Doğum korkusu
Bir bebek dünyaya getirmek kadın için hayattaki en özel, en duygu yüklü, en anlamlı olaydır. Kendi bedeninde, bir hücre iken bir insana dönüşmesini gün gün, ay ay izlediğin bir canlıyı büyütmek, ona yuva olmak muhteşem bir haz kadın için. Kendi bedeninden bir insanın oluşumuna sebep olmak ve buna tanıklık etmek kadını yüceltir ve bu, kadına bahşedilmiş bir onurdur aslında. Gebelik kadın için fiziksel ve psikolojik olarak böylesine harikulade bir süreç iken doğum bunu taçlandıran son noktadır. Ama dünyanın kanunu şu ki, her güzel şey bir emek sonucu ortaya çıkıyor, güzellikler sıkıntılardan doğuyor. Doğum da bunca güzelliğin içindeki zorlu süreç. Kadının içinde oluşup büyüttüğü bebeğini dış dünyaya taşıması için rahim kasılmalarına ihtiyacı var. Bu kasılmalar neticesinde bebeğin doğum kanalında ilerleyerek yol kat etmesi gerekiyor. Doğumu mümkün kılan temel iki faktör, kadın için rahim kasılmaları, bebek için doğum kanalında yol almak. Doğumun gerçekleşmesinde anahtar rolü üstlenen rahim kasılmaları ağrı hissine sebep oluyor, kadını yoruyor, ama bu kasılmalar olmazsa doğum imkansız olur ve bu kasılmalar doğumun gerçeği. Bebeğin oluşum mucizesi ne kadar muhteşem ve de gerçek ise doğumun da muhteşem, ama sıkıntılı bir süreç olduğu gerçeğini biliyoruz.
Ama biliyoruz ki, bir şey ne kadar güzel ve muhteşem ise içindeki zorlukları o kadar katlanılır yapar, ulaşılacak olan güzel sonuç zorlukları aşmada insanı güçlü kılar. Bir insan dünyaya getirmek belki de dünyadaki en muhteşem şey. Yani böylesine özel olan şeyin zorluğu da o kadar fazla olacak elbette. Ama üstesinden gelmek için hissedilen güçlü olma duygusu da o kadar fazla olacak. Annelik duygusu kadını inanılmaz güçlü kılar. En zoru başarmak en güçlü olduğunuzu hissettirmez mi? Belki hayattaki en zor şey vajinal doğum, ama sonunda hissedilen duygu en güzel, en muhteşem, kadını özel kılan duygu. Doğum kadını yüceltir. Tüm bu duygu yoğunluğu içinde elbette korku ve endişe de yer alacak. Bir noktaya kadar korku ve endişe duymak normaldir, biz gereksiz korku ve endişeye çözüm üretmeliyiz.
Doğum gibi kadının doğasında yer alan bir süreç kadında neden korku uyandırmaktadır?
Doğum kadının farklı deneyimler yaşadığı, fiziksel ve duygusal pek çok etkene maruz kaldığı bir süreçtir. Aynı zamanda anne olmanın başlangıcı, annelik rolüne adaptasyon gerektiren bir dönem. Süreçle ilgili bazı etkenler kadının korku ve endişe duymasına neden olabilmektedir. Türkiye’de gebelerin kaygı düzeyleri ile ilgili yapılan bir araştırmada, katılımcıların %58’inin doğumdan korktuğu saptanmıştır.
Günümüzde kadınlar pek çok nedenden ötürü doğum ile ilgili korku yaşamaktadır. Bu korkunun temelinde kendisi ve bebeğiyle ilgili endişeler bulunmakta ve doğuma dair korku hissi doğumun çok öncesinde başlamaktadır. Korkmanın nedenleri arasında kişiye ait negatif duygu durumu gibi kişisel özellikler, kültürel ve toplumsal faktörler, daha önce anlatılan kötü hikayeler, doğumda yapılacak girişimler gibi pek çok sebep vardır. Özellikle çevredekilerin abartılı anlatımlarından etkilenen kadınların korkuları daha da şiddetli olmakta. Kadınlar doğumda acı çekmekten, doğum sürecinin kötü geçmesinden, deneyimsiz olmaktan, anestezi almaktan, şiddetli ağrı yaşamaktan, doğumun uzamasından, paniklemekten, bebek doğarken oluşabilecek yırtıklardan ya da kesi yapılmasından, vakum uygulanması ihtimalinden, sezaryene alınmaktan, doğum sırasında bir şeylerin ters gitmesinden ve iyi ıkınamamaktan korkmaktadır. Kendisine ve bebeğine bağlı endişeler gibi kadınların korku kaynağı olarak ifade ettiği tüm bu nedenlerin yanında, ağrı duyma düşüncesi belki de doğum korkusunun en büyük nedenidir. Çünkü doğumla ağrı sürekli beraber ifade edilmektedir. Doğum yapan kadınlar doğumdan sonra doğumla ilgili olumlu duygulara sahip olmalarına rağmen ağrılı, korkunç, çok zor ve ölmesine neden olabilecek bir deneyim hissettiklerini ifade etmişlerdir. Kadınlar doğumu tanımlarken ‘ağrı’ ifadesini oldukça sık kullanmaktadırlar. Ancak pek çok araştırmada doğum korkusunun doğumun hiçbir evresinde tek başına ağrıyla ilişkili olmadığı saptanmıştır. Doğum sürecinde kasılmaları hissetmemek için epidural anestezi alan kadınların ağrı hissetmedikleri halde yine de korku hissettikleri saptanmıştır.
Kişilere neden korku duyduğu sorulduğunda çoğu zaman gerçekçi bir açıklama getiremezler, çünkü korku duygusu bir durumdan değil durum için geliştirilen fikirlerden kaynaklanmaktadır. Yani korku hissi, büyük ihtimalle hiç gerçekleşmeyecek bir durum için ya olursa diye üretilen kaygıdır. Endişelerin olması elbette normal, ancak korku ve endişe gebelikte günlük hayatı etkileyecek düzeye ya da doğum sürecinde doğumu zora sokacak düzeye gelmemeli. Korkuların günlük hayatı etkileyecek boyuta gelmesi kadını hem gebelikte hem de doğum sürecinde olumsuz etkileyecektir. Bu yüzden korku uyandıran olayların üstesinden gelebilmenin öğrenilmesi gerekir.
Doğum korkusu ile nasıl baş edilebilir?
Korkunun aşılmasında kadın üzerinde hekimin rolü oldukça etkindir. Doğum öncesi dönemde doğum ile ilgili sürecin konuşulması, doğru bilgilerin verilmesi kadının gereksiz korkularının çoğunu giderecektir. Ayrıca hekime duyulan güven, korku hissini azaltmada çok önemlidir. Gebelerin eş, yakınları ve arkadaşları gibi sosyal destek kaynaklarının arttırılmasıyla da doğum korkusunun azaltılabileceği düşünülmektedir. Yapılan çalışmalarda korkuların azalmasında, kadınların aile üyeleri veya sağlık personeliyle korkularını paylaşmalarının, doğum hakkında bilgi almanın ve doğuma ilişkin kendisinin veya diğerlerinin pozitif deneyimlerini düşünmenin etkili olduğu saptanmıştır. Ancak çevredekilerin olumsuz deneyimlerini paylaşması, abartarak anlatması kadının korkularını daha da arttıracağından doğru kişilerden destek almak gerekir. Doğum korkusuna yönelik uygulanan psikoteröpatik eğitimlerde kadınların %68’i destek almayı, %40’ı bilgi almayı doğum korkuları için yararlı bulmuştur. Doğum ile ilgili doğum öncesi eğitimlerin, gebelerde doğumla ilgili olan olumsuz düşüncelerin ve stres düzeyinin azalmasına yardımcı olduğu gösterilmiştir.
Doğum korkusu kadınları gebelikleri ile ilgili gerekli olmayan girişimlere yönelmeye itebilir, isteğe bağlı sezaryen oranlarını artırabilmektedir. Vajinal doğum için öngörülen bir riski bulunmamasına karşın sezaryen olmayı talep eden kadınların hekimi ya da sağlık personeli ile korkularını paylaştığında çoğu kadının tercihlerini vajinal doğum olarak değiştirdiği görülmüştür. Doğuma dair korkular, vajinal doğum sürecini de olumsuz etkilemektedir. Bu süreçte korkuyla baş edilerek gebenin doğum sürecine uyumunun sağlanmasının doğum algısına olumlu etkileri bulunmaktadır. Doğumun doğal ritmini bozabilen bu korkunun aşılmasında doğumda hekimin ya da sağlık personelinin yardımı ve doğum sürecinde gebeye ve aileye gerekli danışmanlığı, uygun şekilde vermek çok etkilidir. Çünkü ailenin de rahat olması ve doğum yapacak kadını rahatlatması önemlidir. Korkunun kaynaklarından birisi de sağlık personelinin davranışları olabilmektedir. Bu korkunun nedeninin altında sağlık personeline güvenmeme, sağlık personelinin hata yapmasından korkma gibi nedenler yer almaktadır. Sağlık personelinin kadını uygun şekilde rahatlatması ve doğum için gerekli fizikî koşulların sağlanması hem kadın hem sağlık personeli açısından doğumu olumlu yönde etkileyecektir. Doğumun kendi kendine başlamasına izin verme, hareket kısıtlılığının olmaması, sosyal destek olanağının sağlanması, doğum sonrasında anne ve bebek ilişkisinin sağlanması doğum algısını olumlu yönde arttırmaktadır.
Sonuç olarak doğum korkusuyla baş etmede çözüm için anahtarınız, yanınızda size güven veren kişilerin olması ve süreçle ilgili doğru bilgilenmektir.
Dr.Havva Yılmaz