Diş ağrısı nedir… Neden olur…
Hepimizin bildiği ve yaşadığı üzere; vücudumuzda bir sıkıntı ya da problem yaşadığımızı anlamamızın en kestirme yolu, sıkıntılı organ ya da bölgede hissettiğimi ağrı ile kendini belli eder. Oysa dişte durum biraz daha farklıdır. Diş iltihaplanma ve kayıp sürecinde ağrıyı en son aşamalarda hissederiz.
Konuyu daha iyi kavrayabilmek için öncelikle dişin yapısını anlatarak başlayıp, ağrı süreçlerini de bu şekilde daha rahat anlamayı sağlayabileceğimizi umuyorum.
Dişimiz dışarıdan koruyucu ve sert tabaka olan mine, onun altında biraz daha gözenekli olan dentin ve en içte sinir ve damarların bulunduğu pulpa olarak adlandırdığımız katmanlardan oluşur…
Diş çürüğü, mine tabakasında başlar. Ağız içerisinde dişlerimizde gördüğümüz siyah, kahverengi renkleşmeler ve kırıklar diş çürüğünün göstergeleridir. Mine tabakası çok sert ve dayanıklı olduğu için çürük küçük bir noktadan başlayarak içeriye doğru ilerler. Yani mine tabakası üzerinde genelde yaygın bir görüntü ve genişleme göstermez.
Mine tabakasını geçtikten sonra, dentin tabakası daha yumuşak ve gözenekli olduğundan; çürüğü oluşturan mikro organizmalar burada çoğalarak , genişlemeye ve yayılmaya başlarlar. Bu süreçte genelde dişin üst yüzeyinde çizgi halinde bir kahverengilik olarak görünen çürük, içeride genişleyerek yayılır. Halk arasında ‘’pilav yerken dişim kırıldı… makarna yerken dişim kırıldı…’’ şeklinde ifadelerdeki ‘’kırılma’’ dışarıda küçük bir çizgi olarak görünen çürüğün içeride yayılması neticesinde altının boşlaması ve en sonunda tıpkı bir çukurun üzerindeki cama uygulanan en ufak basınçta kırılması gibi dişin kırılması ile sonuçlanır.
Dişimizin ağrı hissetmeye başlaması, dişin ortasında yer alan pulpaya çürüğün yaklaşması neticesinde aradaki mesafe azalması ve dokuya basınç uygulaması ile kendini gösterir. İlk etap da yemek yerken üzerine basınç uygulandığında hafif bir rahatsızlık olarak kendini gösterir. Bu süreç dişin artık dolgu aşamasının geçmek üzere olduğunun işareti olarak algılanmalıdır. Çürük ve mikroorganizmalar artık dişin büyük bölümünde aktif haldedir ve dişin sinirine yaklaşıyordur.
Sonrasında soğuk ve sıcak yiyecek/içeceklerde hassasiyet başlar. Artık çürük dişin sinirine iyice yaklaşmış ve sinir basınçtan değil, soğuk ve sıcağın kendisinden bile etkilenmektedir ki; bu süreç kanal tedavisinden hemen öncesini ifade eder. Artık çürüğün kendisi dişin sinirine ulaşmıyorsa bile mikroorganizmalar ve enfeksiyon bir şekilde yavaş yavaş damar/sinir ağına girmeye başlamıştır.
Bundan sonra artık gün içinde ufak tefek rahatsız edici ağrılar başlar ve en son şiddetli gece ağrısı ile dişin siniri tamamen enfekte olur. Bu süreçte artık dolgu şansı bitmiş ancak kanal tedavisi ile dişin kurutulması mümkün olabilir.
Eğer hala diş hekimine veya tedaviye gidilmemekte ısrar edilir ise o zaman dişin içerisinde başlayan enfeksiyon diş kökünden çene kemiğine doğru yayılmaya başlar ki; bu süreç son derece ağrılı ve yemek ve yaşam konforunu inanılmaz bozan bir durumdur. Enfekte olan dişi sanki diğer dişlerden daha uzamış ve ağzınızı kapattığınız anda ilk o diş değiyormuş gibi hissetmenize ve en ufak bir basınçta şiddetli ağrı duymanıza neden olur.
Diş ağrısını yaşamak bir kader ya da şansızlık değildir. Dişsiz doğmak doğal yaşam döngüsünün bir parçasıdır. Fakat dişsiz yaşamak ve ölmek doğal yaşam döngüsü değildir. Düzenli olarak diş bakımı yapılması (diş fırçalama,arayüz temizliği) ve yılda bir kere düzenli diş hekimi kontrolü ile konforlu bir yemek/yaşam süreci devan ettirebiliriz.
Unutulmaması gereken bir diğer konu ise; dişin sadece fonksiyonel bir organ olmadığıdır. Estetik bütünlük açısından da diş çok önemlidir. Doğal yapıyı korumak, estetik bütünlüğün devamlılığı açısından çok önemlidir.
Çeneler arası ilişkinin korunması, dudak ve yüz estetiğinin tamamlanması adına dişler çok önemli birincil görevler taşırlar.
Diş kaybı yaşanan bir ağızda, zaman içerisinde dişlerde eksik bölgeye doğru bir açılma ve genişleme görülür. Veya karşı çenedeki dişin kontağını kaybetmesi neticesinde bir uzama yaşanabilir. Çenede dişler belirli bir sıra ve kontak ile birbirini destekleyerek fonksiyon görürler. Bir diş kaybı bu ilişkide kesintiye yol açtığından diğer dişler bu eksikliği kapatmak için hareketlenir. Bu hareketlenme uzun bir zaman dilimi aldığından günlük hayatın içerisinde fark edilmez.
Uzun dönemde, dişler arasında açılmalar boşluğun daralmasına bağlı olarak eksik dişin tamamlanması için yeterli yer kalmaması nedeniyle başka dişlerinde estetik bütünlüğü sağlamak amacıyla restore edilmesi gibi sonuçlar doğurur.
Özellikle ön bölge diş eksikliklerinde estetik kaybın yanında, konuşmada bozulmalar (bazı harfleri seslendirilmesinde dil,diş,dudak ilişkisi önemlidir) dudakta asimetri, dikey çizgilerde artış,v.b. gibi estetik sıkıntılarda görülür.
Kısaca diş ağrısı ciddi anlamda ağız yüz bölgesinde bir diş kaybının olabileceğini değil; çok ciddi sorunların uzun ve pahalı bir sürecin başlangıcının habercisidir.
DİŞ HEKİMİ CANER GÜLEÇ