İşte Bu Doktor İndir

Depresyon, esas olarak yaşamdan ve yaşadıklarından zevk alamama halidir. Depresyon yaşayan bir kişi daha önce severek isteyerek yaptığı şeyleri artık yapmak istememeye başlar. Yapsa bile bunlardan zevk alamaz. Hayatın artık eski tadı tuzu kalmamıştır. Yaşama sevincinin yerini “üzüntü, elem, keder, mutsuzluk, isteksizlik ve karamsarlık” alır. Hastalar gelecekten bir şey beklemezler, umutsuzdurlar. Her şeyin daha kötüye gideceğine inanırlar. Özgüven ve özsaygılarını kaybederler. Kendilerini suçlama eğilimindedirler.

Depresyon her zaman bir hastalık mıdır ?

Depresyon her zaman bir hastalık değildir. Nitekim günlük olaylardan kaynaklanan ve bir yitime tepki olarak ortaya çıkan depresyonu herkes birçok kez yaşar. Bu durum demoralizasyon (moral bozukluğu) olarak adlandırılır. Bir yakını ölen, işini yitiren ya da umut ettiği bir şeyi elde edemeyen kişide ortaya çıkar. Moral bozukluğunun süresi ve şiddeti sınırlıdır. Açıkça belirli bir olayla ilişkilidir. Kişinin günlük yaşamında ve iş yaşamında çok önemli değişiklikler yaratmaz. Kişiyi neşelendirecek, canlandıracak bir şey olduğunda kişi üzüntüsünü atar ve eski neşesine tekrar kavuşur. Ancak üzücü bir olay sonrasında yaşanan depresyon her zaman bir moral bozukluğu olarak düşünülmemelidir.

Ne zaman bir hastalıktan söz edilebilir ?

Doktorlar depresyonun bir hastalık derecesinde olup olmadığını ayırt ederken belirtilere bakarlar. Belirtilerin şiddeti, ne zamandır sürdüğü ve kişinin yaşamına etkisi dikkate alınır. Bir hastalıktan söz edebilmek için belirtilerin en az on beş gün boyunca hemen hemen her gün ve gün boyu sürmesi gerekir. Yani kişi yaşadığı üzüntüyü ve kederi hiçbir şekilde tümüyle atamaz. Biraz neşelenir, canlanır gibi görünse de hiçbir zaman daha önceki neşesini, canlılığını kazanamaz. Fakat yaşanan belirtilerin bir hastalığa dönüşüp dönüşmediğine bir doktorun karar vermesi gerekir. Bu noktada vurgulanması gereken önemli bir konuda psikiyatri uzmanının moral bozukluğuna da yardımcı olabildiğidir. Bu nedenle moral bozukluğu nedeniyle baş etmekte zorlandığı duygular yaşayanların bir ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanına başvurmasında yarar bulunmaktadır.

Herkesi etkileyebilecek bir olay sonrasında yaşanan depresyon normal bir durum mu ?

Herkesi etkileyebilecek bir olay yaşayanlarda ortaya çıkan depresyon bir çok kişi tarafından “normal” ya da “beklenen” bir durum olarak değerlendirilir. Oysa bu doğru bir yaklaşım değildir. Herkesi etkileyebilecek bir olay yaşayan kişinin üzüntüsü tedaviyi gerektirecek bir depresyona dönüşebilir. Örneğin ölümcül bir kansere yakalanan kişide depresyon çıkmasının son derece doğal olduğu düşünülür. Depresyonun tedavisi için çaba gösterilmez. Böyle bir durum kuşkusuz herkesi çok üzer. Fakat bu üzüntü çok şiddetli bir hal aldıysa, kişinin yaşamını etkilemeye başladıysa, artık normal üzüntüden söz edilemez. Kişide bir depresif hastalığın geliştiği ve bir doktora başvurulması gerektiği düşünülmelidir.

Herkes depresyona yakalanabilir mi ?

Evet herkes depresyona yakalanabilir. Çocuk, genç, erişkin, yaşlı, zengin, fakir, kadın, erkek herkes depresyona yakalanabilir. Fakat bazı kişilerin depresyona yakalanma olasılığı daha yüksektir. Örneğin ailesinde depresyon geçirmiş bir kişi varsa ailenin diğer üyeleri depresyon geçirmeye yatkın olurlar.

Depresyonun kadınlarda daha sık görüldüğü belirtilir. Bunun nedenleri nedir ?

Depresyon kadınlarda iki kat daha fazla görülmektedir. Ancak bunun nedeni günümüzde tam olarak anlaşılmış değildir. Kadınlığa özgü hormonların ve kadın olmaktan dolayı yaşanan streslerin farklılığı yaratan başlıca nedenler olduğu ileri sürülmektedir. Diğer yandan bu farklılığın yapay bir farklılık olduğunu ileri süren araştırmacılar da vardır. Bu araştırmacılar erkeklerin yaşadıkları depresyonu tanıyamadıklarını ileri sürerler. Ya da toplumsal rolleri nedeniyle depresyonla ilgili yakınmalarını ifade etmekten ve bunlar için çare aramaktan kaçındıkları belirtilmektedir.

Depresyon yaşayan bunu kolayca fark edebilir mi ?

Depresyon yaşayan bir kişi bunu çoğu zaman kolayca fark eder. Fakat asıl sorun bir hastalık haline gelip gelmediğini anlayabilmektir. Günlük yaşamda sık karşılaşılıyor olması depresyonun “olağan” bir yaşantı olduğu düşüncesi yaratabilmektedir. Diğer yandan bazı kişiler de depresyonu kader olarak yorumlar. Bu tutum ve yaklaşımlar tedavi gerektirecek düzeyde depresyonun fark edilmesini engeller. Sonuç olarak kişi depresyonu için çare aramaz. Bir nedenle gittiği doktora bunlardan söz etmez. Hastalar yaşadıkları duygulardan söz ederlerse “yetersiz”, “güçsüz”, “akıl hastası” vb şeklinde nitelenebileceklerini düşünürler.

Doktorlar depresyonlu hastaların tedavisi sırasında ne gibi güçlüklerle karşılaşırlar ?

Depresyonlu hastaların tedavisi sırasında karşılaşılan en önemli güçlüklerden birisi tedavinin ve ilaçların zamanından önce bırakılmasıdır. Bir diğeri ise hasta yakınlarının hastaya yönelik tutum ve davranışlarıdır. Hastaların çoğu depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların bağımlılık yapacağı endişesi taşırlar. Hele yakınları, tanıdıkları ve bilgisi yetersiz bir eczacı kalfası bu ilaçların bağımlılık yapabileceğini söylüyorsa hastaların kafaları iyice karışır. Oysa depresyon tedavisinde kullanılan antidepresan olarak adlandırılan ilaçlar bağımlılık yapmazlar. Diğer yandan hem hastalarda hem hasta yakınlarında depresyonun kişinin kendi çabasıyla aşılabilecek bir durum olarak düşünülmesi de tedaviye uyumu etkiler. Bir çok kişi tarafından hastalara gez-dolaş, kafanı takma, istersen bu durumu atlatabilirsin gibi tavsiyeler hastaları tam tersi olumsuz etkiler. Depresyonlu hastalar böyle diyenlerin hastalığına ve kendisine inanmadıklarını düşünürler.