Dedemin kocam an bir bahçesi var. İçinde meyve ve ceviz ağaçlarının olduğu bir kısmında üzüm bağları bir kısmında ise domates biber yetiştirdiği kocaman bir arazi. Şehre yakın ama sessiz sedasız bir yer. Yetişkinlerin arayıp da bulamadığı çocukların da asla gitmekten hoşlanmadığı cinsten bir yer.
Dün fotoğraftaki ekiple küçük bir tura çıktık bahçede. Ben eğlenceli sorular sordum doğaya dair.
Bilen söyledi. Bilmeyen doğrusuyla öğrendi.
Ama bir süre sonra sıkıldı çocuklar. Bir bir de dağıldılar sonra.
Biz çocukken bu bahçede çok mutlu olurduk. İçinde dolanır dururduk. Hele bir de bu kadar çocuk bir araya gelsek çok keyif alırdık. Çeşit çeşit oyunlar oynardık. Saatlerce sadece oynardık. Bir de bir yetişkin bizimle ilgilenirse, oyunlar oynasa.. Müthiş bir şey olurdu bu.
Bugün ise bu çocukların hiçbiri mutlu olmadı bu bahçede. Bu kadar çocuk bir arada olmak da değerli değil onlar için. Artık kendiliğinden oyun kuramıyor, kurduğu oyunda kalamıyor çocuklar.. Zihinleri hep orada bulunduğu için oynayamadığı sanal oyunlarda kalıyor.
Ebeveynlerini de huzursuz ediyorlar böyle olunca.
Konu şöyle çözülüyor:
Ya ellerine telefonları alıp bu müthiş doğanın içinde bir ağaç dibine oturup onunla ilgileniyorlar,
Ya daha fazla huzursuzluk yapıp ebeveynlerini oradan götürüyorlar.
İçimde kendi çocukluğuma duyduğum özlem var, keşke şimdi onların yerinde ben çocuk olsaydım da bahçede koşup oynasaydım. Ama onların istediği bu değil. Acaba kendi özlemimizi mi yaşatmaya çalışıyoruz çocuklara.. Bizim yapmadığımızı, yapıp da doyamadığımızı onlar mı yapsın istiyoruz.
Bugün bayram ama bayramlar da keyifli değil onlar için.
Görev icabı bulunup yine sanala dönmek için can atıyor hepsi.
Siz neler yaşıyorsunuz, neler düşünüyorsunuz?
Siz neler görüyorsunuz kendi çocuklarınızda?
Özlemle..
Hatice Alpagut