İşte Bu Doktor İndir

Depresyon yaşayan kişiler farklı semptomlar yani belirtiler gösterebiliyor. Semptom kelimesinin Türkçe karşılığı belirti, işaret.

 

Depresyonda görülen semptomların neler olduğundan bahsetmeden önce şunu söylemek istiyorum: Depresif ruh haline bir çoğumuz zaman zaman girebildiği için klinik manada depresyonda olup olmadığımızı fark etmemiz önemli. Çünkü bunu fark etmezsek bu sorunla ilgili yardım arayışına da ne yazık ki girmiyoruz. Bu büyük bir risk çünkü, depresyonda olduğumuz halde yaşadığımız ve biraz sonra bahsedeceğim belirtileri küçümsersek, önemsemezsek ya da hayatın bir parçası gibi algılarsak yardım arayışına girmeyeceğimizden depresyonumuz ilerliyor.

 

Şu noktalar önemli: Depresif semptomlar 2 haftayı geçen bir süre boyunca aralıksız devam ediyorsa depresyon hastalığı ile ilgili şüphelenmek gerekiyor.

 

Depresyondaki kişi ortada bir neden yokken depresif semptomları yaşıyor.

Tabi söylediğim gibi 2 haftayı geçmesi lazım bu sürenin.

 

Ya da ortada bir neden varken semptomlar 3 ayı geçen bir süre boyunca azalmadan devam ediyorsa. Ortada bir neden olmasından kastım, sevdiğimiz birinin kaybı, iş kaybı, maddi güçlükler gibi önemli hayat değişiklikleri. Bu durumlarda depresyon semptomları görülmesi normal. Bu bir yas süreci. Ancak yas sürecinde birkaç ay içinde bu semptomların azalma eğilimine girmesi gerekmekte. Semptomlarda azalma olmuyor hatta artma oluyorsa depresyon hastalığı gündemde olur.

 

Depresyonda olan farklı kişilerde bu belirtilerin bazıları daha ön planda olabiliyor. Bir kişide bir ya da birkaç belirti daha yoğun olup diğer belirtiler olmayabiliyor ya da daha az şiddette olabiliyor.

 

Depresyonda görülen en yaygın belirtilerden biri enerji düşüklüğü. Bazı insanlar herhangi bir aktivite içinde olmadıkları halde yorgun hissediyor,  yoğun bir enerji düşüklüğü şeklinde  ve ilgi kaybı ön planda olarak depresyonu yaşıyorlar. İlgi duydukları alanlara ilgi duymamaya başlıyorlar ya da önceden aldıkları zevki alamıyorlar.

 

Bazı kişilerde değersizlik, suçluluk duyguları yoğun bir şekilde ön planda olurken, bazılarında hayattan umutsuzluk duygusu ön planda yaşanıyor.

 

Bazıları işlerinde ya da hayatları ile ilgili irili ufaklı mevzularda kararlar vermekte güçlük yaşamaya başlıyor. Ancak, bu durumda kişi, konsantre olamadığından şikayetçi olurken, aslında depresyona girmiş olabiliyor.

 

Bazılarında uyku problemleri ön planda olmakta. Uykuya dalamama, sık sık uyanma, sabahları uyanamama, aşırı uyku gibi farklı şekillerde uyku sorunları yaşanıyor. Bu kişilerde uykusuzluk yaşadığı şikayeti ile bir doktora gidebiliyor ama aslında depresyon yaşıyor.

 

Büyük ölçülerde kilo kaybı ya da kilo alımı da depresyonu işaret eden belirtilerden. Depresyondaki kişi de iştah kaybı ya da tam tersi iştah artması söz konusu olduğundan yaşanan kilo sorunu sadece kilo ile ilgili bir sorun gibi algılanabiliyor. Halbuki kişi bir süredir depresyonda olduğu halde bunu fark edemeyebiliyor.

 

Sosyal etkinliklerin azalması ya da insanlarla ilişki kurmanın büyük ölçüde kesilmesi de depresyon işaretlerinden. Bazen bu durumu herkes dönemsel yaşar. Ama uzun süredir bu durum devam ediyorsa depresyon durumu söz konusu olabiliyor. Kişi insanlarla görüşmek istememesinin nedenlerini başka nedenlere bağlama eğiliminde oluyor; örneğin, herkes çok sıkıcı konuşuyor, saçma konuşuyor.. bıktım bu insanlardan.. konuşacak bir şey bulamıyorum.. önceden de boşa konuştuğumu fark ettim gibi gerekçeleri kişinin öne sürmesi depresyonda olduğunu fark etmesini engelleyebiliyor.

 

Beden ve baş ağrıları da depresyon semptomlarından. Ancak fiziksel bir durum yaşadığı için ve dikkat bu ağrıya verildiği için kişi depresyonda olduğunu fark edemeyebiliyor. Kişi ağrılarıyla ilgili çözüm arıyor. Bu nedenle ağrıların nedeni depresyonsa bu anlaşılamıyor.

 

Cinsel enerjide ve istekte düşme depresyonun en çok görülen belirtilerinden. Ancak özellikle kadınlarda bu belirtiler önemsenmeyebiliyor. “Benim için cinsellik o kadar da önemli değil” gibi düşünceler ya da isteksizliği ilerleyen yaşa bağlama gibi söylemler bazı kadınların yaşadıkları depresyonu fark edememelerine neden olabiliyor.

 

Ölmek istemek ve intihar düşüncelerinin gelmesi de bazı depresyonlarda görülüyor.. Bir şey olsa da şu yaşam bitse, Allah canımı alsa da kurtulsam gibi düşünceler yoğun bir şekilde gelebiliyor. Ya da kendini öldürmekle ilgili düşünceler gelebiliyor ve planlar yapılabiliyor.

 

Mevsimlere bağlı bir şekilde depresif hale girilebildiği gibi aşırı hareketlilik ve özgüven ile depresyonun birbirini izlediği birkaç aylık dönemler şeklinde de bu rahatsızlık görülebiliyor ki buna bipolar bozukluk ya da manik depresif bozukluk diyoruz. Bu rahatsızlığı depresyondan farklı değerlendirmek gerekmekte.

 

Postpartum depresyon olarak bilinen doğum sonrası depresyon hali kadınlarda çok görülen bir depresyon türü. Doğumdan sonraki ilk birkaç ayda olabildiği gibi ilk bir sene içinde herhangi bir zamanda da ortaya çıkabiliyor. Bebeğe zarar verme takıntısı bu tür depresyona eşlik edebiliyor.

 

Şunu tekrar vurgulamak isterim; Depresif hal 2 haftadan uzun sürüyorsa klinik anlamda depresyondan kuşkulanmak gerekiyor.

 

Kadınlarda depresyon görülme sıklığı erkeklere oranla iki kat daha fazla. Bunun nedeni, erkeklerden farklı olarak kadınlardaki hormonal değişimlerin olmasına neden olan dönemlerin daha çok olması; örneğin ergenlik dönemi, adet dönemleri, meapoz ve gebelik dönemindeki hormonal değişimler ve buna bağlı depresyon semptomlarının ortaya çıkması.

 

Erkeklerde depresyon görülme riski daha düşük ancak şunu da vurgulamak gerekir ki erkeklerin depresyon tanısı alma oranları da daha düşük. Bunun bir nedeni erkeklerin yardım arayışına daha az giriyor olmaları. Dolayısıyla daha az tanı konmuş oluyor. Diğer bir neden de depresyonda olan erkeklerin öfke kontrolünde kadınlara kıyasla daha fazla zorluk yaşamaları ve çevredekilere karşı düşmanca yaklaşımlarda daha çok bulunmaları. Sinirli ve öfkeli hal ön plana çıkıp depresyonda olan bir erkeğin fark edilmesini güçleştiriyor. İçki ve madde kullanımı da erkeklerde esas sorun depresyon olduğu gerçeğini görmeyi engelliyor.

 

Ercüment Doğan, Ph.D.

Klinik Psikolog