DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDEN DAHA GÜÇLÜYÜZ
Hayatımız boyunca birçok zorlukla karşılaşıyor ve bunlarla başa çıkmaya çalışıyoruz. Kimi zorlukların
üstesinden kolayca gelebiliyorken, kimini atlatmakta zorlanıyoruz.
Kimi zaman ise bir sorunla karşılaşmamışken “ya şöyle olursa” deyip gelecekteki olumsuz ihtimalleri
düşünüp kaygılanıyoruz. Okuyuculara şu soruyu sormak isterim; henüz yaşanmamış, belki de hiçbir
zaman yaşanmayacak olan olumsuz ihtimaller neden bizi bu kadar kaygılandırıyor?
Kaygılanıyoruz çünkü olumsuz olasılığı zihnimizde felaketleştiriyoruz. Sanki korktuğumuz olasılık
gerçekleşirse, dünyanın sonuymuş gibi algılıyoruz.
Kaygılanıyoruz çünkü başa çıkma gücümüzün yetersiz kalacağını düşünüyoruz.
Kaygılanıyoruz çünkü üstesinden gelemeyeceğimizi zannediyoruz.
Şimdiye kadar yaşadıklarımızı bir düşünelim. Aşağıdaki olumsuz durumlardan bir kısmını
yaşamayanımız yoktur. Bugüne kadar;
Hangimiz bir yakınını kaybetmedi?
Hangimiz bir kaza veya önemli hastalık atlatıp ölümün kıyısından dönmedi?
Hangimiz bir ilişkiden ayrılmak zorunda kalmadı?
Hangimiz ekonomik bir zorluk yaşayıp parasızlık görmedi?
Hangimiz bir yere veya sevdiklerine veda etmek zorunda kalmadı?
Hangimiz önemli bir sınav öncesi uykusuzluk yaşamadı?
Bu soruları çoğaltabiliriz. Bu kadar zorluğu yaşamış kişiler olarak, bu zorlukların üstesinden gelmedik
mi? Acımızı yaşayıp günlük işlerimize dönmedik mi? Yaşananları geride bırakıp önümüze bakmadık
mı? Belki zorlandık, belki yıprandık, belki günlerce acı çektik. Ama öyle ya da böyle bir şekilde
üstesinden geldik.
Bunca şeyin üstesinden gelmemize rağmen neden kaygılanmaya devam ediyor ve üstesinden
gelemeyeceğimizi düşünüyoruz? Çünkü yaşayacağımızı düşündüğümüz olası zorluğu aşmak için
yeterince kaynağımız olmadığını varsayıyoruz.
Zorlukla karşılaşmayan kişi, onunla başa çıkabilecek gücü olup olmadığını bilemez. Kişinin sahip
olduğu gücü görebilmesi için zorlukla karşılaşmış olması gerekir. İzlediğim bir videoda çocuğuna araba
çarpan bir anne, arabanın ön tarafını tek başına kaldırıyor ve tekerin altına sıkışan çocuğunun çıkması
için var gücüyle çabalıyordu. O anne kazayı yaşamamış olsaydı, arabanın ön tarafını tek başına
kaldırabilir miydi? Ya da Seyit Onbaşı, Çanakkale Savaşı’nda kaldırdığı 250 kilogramlık topu, savaş
öncesinde kaldırabileceğini öngörebilir miydi?
Zorluğu yaşamadan kişinin sahip olduğu gücü ve potansiyeli görmesi mümkün değildir. Başa çıkma
mekanizması, kişi zorlukla karşılaştığında devreye giriyor ve kişinin zorluğun üstesinden gelmesini
sağlıyor. İnşirah Suresi’nde yer alan; “şüphesiz her güçlükle beraber kolaylık vardır” ayeti de
kolaylığın, zorluktan önce veya sonra değil, zorlukla birlikte olduğunu vurguluyor.
Kişi, başına gelecek olası olumsuz durumlarla ilgili kaygı yaşayabilir. Bu kaygı aslında kişinin, olumsuz
senaryolara ve ihtimallere karşı tedbir almasını sağlayan işlevsel bir duygudur. Ancak kişi kaygıyı
işlevsel olarak değil de işlevi bozacak şekilde yaşadığında hayat oldukça zorlaşabiliyor. Kaygının işlevi
bozmasının nedeni, kişinin yaşayacağı zorluğun üstesinden gelemeyeceğini düşünüp, çözüm yerine
soruna odaklanmasından ötürüdür. Kişinin üstesinden gelemeyeceğini düşünmesinin nedeni ise;
zorluğun tahmin edilebilir, başa çıkma gücünün tahmin edilemez olması ve başa çıkma gücünün,
zorlukla karşı karşıya kalınmadan ortaya çıkmamasıdır.
Hepimizin sorunlarla başa çıkabilecek içsel ve dışsal kaynakları vardır. Umutlu olmak, çözüme
odaklanmak, iyimserlik, esneklik, dua etmek, meditasyon yapmak içsel kaynaklara; arkadaş/aile
desteği, kişinin çevresinde ona iyi gelecek şeyler de dışsal kaynaklara örnek olarak verilebilir. Bu
kaynakların farkına varmak ve onlardan güç almak, sorunların üstesinden gelmeyi kolaylaştırabilir.
Sahip olduğumuz kaynakları fark etmenin yanı sıra, hangi başa çıkma stratejisini uyguladığımızı da
bilmemiz yararlı olur. Problem odaklı mı, duygu odaklı mı, kaçınmacı mı bir yol izliyoruz? Örneğin bir
sorun karşısında kendini alışverişe vermek, alkol almak, sorun yokmuş gibi davranmak işlevsel
olmayan kaçınmacı stratejilerdir. İşlevsel olmayan stratejiler yerine işe yarar stratejiler uygulamak
sorunun üstesinden gelmeyi kolaylaştıran önemli bir etkendir. Başa çıkma stratejileri başka bir yazının
konusu olduğu için burada kesiyorum.
Özetle, günlük hayat akışında öngördüğümüz veya öngöremediğimiz pek çok sorunla karşılaşabiliriz.
Sorunların üstesinden gelebileceğimize inanır, bunun için sahip olduğumuz iç ve dış kaynaklarımızı
fark edebilir ve işlevsel olan başa çıkma stratejileri uygularsak sorunları daha kolay bir şekilde
atlatabiliriz. Daha önce yaşadığımız sorunları nasıl atlattıysak, şimdikileri de atlatabileceğimizi
düşünmek ve buna inanmak başa çıkmayı kolaylaştıracaktır. Reşat Nuri GÜNTEKİN’in söylediği gibi;
“En uzun, en çaresiz geceni düşün, Sabah olmadı mı? Yine olur.”