatkınlık yüzünden ne yazık ki ergenler hem dikkate alınmamakta hem de toplum ve yakın çevreleri tarafından hırpalanmaktadır.
Toplumun ergenlere olan bakış açısı da ergenlerin karşılaştığı zorlukların temelini oluşturmaktadır. Kız çocuklardan usturuplu olma, erkek çocuklardan ise ‘adam olmaya hazır’ bir tavır beklenmektedir. Bu yaklaşımlar özünde cinsiyetçi olmakla birlikte; kendini tanımaya başlayan bireyler için özünde de oldukça sınırlayıcı olmaktadır. Bu dönemdeki genç çocukların uçarı olması, hayata iki kutuplu bakması, kendi bildikleri şeyi kesinlikle doğru kabul etmesi ve pek çoğumuzun kalkışmayacağı işlere gözü kapalı kalkışmaları doğaldır. Zaten bu, içinde bulundukları dönemin doğal ve kaçınılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Hal böyle olunca, özellikle aile tarafından buna zincir vurulmaya çalışılması ergen açısından zedeleyici olmaktadır.
Ergenlerin karşılaştıkları zorlayıcı faktörlerden biri de cinselliktir. Bu bir zorlayıcı faktördür çünkü ülkemizde evlilik öncesi cinsel ilişkiye büyük bir suçmuş gibi yaklaşılmaktadır. Hâlbuki ergenler yine doğaları (ve elbette hormon üretiminin fazlalığı) gereği diğer bireylere cinsel çekim duymakta ve buna karşı koymakta da zorlanmaktadırlar. ‘Bana bir şey olmaz’ mantığıyla korunmasız cinsel ilişkiye girmeye de çok yatkındırlar. Bu sebeple, cinselliği hem kendi rızalarıyla ve travmasız bir şekilde yaşamaları hem de istenmeyen gebelik gibi durumlardan kaçınmak için cinsel eğitim almalıdırlar. Bu gerek ailede gerekse de okulda verilmesi gereken en önemli derslerden biri olmalıdır. Bu konuları konuşmaktan utanılmamalıdır. Çünkü bu dönemde bir ergen için asıl zor olacak şey karşılıklı rızayla cinsel birliktelik yaşamak değil, daha kendisi bir çocukken gebe kalması olacaktır.
Yetişkinliğe geçiş aşamasında olan ergenler, hayatı ve kendilerini tanımak için hepimizin geçtiği ‘ergenlik’ denen zor bir yoldan geçerler. Bu, her ne kadar çoğu kültürde dalga konusu ya da çok da önemsenmeyen bir dönem olsa da bizler biliyoruz ki ergenlik döneminin hasarsız bir şekilde geçirilmesi, psikolojik olarak sağlıklı bir bireyin yetişmesi için hayati önem taşımaktadır.
KAYNAKÇA
Fetihi, L. (2002). Ergenlik ve Toplum. Eğilim ve Bilim, 27(125), 62-68.
Koç, M. (2004). Gelişim Psikolojisi Açısından Ergenlik Dönemi ve Genel Özellikleri. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi(17), 231-256.
Şen, M. (2011). Türkiye'de Ergen Profili. Aile ve Toplum, 7(27), 89-102.