İşte Bu Doktor İndir
Bu araştırmada, engel grubuna göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların evlilik uyumu düzeylerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, İstanbul ilinde yaşayan Sultangazi ve Bakırköy ilçesindeki üç rehabilitasyon merkezinde özel eğitim alan çocuğa sahip amaçlı örneklem yöntemiyle seçilmiş ebeveynlerden oluşmuştur. Bu çalışma 188 kadın, 55 erkek toplam 243 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aşamasında örneklem grubuna, “Demografik Bilgi Formu” ve “Evlilikte Uyum Ölçeği” uygulanmıştır. Demografik değişkenler ile kullanılan ölçekler arasındaki ilişkiyi elde etmek için t-testi ve tek yönlü varyans analizi (One Way ANOVA), pearson korelasyon analizi ve doğrusal regresyon analizi uygulanmıştır. Elde edilen bulgular sonucunda, demografik değişkenlerden; eğitim durumu aylık gelir düzeyi, aile desteği, çocuk sayısı, evlilik süresi ve aile tipinin evlilik uyumunu yordadığı sonucu elde edilmiştir. Elde edilen bulgular, sosyo-demografik özellikler ile evlilik uyumunun ilişkili olduğunu göstermiştir. Özel gereksinimli çocuğun bakımı konusunda destek alan katılımcıların da evlilik uyumunun yüksek olduğu saptanmıştır. Tarih boyunca süregelen evlilik kavramı, belirli kurallarla belirlenen ve devlet tarafından desteklenen, toplumun önemli yapı taşlarından biridir. En önemli ilişki şekillerinden biri olan evlilik aile kurumunun temelini oluşturmaktadır. Evlilikte uyum dediğimizde çiftlerin kendilerini ve aileyi ilgilendiren konularda ortak bir fikre varabildiği, sağlıklı iletişim dili geliştirdikleri ve karşılaştıkları sorunları olumlu bir şekilde çözebilmeleri olarak tanımlanmıştır. Günümüzde evlilik uyumunun etkilendiği bir takım unsurlarla karşılaşılmaktadır. Yapılan çalışmalarda bu faktörlerden bazılarının; çiftler arasındaki iletişim dilindeki farklılıklar, ekonomik durum, çocuk, aile yapısı, eşler arası yaş farkı, eğitim durumu ve depresyon gibi evlilik uyumunu etkileyen unsurlar olduğu görülmektedir. Çiftlerin çocuk sahibi olmaları evlilik içi dinamikleri etkileyen en önemli unsurlardan biriyken otizm, bedensel veya ruhsal engellilik gibi özel gereksinime ihtiyaç duyan bir çocuğunun olmasının, ebeveyn aynı zamanda da karı-koca alt sistemini önemli düzeyde etkilediği düşünülmektedir. Aile sistemine katılan çocuk, akranlarına göre gelişimsel veya bedensel düzeyde anlamlı bir farklılığa sahip olduğunda hangi tür engel durumu olursa olsun, bu durum aile için travmatik ve stres yaratan bir durumdur. Aileler özel gereksinimi olan bir çocuğa sahip olduklarında anne baba rollerine ek olarak stres yaratan birçok rol ve sorumluluk ile yüzleşirler. Bu durumda, genellikle; anne, çocuğun bakımıyla daha fazla ilgilenirken, baba artan maddi gereksinimler nedeniyle daha sık çalışmak zorunda kalabilmektedir. Bu alışılmadık değişim aile bireyleri arasında huzursuzluk ve gerginlik oluşmasına neden olmaktadır. Birçok çalışmada özel gereksinime sahip çocuğun doğmasıyla birlikte ailenin bu duruma adapte olmak için birçok zorlu süreçten geçtiği, inkâr, şok, anksiyete, kızgınlık, kırgınlık ve korku gibi birçok farklı ve olumsuz duygu yaşadığı, özel eğitim gereksinimine sahip çocuğun durumundan genellikle kendilerini sorumlu tuttuğu ve çoğu ebeveynin suçluluk duygusu yaşadığı belirtilmektedir. Ailelerin bu yeni durum ve süreçle baş etmeye çalıştıkları, bu süreçle içerisinde ebeveynlerin evlilik ilişkilerinde farklılık olduğu, bazı çalışmalarda evlilik uyumunun düştüğü bildirilmektedir . Engelli çocuğu olan aileler ile ilgili yaptıkları çalışmalarında, engelli çocuğu olan ebeveynlerin evlilik uyumunun düşük olduğu ve yaşamlarından memnuniyetsiz olduklarını belirtmişlerdir. Bu bağlamda, bir engel grubuna sahip olan ve gelişim açısından farklılık gösteren, çocuğu özel eğitim alan anne babaların evlilik ilişkileri, evlilik uyumları ve evlilik uyumlarını etkileyen faktörlerin sosyodemografik değişkenler açısından incelenmesinin değerli olabileceği düşünülmektedir. 1.1 Kurumsal Çerçeve Özel eğitim kavramı Resmî Gazete'de yayınlanan 31.05.2006 tarih ve 26184 sayılı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği son haliyle  “özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri, bu bireylerin tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ile akademik disiplin alanlarındaki yeterliliklerine dayalı olarak uygun ortamlarda sürdürülen eğitim” olarak tanımlanırken, özel eğitim gereksinimi olan birey ise “çeşitli nedenlerle bireysel ve gelişim özellikleri ile eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren birey” olarak tanımlanmaktadır. Özel eğitim ihtiyacı duyma nedenleri literatürde yer alan birçok kaynakta çeşitli türlerde başlıklar altında toplanmaktadır. Sıklıkla genetik aktarım ile ilgili genetik nedenler; doğum öncesine ait nedenler, doğum esnasında karşılaşılan nedenler ve doğumdan sonraki nedenler başlığında birleşmekle beraber farklı çalışmalarda genetik faktörler doğum öncesine ait nedenler kapsamında açıklanmaktadır. Bu çalışmada yer alan engel türlerinden zihinsel engel, bireye özel yapılan zeka testi puanında ortalama 70 veya daha düşük bir IQ’nun olması, kişilerarası iletişim, kendi öz bakımını ve günlük yaşam aktivitelerini bağımsız yerine getirme, ev hayatı, sosyal ve kişilerarası beceriler, toplumsal yapının sunduğu olanakları uygun seviyede kullanma, kendini tek başına yönetip yönlendirme, okul ve iş ile ilgili işlevsel beceriler, boş zamanların değerlendirilmesi ve yönetilmesi gibi sağlık ve güvenlik alanlarından en az ikisinde, bağlı olduğu kültürel grupta, yaşıyla ilişkili belirlenen sınırın altında olma yetersizlik ya da bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Bedensel engelli birey, hastalık, kaza ve genetik problemlerle ilişkili olarak kas, iskelet ve eklemlerin fonksiyonlarını gerçekleştirememesi sonucunda ortaya çıkan hareket ile ilgili noksanlıklar sebebiyle özel eğitim ve destek eğitimine hizmetlerine ihtiyaç duyan birey “Ortopedik yetersizliği olan birey” olarak tanımlanır. İşitme yetersizliğine sahip kişi, işitme hassasiyetinin bir kısmının veya tamamının kaybı nedeniyle konuşmayı kazanamama, dili kullanma becerisi ve iletişim alanında yaşadığı zorluklar sebebiyle özel eğitim ve destek eğitimine ihtiyaç duyan birey olarak tanımlanmaktadır. Otizm ise sosyal etkileşim ve iletişimde dejenerasyonun bulunduğu; davranışlarda, ilgi alanlarında ve etkinliklerde kısıtlı, tekdüze, basmakalıp ve tekrarlayıcı davranış örüntüsünün olduğu, duyum ve davranış problemleri gibi klinik göstergeleri olan nörobiyolojik temelli bir sendromdur. Evlilik, iki farklı cinsiyete ve kişiliğe sahip bireylerin birlikte olması ile düzenlenen, ”biz” olarak ortaya koyulan yeni bir yaşam tarzıdır. Evliliği, önceleri fiziksel veya cinsel çekimden dolayı başlayabilen, devam ettiği süreç boyunca ise iki kişiliğin düzenlemesini içermesi gerektiğini evlilikteki başarıyı ise kadın ve erkeğin karşılıklı etkileşimin belirlediğini söylemişlerdir . Evlilikte mutlu ve güçlü aile ilişkilerinin gelişmesi için çiftlerin sevgi ve sorumluluk duygularına sahip olması gerektiğini, birçok çiftin beklenti içinde evlendiğini ama evlilik kurumunun karmaşık doğası gereği bunların bir kısmının gerçekleştiğini bir kısmının ise gerçekleşmediğini belirtmiştir. Bununda evlilikte memnuniyetsizliğe yol açabileceğini memnuniyetsiz evliliği ise sessiz ve yavaşça öldüren tespit edilmemiş kansere benzetmiştir . Birbirleriyle etkileşim halinde bulunan, sorunları pozitif yollarla çözen, birlikteliği ve aile süreci ile ilişkili unsurlarda ortak bir görüşe sahip eşlerin evlilik süreci, sağlıklı ve uyum içerisinde yer alan bir ilişki olduğu belirtilmektedir. Bunun sonucunda da uyum içerisindeki birliktelik, evlilikteki mutluluk ve memnuniyetin de artmasını sağlamaktadır. Eşler arasındaki ailesel problemlere neden olan ve evlilik uyumunu etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Evlilik uyumunu etkileyen değişkenler içerisinde, çiftlerin kişilerarası ilişki ve etkileşimi, empatik anlayış tarzı, cinselliğe özgü sorunlar, cinsiyette dair roller ile ilişkili uyumsuzluklar, bireylerin kişilik örüntüleri, alkol veya madde bağımlılıkları, eşlerin fizyolojik ve psikolojik sağlık düzeyleri, gelir düzeyindeki değişimler ve işle ilgili sorunlar, çocuk sahibi olamama, kısa süreli ayrılıklar ve birleşmeler, açık ve dürüst olmayan davranış, kültürel sorunlar, aileden ayrılma, eşlerin yaşlılık dönemleri, sosyal ilişkilerde ortaya çıkan sorunlar ve özel gereksinimleri olan bir çocuk sahibi olmak gibi faktörler tanımlanmıştır . Tüm ebeveynler sağlıklı aile ve toplum açısından kabul görecek bir çocuğu olmasını ister. Sağlıklı bir bebeğe sahip olmayı düşünen ebeveynler, doğumu beklerken özel eğitim gereksinimli bir çocukları olduklarını duyduklarında birçok farklı duygu yaşamakta bu nedenle duygusal tepkiler vermektedirler. Engelli çocuğa sahip ailelerde ebeveynlerin aldıkları sorumluluklar çok daha fazladır . Yapılan literatür incelemelerinde özel eğitim gereksinimi olan çocukların aileleriyle ilgili çok sayıda araştırmanın yapıldığı tespit edilmiştir. Engelli çocuğu olan ailelerin stres ve güçlüklerle sorun odaklı başa çıkma ve evlilik uyumu arasındaki ilişkiye baktıkları çalışmada, karşılaşılan günlük stresler ve güçlükler karşısında erkeklerin evliliklerini daha olumsuz olarak gördükleri, eşleri problem odaklı başa çıkma stratejisi kullanan kadınların ise daha yüksek evlilik uyumuna sahip olduklarını belirtmişlerdir . İşitme engeli olan çocuğa sahip anneler ile yaptığı çalışmada annenin stres düzeyi oranı fazlalaştıkça çift uyumu ve çift doyumunun azaldığını, ailelerin çocuğu ile etkileşimi bozuldukça sevgi gösterme ve çift bağlılığında da azalma olduğunu ve annelerin stres düzeyi arttıkça çocukta davranım problemlerinin de arttığını belirtmiştir . Engelli çocuğu olan ebeveynlerin evlilik uyumu ve yaşam doyumunu incelediği çalışmasında, ebeveynlerin evlilik uyumunun düşük düzeyde olduğunu bulgulamıştır. Hafif mental retarde çocuklara sahip ebeveynlerin bu tanı nedeniyle yaşadıkları yas süreçlerini inceledikleri çalışmalarının bulgularına göre ebeveynlerin yoğun yas tepkileri verdiklerini belirtmişlerdir . 1.2Amaç Bu çalışmanın temel amacı engel grubuna göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların evlilik uyumlarının incelenmesidir. Bu temel amaç doğrultusunda engel gruplarına göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların demografik değişkenler (cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, çalışma durumu, evlenme tipi, evlenme süreleri, aile tipi, çocuk sayısı, özel eğitim alan çocuğun cinsiyeti, yaşı, tanısı, aldığı eğitimin süresi ve çocuğun bakımı ile ilgili destek düzeyi) açısından farklılaşıp farklılaşmadığı ile engel grubuna göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların evlilik uyumlarının farklılaşıp farklılaşmadığı alt amaçları oluşturulmuştur. 2.YÖNTEM 2.1. Araştırmanın Modeli, Evren ve Örneklemi Bu araştırma ilişkisel tarama modeli kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın evreni İstanbul ilindeki özel eğitim gereksinimli çocuğu olan anne ve babalar olup, örneklemimizi özel eğitim gereksinimi olan çocuklara eğitim verilen Sultangazi ilçesindeki Koza Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, Gülen Güneş Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi ve Bakırköy ilçesindeki Çiftoğlu Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezine gelen ve amaçlı örneklem yöntemi ile belirlenmiş toplam 243 ebeveyn oluşturmaktadır. 2.2.Veri Toplama Araçları 2.2.1. Sosyo – Demografik Bilgi Formu Bu form araştırmaya katılan kişilerin; cinsiyeti, yaşı, eğitim durumu, mesleği, evlilik süresi, evlenme şekli, evlilik tipi, çocuk sayısı, destek alma durumu, özel eğitim alan çocuğun tanısı gibi çeşitli demografik özelliklere dair soruları içermektedir. 2.2.2. Evlilikte Uyum Ölçeği  Bu çalışmada araştırmaya katılan kişilerin evlilik uyumunu ölçmek amacıyla Locke ve Wallace (1959) tarafından geliştirilen ve 1999 yılında Tutarel ve Kışlak tarafından Türkçeye çevrilen Evlilikte Uyum Ölçeği kullanılmıştır. Coranbach Alpha değeri α=,84 bulunmuştur. 15 maddeden oluşan evlilikte uyum ölçeği, evliliğin niteliğini hem evlilik doyumunu hem de ilişki tarzını ve çeşitli konularda anlaşma düzeyine yönelik konuları ölçmektedir. Ölçekten alınabilecek en yüksek puan 58, en düşük puan 0’dır. Puanlar ölçekte uyumsuzluktan uyumluluğa doğru çoğalmaktadır. Evlilikte uyum ölçeğinin yapı geçerliliğini belirlemek için yapılan faktör analizine göre ölçek iki faktöre ayrılmıştır. İlk 9 maddeden oluşan birinci faktör ‘Anlaşma’ olarak adlandırılır. Bu faktör; genel uyum ve duygu, toplumsal kurallar, cinsellik gibi durumlardaki anlaşmaya dair soruları içerir. ‘İlişki Tarzı’ olarak isimlendirilen ikinci faktör ise son 6 maddeyi içerir. Bu faktörde ise çatışma çözme, güven, boş zaman etkinlikleri gibi ilişki tarzıyla ilgili sorular yer alır. 2.3. Verilerin Analizi Araştırmadan bulunan verilerin SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 21.0 programı kullanılarak analizi yapılmıştır. Katılımcı kişilerin demografik özelliklerinin belirlenebilmesi için frekans dağılımı analizi uygulanmıştır. Evlilikte uyum ölçeği sonuçlarının normal dağılıma sahip olup olmadıkları basıklık (kurtosis) ve çarpıklık (skewness) katsayıları hesaplanarak belirlenmiştir. Engel grubuna göre çocuğu özel eğitim alan anne-babalarının evlilik uyumunu inceleyen bu çalışmada katılımcıların ve özel gereksinimli çocukların özelliklerine göre ölçeklerin alt boyutlarında elde edilen puan ortalamaları arasındaki farklar bağımsız örneklem t-testi ve tek yönlü varyans analizi ile (One Way ANOVA) hesaplanmış, demografik özellikleri ile ölçeklerin sonuçları sürekli değişkenler için pearson korelasyon analizi ile tespit edilmiştir. 4. TARTIŞMA, SONUÇ VE ÖNERİLER Engel grubuna göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların cinsiyet, yaş, çalışma, evlilik süresi, çocuğun tanısı ve özel eğitim alma süresi değişkenleri ile evlilik uyumlarının arasında anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Alanyazındaki çalışmalara bakıldığında bu araştırmanın sonuçlarını destekleyen birçok çalışmalar bulunmaktadır. Algılanan stres düzeyi ve ilişkilerde yüklemelerin evlilik uyumu ile ilişkisinin incelendiği çalışmada kadın ve erkek katılımcıların evlilik uyumu puanları arasında anlamlı bir düzeyde farklılık bulgulamamıştır. Otizimli çocukların ebeveynleri ile yaptığı çalışmada cinsiyet değişkeni ile evlilik uyumu arasında her hangi bir ilişki belirlememiştir . Çiftlerin evlilik uyumu ile toplumsal cinsiyet rollerinin ilişkisini incelediği çalışmada, evli kişilerin otomatik düşünce kalıplarının evlilik uyumuna etkisini araştırdığı çalışmada ve evli çiftlerin doğum sıralarının evlilik uyumuna etkisini inceledikleri çalışmalarında  yaş değişkeni ile evlilik uyumu arasında anlamlı bir ilişkiye rastlamamışlardır. Bu bulgular çalışmamızın sonucunu desteklemektedir. Özel eğitimli çocuğa sahip olma, benzer yaşam şartlarının ve sorumlulukların paylaşılması cinsiyet ve yaştan ziyade çevresel faktörlerin etkisi cinsiyet ve yaş ile evlilik uyumu düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık göstermemesine neden olduğu düşünülmektedir. Bu araştırmada olduğu gibi, evlilik uyumu ile çiftlerin bilişsel çarpıtmalar ve bağlanma biçimlerini incelediği çalışmasında katılımcıların çalışma durumunun evlilik uyumuna bir etkisine rastlamamıştır . Yaptığı araştırmada, normal gelişimli çocuğu olan anne-babalar ile otizmli çocuğu olan anne-babaların evlilik uyumu ve anksiyete düzeylerini incelemiş, araştırmasının sonucunda, normal gelişimli çocuğu olan anne ve babalar ile otistik çocuğu olan anne ve babaların evlilik süreleriyle evlilik uyumu arasında ilişki saptamamıştır. Bu araştırma ile yapılan çalışmanın bulguları benzerlik göstermektedir. Yapılan bu araştırmada katılımcıların evlilik uyumlarıyla çocuklarının tanı grubu arasında anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Öğrenme güçlüğü, otizm ve zihinsel yetersizlik tanılı çocukların anneleri ile yaptığı araştırmanın sonuçları da bu çalışmanın sonuçları ile paralellik göstermektedir . Bu çalışmanın sonucuna göre evlilik uyumunun tanıya özgü farklılık göstermemesini katılımcıların bulunduğu tanı grubundan bağımsız olarak engelli bir çocuğa sahip olmalarının getirdiği benzer problemlerle karşılaşmalarına, çiftlere özgü bireysel ve çevresel özelliklerin belirleyici olmasına, tanıdan ziyade sosyal ilişkiler, duyguların ifadesi, aile bütçesini düzenleme ve cinsel uyumun yordayıcı olduğu düşünülmektedir. Engel grubuna göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların eğitim, aylık gelir, aile tipi, çocuk sayısı ve destek alma durumu değişkenleri ile evlilik uyumlarının arasında anlamlı bir farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Eğitim değişkenine göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların EUÖ’nin “anlaşma” alt boyutu üniversite mezunlarının okumaz ve yazmaz gruba göre daha yüksek, “ilişki tarzı” alt boyutunda ise lise mezunlarının okumaz ve yazmaz gruba göre daha yüksek çıkmıştır. Üniversite mezunu olanlarında okumaz ve yazmazlara göre toplam evlilik uyum puanının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Literatürde bulunan sonuçları destekler nitelikte birçok çalışma mevcuttur. Riskli ergen davranışlarında anne babanın eğitim düzeylerinin etkilerini inceledikleri çalışmalarında riskli davranışlarının azalmasında annelerin eğitim düzeylerinin etkili olduğunu belirlemişlerdir . Türkiyeli ve İranlı çiftleri evlilik uyumunu incelediği çalışmada yüksek lisans mezunu kişilerin evlilik uyumu puanlarının lise ve üniversite mezunu katılımcılara oranla daha yüksek olduğunu saptamıştır . Evlilik uyumu ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında lisanüstü ve/veya doktora mezunlarının ilişki tarzı ve anlaşma alt boyutlarının diğer eğitim grubuna göre daha yüksek olduğunu belirtmiştir . Eğitim düzeyi arttıkça evlilik uyumunun artmasının kişilerin evliliklerinde duygu ve düşüncelerini daha iyi fark edip eşlerine ifade edebildikleri, sorumlulukları eşit paylaşabildikleri, karşılaştıkları problemleri daha iyi analiz edebildiklerini ve çözüm becerilerinin de problemler karşısında daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Aylık gelir değişkenine göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların EUÖ’nin “anlaşma ve ilişki tarzı” alt boyutunda düşük gelir düzeyi grubu katılımcıların orta gelir düzeyi grup katılımcılara oranla daha az, “toplam evlilik uyumu” puanına göre de orta gelirli grubunun düşük gelirli gruba göre daha fazla evlilik uyumuna sahip olduğu tespit edilmiştir. Evli çiftlerin öfke tarzları ve evlilik uyumlarının incelendiği çalışmadaki bulgulara göre ekonomik seviyesini ortanın üstü (iyi) olarak düşünen evli kişilerin evlilik uyumu ekonomik seviyesini orta seviyede düşünen evli kişilere göre daha fazla olduğu , 5001 TL ve üzeri grubun diğer gelir grubu katılımcılara oranla evlilik uyumlarının yüksek olduğunu belirtmişlerdir. Araştırmaya katılan bireylerin çoğunlukla ev hanımı olmasından dolayı gelir getiren herhangi bir işte çalışamaması, araştırmadaki erkek katılımcıların düşük gelir getiren meslek grubuna dahil işlerde çalışıyor olmaları, maddi olanakların yeterli düzeyde olmamasından dolayı özel eğitim alan çocuğun tedavi sürecinin getirdiği ekstra maddi yükümlülükler karşısında zorlanmaları ve geleceğe dair ekonomik bilinmezlikler çiftleri parasal konularda kaygılanmak zorunda bırakıyor bu durumda çiftlerin evlilik uyumunu azalttığını düşündürmektedir. Aile tipi değişkenine göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların EUÖ’nin “anlaşma” alt boyutu puanının çekirdek aile katılımcılarının parçalanmış aile katılımcılarına oranla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Tez çalışmasında engelli çocuğu olan ve olmayan ebeveynlerin özelliklerinin aile tipi, yaş, cinsiyet ve çocuk sayısı yönünden benzer olduğu ve aralarında herhangi bir farklılık olmadığı saptamıştır. Bu araştırmada çekirdek aile tipi katılımcılarımızın parçalanmış aile tipi katılımcılara oranla gelir seviyelerinin daha yüksek olması maddi olarak daha rahat yaşama sahip olmalarını ve bununla beraber geleceğe dair kaygılarının azalmasına olanak sağlar. Ayrıca eşleri ile daha az çatışmalı ilişkiye sahip olduklarını ve ortak yaşamın verdiği güçle hem özel eğitim alan çocuğun bakımında hem de karşılaştıkları problemler karşısında eş desteği bulabildiklerini, bu nedenle de evlilik uyumlarının daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Çocuk sayısı değişkenine göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların EUÖ göre çocuk sayısı 1-2 olan grubun 3 ve üstü çocuğa sahip olanlara göre daha fazla anlaşabildikleri ve genel evlilik uyumundan daha yüksek puanlar aldığı görülmektedir. Zihinsel engelli çocuğu olan ebeveynler arasında 1 ve 2 çocuğu olan ebeveynlerin evlilik uyumlarının daha fazla olduğunu bulmuştur. Yapılan diğer bir araştırmada ise tek, iki veya üç çocuklu evli kişilerin çocuğu olmayanlara oranla daha az evlilik uyumuna sahip olduklarını belirlemişlerdir . Araştırma sonuçlarına göre çocuk sayısı arttıkça evlilik uyumunun azalmasının nedenin sahip olunan çocuk sayısının fazlalaşması çiftlerin bir çok alanda sorumluluklarının artmasına sebebiyet vermesinden dolayı katılımcıların hem bireysel hem de çift olarak özel istek ve kişisel ilgi alanlarına daha az zaman ayırmak zorunda kaldıklarını düşündürmektedir. Ayrıca çocuk sayısının fazlalaşması giderlerin çoğalmasına kaynaklık edeceğinden ve bu çalışmaya katılan kişilerin çoğunluğunun da gelir düzeyleri düşük ve orta gelire sahip olanlardan oluşması, çocuklar için alınan kararların beraberce verilmesi ve çiftlerin çocuklar hakkında bireysel düşüncelerine göre karar vermelerinin bir takım çatışmalara yol açabilecek olmasından dolayı çiftlerin stres yaşayabilecek olmalarını düşündürmekte bu durumunda çiftlerin evlilik uyumlarını azalttığı değerlendirilmektedir. Destek alma değişkenine göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların EUÖ’nin “anlaşma”, “ilişki tarzı” alt boyutlarında ve “toplam evlilik uyumu” puanları arasında anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir. Literatürde bu çalışmaya paralel sonuçlar bulunmuştur. Otizmli çocuğu olan ebeveynlerin ailesinden ve arkadaşlarından aldığı destek düzeyinin evlilik uyumunu arttırdığını belirtmiştir . Engelli çocuk sahibi ebeveynlerin evlilik ilişkilerinin incelendiği çalışmada araştırmanın örneklemini; 20 tanesi down sendromlu, 20 tanesi otistik ve 20 tanesi normal gelişim gösteren çocuğu olan anneler oluşturmaktadır. Araştırmanın sonucunda, otistik çocuğa sahip ebeveynlerin evlilik uyumunun öbür gruptaki annelere oranla daha az olduğunu, ebeveyn olma ve sorumlulukları yerine getirme konusunda kendilerini daha yetersiz hissettiklerini bulmuştur  Buna göre özel eğitime gereksinim duyan çocuğun bakımı ile ilgili destek alanların destek alamayanlara göre evliliklerinde daha fazla anlaşabildiği ve olumlu ilişki tarzı benimsedikleri, genel olarak da daha yüksek bir evlilik uyumu sergiledikleri düşünülmektedir. Çünkü alınan destek türüne göre ebeveynlerin bakıma eşit oranda katılması, hastalık ve tedavi sürecindeki kaygılarının azalmasına, bireysel ve çift olarak birlikte zaman geçirme süresinin artmasına neden olduğu, bu durumun da ebeveynlerin anlaşma ve ilişki tarzını olumlu yönde etkilediği düşünülmektedir. Engel grubuna göre çocuğu özel eğitim alan anne babaların evlilik uyumlarının incelendiği bu çalışmada katılımcıların eğitim düzeyi, aylık gelir seviyesi, alınan aile desteğin oranı artıkça ve sahip oldukları çocuk sayısı azaldıkça toplam evlilik uyumlarında artış olduğu görülmektedir. Yapılan araştırmanın sonuçları ışığında ilerideki araştırmalara yardımcı olması açısından evlilik uyumu değişkenleri; farklı sosyo-demografik değişkenler göz önüne alınarak değişik örneklem grubu ile beraber çalışılabilinir. Bu çalışmada özel eğitimli çocuğun bakımına verilen destek arttıkça katılımcıların evlilik uyumunun arttığı gözlenmiştir. Dolayısıyla özel gereksinimli çocuğa sahip ailelere verilen destek seviyesini artırmaya yönelik çalışmalar yapılabilinir.