İşte Bu Doktor İndir
Ergenlerde Etkili İletişim   Ergenlik dönemi, değişik açılardan ele alınıp incelenebilir. Yapılan çalışmalarda ergenliğe, fizyolojik gelişim, toplumsal etkiler, ekonomik kararlılık ya da duygusal gelişim gibi farklı boyutlardan yaklaşılmış ve genellikle söz konusu dönem, fizyolojik olgunlaşmayı da içeren bir yaklaşımlar bileşimi olarak ele alınmıştır. Ergenlik dönemindeki problem ve çatışmalar, birbirinden oldukça farklı bir karakteristik muhteva içerir. Örneğin, ergenlik dönemindeki bireyin, fizyolojik anlamda cinsel özelliklerinde, vücut hatlarında ve cinsel ilgilerinde; sosyolojik anlamda toplumsal rollerinde ve bağımsızlık isteklerinde; bilişsel anlamda zihinsel gelişimlerinde ve öz/benlik kavramlarında önemli ve çoğu kez de kendilerini rahatsız edici değişikliklerin gerçekleştiğini söylemek mümkündür. Ergenlik dönemi, bulûğ çağına erme sebebiyle biyopsikolojik bakımdan çocukluğun sona ermesiyle, toplumsal yaşamda sorumluluk alma dönemi olan yetişkinlik döneminin başlangıcı arasında kalan bir gelişim süreci olarak da tanımlanabilir. Onlar, içinde bulundukları çağın gereği olarak, verili kültürü olduğu gibi kabul etmeyecek, mevcut durumu sorgulayacak, eleştiri getireceklerdir. Bunlar tamamen ergenin kimliğini oluşturma çabalarıdır. Bu yüzden ergenle kurulacak iletişimde “otoriteye isyan” duygusuna dikkat etmek gerekir. Ergenlerin, benimseyeceği değerleri benliğine katarken onları sorgulaması, eleştirmesi, toplumların dinamizmi ve yenilenmesini de mümkün kılmaktadır. Diğer taraftan insanın yaşı ilerledikçe, sabit fikirli oluşu artmaktadır. İnsanların duygusal tepki biçimleri ömür boyu farklılık gösterir. Ergenlikte ise, büyümenin hızlı oluşu ve hormonal salgılarda yaşanan değişimler sebebiyle hem fiziki görünüşünde hem de davranış ve tutumlarında belirgin farklılıklar gözlenir. Bunlar; duyguların yoğunluğunda artış, duygularda istikrarsızlık,  aşık olma, mahcubiyet ve çekingenlik, aşırı hayal kurma, tedirgin ve huzursuz olma, yalnız kalma isteği ve çalışmaya karşı isteksizlik olarak gözlemlenmiştir. Ergen gençle ilişki içinde olan çevre, otoriteyle ilgili bir denge kurmak için öncelikle şuna dikkat etmelidir: Her şeyden önce, herkesten verebileceği kadarını istemelidir. Otorite her şeyden önce sağduyuya dayanmalı ve adâleti gözetmelidir. Otoriteyi temsil eden figür, ergenden yapamayacağı ya da akılcı olmayan bir istekte bulunursa, kendisine isyan edilmesi için davetiye çıkarmış olur. O yüzden ergenlerle olan ilişkide ne kadar makul şeyler istersek, isyan duygusunu o kadar köreltmiş oluruz. Bu noktada dengeli davranmak hem ergen için hem de yetişkinler için faydalı olacaktır. Ergenlik dönemi bir bakıma kimlik arama, kendini ispatlama, bağımsızlık kazanma evresidir. Kimliğini kazanma çabası içindeki ergen, yetişkinlerden arzu ettiği güveni göremezse huzursuz olur. Aslında yetişkinler ergenin neleri yapıp neleri yapmayacakları konusunda görüş birliği içinde değillerdir. Ana-babanın ve diğer yetişkinlerin baskı yapması, ergene söz hakkı vermemesi, ergenin bağımsızlık isteğini artırır. Yapılan baskı ergenlerde istenmeyen duygu birikimlerine yol açar. Lise son sınıfta okuyan ergen öğrenciler ile ilgili yapılan çalışmalarda ergen yetişkinlerin en çok çatıştığı konular şöyledir: Anne baba tarafından eleştirilmek, konuların çok uzatılması, anlaşılmamak, üstlerine çok düşülmesi, anne babanın çocuğun hayatıyla ilgili her şeyi öğrenmek istemesi, ergene dağınık olduğunun söylenmesi vb. Ergenlerle İletişim Kurarken; Ergen, hayatındaki değişimlerle, yetişkinler ise değişen çocuğu anlamakla uğraşır. Ona ulaşabilmek için şu noktalara dikkat etmekte fayda vardır: Konuşma isteği ergen gençten gelirse iş daha kolaylaşır. Bir taraf konuşmaya istekli olmazsa, neşeli ve rahat bir sohbet mümkün olmaz. Onun konuşmaya istekli olduğu bir an seçilmelidir. Konuşmalar resmi bir havada geçmemelidir. Ergene, cevap vermesini yüreklendirecek tarzda sorular yöneltilmelidir. Daha iyi bir iletişim kurmak için “…konusunda ne düşünüyorsun?” veya “Sence … sebebi nedir?” gibi konularla konu açılmalıdır. Suçlayıcı soru tarzından kaçınmak gerekir: “Niye bu kadar aptalsın?” veya “Bu inatçılığının sebebi ne?” şeklindeki sorular ergeni üzer, iletişimi güçleştirir. Oysa, “Verdiğin sözü tutmadığın zaman hayal kırıklığına uğradım, sen ne hissettin?” denilirse doğru ve samimi cevap alma ihtimalimiz artar. Çünkü ilk soru ergeni savunma pozisyonuna düşürürken, sonraki soruya sadece cevap yeterlidir. Görüş belirtirken dürüst olunmalı, eğriye doğru denilmemelidir. Yetişkinler, ergenin yaptığına emin oldukları bir şey için “Sen mi yaptın?” diyerek onu yalana itmemelidirler. Ergenler kendilerine ders verilmesinden hoşlanmazlar. Nutuk çekildiğinde bundan; “Sende iş yok, hâlbuki ben sen yaşındayken erdemli ve becerikliydim” anlamı çıkarırlar. Ergenin söz ve düşüncelerinden ziyade davranışlarına bakılmalıdır. Ergenler yetişkinlerle aynı fikri paylaşmayı beklemezler; aksine, içlerinden zıt düşmeyi geçirirler. Yeni geliştirdikleri soyut düşünme yeteneklerini kullanmak isterler. Bunlardan dolayı paniğe kapılmak yersizdir. Tepkilerimizde aşırıya kaçmak, ergeni hatalarından dolayı suçluluk hissine sokmak yanlış olur. Onları önemsediğimizi, görüşlerine saygı duyduğumuzu hissetmelidirler.  Yetişkinlerin (ana-baba, öğretmen vs.) kararına uyarak doğru yapmaktansa, kendi kararlarına uyarak başarısız olmayı tercih edebilirler. Yine de problem çıktığında sıkmadan tavsiyelerde bulunmalı, onları uyarmalıyız. Çünkü her şeye rağmen, söylediklerimiz bir iç ses olarak onlara sıkıştıkları zaman doğruyu telkin edecektir. Ergenle iletişim kurmak gerçekten sabır ve ustalık ister.   Eğitim kurumlarında eğitimciler çoğu kez dayağı bir disiplin yöntemi olarak kullanmakta, buna veliler dahi ses çıkarmamaktadır. Hâlbuki işin doğrusu şudur: Dayağın disiplin yöntemi olarak savunulacak tarafı yoktur. Eğitimde kaba kuvvete asla yer yoktur.   Yetişkinler çatışmalar esnasında “Bizler de genç olduk, biz böyle değildik” derken, ergenler de “Siz hiç genç olmadınız mı? Niye bizi anlamıyorsunuz?” demektedirler. Ama tarihe baktığımızda görüyoruz ki binlerce yıl önce “Bugünkü gençler saygısız, sorumsuz ve düşüncesiz…” deniliyordu. Anlaşılan o ki yetişkinler olarak biz, büyüyünce kendi ergenlik dönemimizi unutuyor ve gençlerden de yetişkin davranışı bekliyoruz.   Ergenlik sürecini anlamak, onlarla nasıl iletişim kuracağımızı da bize öğretecektir. Anlamak için ise sevmek ve şefkat duymak gerekir. Onlar bizim sorumluluğumuz altında hayatı tanımaya çalışırken, istedikleri anda başvurabilecekleri güvenilir ve sevecen bir büyük olabilirsek, iletişim çok daha kolaylaşacaktır.