Her birimiz şu kocaman dünyada ufacık bir detayken herkes kendi dünyasının efendisidir aslinda.
Ondandir bazen kendimizi çok önemser bazen de bir "hiç "olduğumuzu düşünürüz belki de.
Kendimizi önemsemek, değerli hissetmek ve güzel şeyleri hak ettiğimizi düşünmek temelde çok sağlıklı bir düşünce yapısına sahip olduğumuzu gösterir. Neticede biz kendimize değer verdiğimiz kadar karşı tarafın gözünde değerliyiz. Fakat son günlerde bu durumun biraz abartıldığını gözlemliyorum daha da doğrusu bu konu sanırım biraz yanlış anlaşılıyor.
Kendimizi sevmek ve varlığımızı ispatlamaya çalışmak için birilerinin hayatının merkezi olmak, her güzel şeyi sadece bizim hak ettiğimize inanıp ona sahip olmak istercesine dünya sadece bizim etrafımızda dönsün istiyorsak orada problem başlıyor.Bu tarz bir düşünce yapısı ilişkilerimizi bozarak kendilik kavramına da zarar vermeye başlıyor.
Madalyonun diğer yüzünde ise'ben zaten hiçbir şeyi başaramam,elimden gelmez ki beceremem..'gibi bir düşünce yapısı hakim olabiliyor.
Bu düşünce şeması bizi kurban psikolojisine girmekten bir adım öteye taşıyamadığı gibi kapasitemizi de sınırlandırarak olduğumuzdan çok daha vasat birine dönüşmemize sebep olabiliyor.
Bazen de her şeyi çok ciddiye alarak yaşadığımızda o anki sorun sanki hayatımızın sonuna kadar bizimle gelecek gibi bir ruh haline bürünüyoruz ki bu sanıyorum toplum olarak en büyük handikaplarımızdan biri. Her yaşantımıza aşırı anlam yüklemek, her soruna aşırı ciddiyetle yaklaşmak bizi sorunların içine biraz daha fazla gömüyor. Gömüldükçe gömülüyoruz, battıkça batıyoruz.
Oysa bir soralım kendimize:Yaşadığım bu problem 5-10 yıl sonra benim için bir anlam ifade edecek mi?
Peki yaşadıklarımız, ya da bugün yaşadığımız sorunlara vesile olduğuna inandıklarımız yıllar sonra bir detay olarak kalacaklarsa eğer hayatımızda?
Bugün ilgilenmiyor diye trip attığınız sevgilinizin başınıza yıktığı dünya yıllar sonra geriye dönüp baktığınızda bambaşka detaylarla, kişilerle dolu olacaksa?
Gece gündüz Çalışıp emek verdiğiniz o dersten geçemediğiniz için asla mezun olamayacağınızı düşünürken bir bakmışsınız sonraki sene o dersi alttan alarak ortalamanızı yükselteceksiniz belki de?
Ya da defalarca mülakatlara girip kabul edilmediğiniz için ömrünüz boyunca işsiz kalacağınıza inandığınız o işe kabul edilmiş olsaydınız daha iyi koşullara sahip olabileceğiniz o işe hiç giremeyeceğinizi öğrenseydiniz tam da şu anda?
Belki de fazla anlam yüklememek lazim kişilere bazen de olaylara.
Ne kadar az sahiplenirsek o kadar az canımız yanar onu kaybettiğimizde.
Her şeyi çok fazla sahiplenip içsellestirdigimiz için daha fazla aci çekiyor her geçen gün biraz daha kendimizden ödün veriyoruz. Oysa hiçbir şey kalıcı değil şu fani dünyada.
Ne o çok mutlu olduğunuz gün sonsuza kadar sürüyor ne de hiç bitmez sandığınız o acılar.
Her şey gelip geçiyor her acı bir gün bitiyor. Fakat döngüsel olarak aynı problemleri yaşıyor ve şayet hep aynı karakterdeki insanları kendinize mıknatıs gibi çektiğinizi düşünüyorsanız bu bir tesadüf olabilir mi?
Elbette hayır.
O yaşadığınız olayda çektiğiniz acının size anlatmak istediği şeyi duyarsanız ve verdiği mesajı anlamaya çalışırsanız bir daha aynı ya da benzer bir sorunla karşılaştığınızda mesajı doğru yorumladığınız için aynı tuzağa düşmezsiniz.
Diyelim ki duygusal ilişkinizde sürekli aldatılıyorsunuz, karşı cinsten hiç kimse size güven vermediği gibi nasıl olsa yeniden aldatılacağım diyerek o ilişki içinde 'an'da kalamayıp hep kaygı içerisinde günleri tükettiğinizi varsayalım.
Bu şema ile bir ilişkiye başladığınızda neler oluyor beraber inceleyelim. İlişkinin en başında güvensiz bir kalıpla başladığınız için karşı tarafa açık ya da örtük bir biçimde ya sende beni aldatırsan, ya beni yarı yolda bırakırsan, tam güvendiğim anda sende beni sırtımdan vurursan mesajını sürekli vermek demek ben değersizim ve yetersizim o yüzden sana yetemeyeceğim sen benden daha güzel, daha akıllı, daha yetenekli birini bulduğunda ona yönelmekte haklısın demek oluyor aynı zamanda.
Peki karşı taraf ne düşünüyor,ne okuyor bu mesajların alt metninde zaman içinde?
'Özgüveni eksik,kendisine bile yetemeyen biri.
Ben ne yaparsam yapayım kafasına onu aldatacağımı yerleştirmiş ve bana asla güvenmeyecek. Beni gözünde o kadar yüceltmiş ki onunla yetinemeyeceğime inanmış ve başka alternatiflere yönelmem onun için normal. Her davranışıma bir anlam yüklüyor, gözü sürekli benim üzerimde, telefonlarımı karıştırıyor, arkadaşlarımla buluşmak istediğimde başka birine yöneleceğimi düşünecek kadar aciz. Benim kişisel alanımı kısıtlıyor her an her dakika onunla olamam,onu düşünemem ki. Benimde kendime ait bir alanım olmalı, sıkılıyorum, bunalıyorum. Ben onu aldatmadığım halde en ufak bir uzaklaşmayı bile bu şekilde yorumluyor o zaman ha aldatmışım ha aldatmamışım..'
Bu sadece bir örnek,elbette ki örnekler bununla kısıtlı kalamaz.Sadakatsizlik gibi durumların altında yatan çok daha farkli durumlar söz konusu çoğu da aldatan kişi ile ilgili.
Yalnız şu durumu gözlemlemek önem arz ediyor.
Bu şekilde düşünen, kurban psikolojisine girerek ben zaten en kötü ihtimali yaşayacağım diyen kişiler narsist ve manipülatif insanların tuzaklarına çok çabuk düşerler.
Manipülatıf insanların aradığı insan tipi tam olarak böyle tiplerdir.
Sizde ilişkilerinizde sıkça manipüle edildiğinizi hissediyor musunuz?
O zaman belki de yukarıda saydığımız döngünün içinden çıkamıyorsunuz.
Bu döngüyü normalleştirdiniz belki de?
Yaşadığınız sorunun bu olduğunun bile farkında olmayabilirsiniz. Fakat bunların hiçbiri sizin yanlış ilişkiler batağından çıkamamanız için bir gerekçe değildir. Her sorun çözülebilir yeter ki sorunun nerden kaynaklandığını bilelim.
Ve fakat problem bazen de burada başlıyor. Biz ruh sağlığı uzmanları ise bunun için varız.
Farkındalıklarınızı arttırmak, kabul edebileceğiniz şeyleri değiştirme gücünü bulmanıza yardımcı olmak ya da değiştirebileceğiniz şeyleri değiştirme cesaretine sahip olduğunuzu fark etmenizi sağlamak ... ve bazen de değiştiremeyeceklerinizi de kabul etme cesareti ile bu durumlar arasındaki farkı anlama sağduyusu kazanmak.
Duygularımız bile sürekli dönüşüyor, mütemadiyen değişiyorken kendimizi harap etmek niye? Her duygunun bir sesi var, hepsinin anlatmak istediği bir şeyler.. Onlara kulak vermeyi öğrenirsek gelen mesajları daha doğru yorumlayabiliriz.
Yorumlayamadığımız noktada ise bazen bize yardımcı olabileceğini hissettiğimiz birilerinden yardım alabiliriz, onların bu tür durumlarda nasil baş etme stratejileri geliştirdiği size neden ışık tutmasın ki..
Kanser İçerikleri
Rahim Ağzı Kanseri
Yumurtalık Kanseri
Safra Yolları Kanseri
Rahim Kanseri
Rektum Kanseri
Tiroid Kanseri
Yemek Borusu (Özofagus) Kanseri
Testis Kanseri
Ağız Kanseri
Akciğer Kanseri
Cilt (Deri) Kanseri
Dil Kanseri
Gırtlak (Larinks) Kanseri
Göz Kanseri
Kanser Nedir? Kanser Belirtileri
Tükürük Bezi Kanseri
Karaciğer Kanseri
Kolon (Kalın Bağırsak) Kanseri
Lenf Kanseri
Lösemi
Meme Kanseri
Mesane Kanseri
Metastaz
Mide Kanseri
Multipl Miyelom
Pankreas Kanseri
Penis Kanseri
Prostat Kanseri