Hiçbir anne - baba çocuğunun engelli olarak dünyaya gelmesini istemez. Dünyaya gelen bebek, fiziksel, ruhsal, zihinsel, duygusal olarak özel bir bebek olabilir. Aile bu özel bebeğe hazır olmazsa ne yapacağını bilemez, şok yaşar. Bu durumu kabul etmez, etmek istemez, şaşkın ve çaresizdir, bebeğinin sağlıklı olduğuna ve olacağına dair kendini ve çevresini ikna etmeye çalışır.
Aile her yerden çocuğu ile ilgili çare aramaya başlar. Çocuğunun normal çocuklar gibi olması amacıyla, çocuğunu iyileştirebileceğini söyleyen her yerden herkesten medet umar, maddi manevi nesi varsa ortaya koyar. Bütün gayesi ‘Çocuğunun normal çocuklar gibi’ olmasıdır. Yıllar geçtikçe, ailenin çocuğun normale döneceği konusunda umutları kırılır ve suçlu aramaya başlar. Önce doktorları, sonra kendilerini, çevreyi ve en sonunda da tanrıyı bile sorgular. ‘Neden Benim Çocucuğum? ‘
Bu süreçte engelli bireyin anne – babası, kardeşi olmak kolay değildir. Sadece yakın çevre değil, bütün aile bireyleri için zor olan bu durum aile arasında da uyuşmazlık ve anlaşmazlıklara yol açar. Kimi bireyler bu çocuğun durumunu yok sayar. Kimisi de çocuğun bu durumunu içselleştirir.
Onu çaresiz, zavallı, yardıma muhtaç olarak görür. Kendisini çocuğu bu dünyada herkesten her şeyden korumaya adar. Toplumdaki bazı aile ve eğitmenler de bu özel çocuğun durumunu anlamada, kabul etmekte zorlanabilir. Çocuk yakını işinden ve sosyal çevresinden uzaklaşarak onunla yaşamaya başlar. Çocuğu ve kendisini özel durumu nedeniyle acı çekmesin diye izole eder, kendisini ve çocuğunu izole edişi ile birlikte üzüntü, kaygı, yalnızlık, çaresizlik, yetersizlik duygusu içine girer.
Depresyon içinde olan yakınları ve çocuk, yetilerini ve yeteneklerini gösteremez. Yakınlarının yaşam amacı onu korumaktır. Koruma duygusu çocuğu bağımlı, bakıma muhtaç bir hale getirir, oysa ki çocuğun bir alanda yetersizliği vardır yaşamın her alanında değil.
Toplum olarak engelli çocuklarımızın yetersizliklerini normalleştirme çabası yerine, engellerini olduğu gibi kabul etmek ve yeterli olduğu yetenekleri üzerine destek vermek çocukların yeterli oldukları alanlarda çok başarılı olmalarını sağlar.
Belki yürüyemez ama bu durum onun çok iyi bir yazılımcı olmasına engel değildir. Ömrü boyunca sayı saymayı öğretemeyebiliriz fakat iyi bir müzisyen olabilir. Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Anne baba olarak da sorumluluğumuz; çocuklarımızı bağımlı korumak değil, onları sevgi dolu, özgüvenli, özgür, kendi sorumluluklarını alan bireyler olmasına destek vermektir. Onun engelli değil, farklı olduğunu kabul ederek, toplumda özgür bir birey olması için desteklemeyiz. Ebeveynler ve toplum, bireyi engelli olarak görmek yerine, özel gereksinimli bir birey ve bazı alanlarda diğer bireylerden farklı bir birey olduğunu kabul ederek hem birey, hem aile, hem toplumsal açıdan birliği sağlar.