BÜNYEMİZİ TANIYARAK BESLENİP KALP-DAMAR HASTALIKLARINDAN NASIL KORUNABİLİRİZ ?
Kalp ve damar hastalıkları bulunduğumuz yüzyılda yaşamsal öneme sahip hastalıklar
arasında yer almaktadır.Koroner kalp hastalığı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de erişkinlerde
başta gelen mortalite ve morbidite nedenidir.Çocukluk çağı dışında, ölüm nedenlerinin ilk sırasını kalp
ve damar hastalıklarından ölüm almaktadır. Beslenmenin bu sistemin üstünde etkisi fazladır.Bu
konuda yoğun eğitimsel bilgilerin verildiği görülmektedir. Ancak çeşitli dergilerde okunan
yaklaşımların doğruluğu konusunda tereddütlerimiz vardır. Kardiyo-vasküler hastalıkların
oluşmasında, bebeklik döneminden yaşamın sonuna kadar beslenmenin önemli yeri vardır. Genetik
ve ailesel etmenlerin de beslenme ile yakın ilişkisi vardır. Diyet tedavileri uygularken, tüm genel
beslenme değerlendirilmeli, kişinin kabul edebileceği, dengeli bir gıda önerilmelidir.Ancak
uygulanmayan önerilerin fazla bir yararı olmayacağı unutulmamalıdır. Diyet rejimlerinde değişiklik
yapmanın imkansız derecesinde zor olduğu unutulmamalıdır. Kişiye özgün uyarlamalar mutlak
gerekmektedir. Bu açıdan ele alındığında, mutlak yasak olanlar
dışındakiler için uyarlamalar yapılmalıdır zira hastalığın oluşmasında yanlış ve dengesiz beslenme
önemli bir etkendir.[/font][/font]
Kalp insan vücudunda kendi kendini besleyebilen tek organdır. Kalbi besleyen
atardamarlar (koroner arterler) ana atardamardan (aorta) ilk çıkan kollarıdır. Bu damarlar sürekli çalışan kalp kası
dokularına yeterli temiz kan sağlarlar. Kalp kası dokularının beslenmesi genellikle sadece o bölgeye ait damarlarla
olur, yani çoğu zaman beslenmesi bozulan bir bölgeye başka yerden kan gelmez. Bu özellikler kalp damarlarındaki
en ufak bir bozukluğun etkilerinin hemen hissedilmesini sağlar.
Kalp damar hastalıklarının çoğu orta ve geniş atardamarları tutan damar sertliği
(ateroskleroz) hastalığı nedeniyle olur. Damar sertliği sinsi olarak başlar ve değişik damarları aynı anda tutabilir.
Damar sertliğinin gerçek nedeni bilinmemekle beraber kolaylaştırıcı nedenler iyi bilinmektedir.[/font]
Damar Sertliğine Neden Olan Etkenler:
1. Hareketsiz yaşam
2. Alkol ve sigara kullanımı
3. Ailede aynı hastalıktan bulunması
4. Stress
5. Yağlı ve yüksek kalorili besinlerle dengesiz beslenme
6. Hipertansiyon
7. Diabetes Mellitus (Şeker hastalığı)
8. Troid bezinin az çalışması
9. Kan tetkiklerinde: -Düşük yoğunluklu yağlar (LDL) yüksekliği
-Lipoprotein A düzeyinin yüksek olması
-Yüksek yoğunluklu yağların (HDL) düşük olması
-Serum E vitamini düzeyi düşük olması[/font]
Belirtileri: Kalp-damar hastalıklarının en sık görülen belirtisi; hareketle başlayan
göğüste sıkışma, ağrı, bazen sol kola yansıyan ağrılar, çarpıntı ve nefes darlığıyla belli olan“angina” dır. Bu durum
özellikle sabah kalkınca ilk hareketlerle veya merdiven çıkma gibi aşırı efor halinde ortaya çıkar. Ayrıca psikolojik
etki ile örneğin aşırı stres ve ani üzüntülerde görülebilir. Angina bu tip hastalıkların en hafif biçimidir. İleri dönemde
tedavi görmeyen ve önlem almayan hastalarda (diyet, egzersiz, yaşam biçimi değişiklikleri vb.) kalp krizleri
görülebilir. Kalp krizi, kalp kas dokularını besleyen atardamarların tam tıkanması nedeniyle görülen doku ölümüdür.
Kalp kası kasılma özelliğini yitirir ve kalp içindeki kapakçıklarınçalışması bozulabilir. Kalp krizleri ölümlere neden
olabilen ağır bir hastalıktır.[/font]
Tanı Yöntemleri: Angina belirtileri olan hastalarda ilk yapılması gereken tetkik
EKG’dir. Anginası olmayan ve EKG’si normal olan kişilerde doktorun önerisi ile eforlu EKG yapılabilir. EKG üzerinde
kalp damar tıkanıklığını destekleyen bulgular varsa ekokardiyogram denilen bir tetkik yapılabilir.
Tedavi: İlk yapılması gereken, damar sertliği risk faktörlerini uzaklaştırmaktır.
Düzenli ve uygun egzersiz, uygun diyet, yaşama biçiminin değiştirilmesi (örneğin; emeklilik, iklimin daha uygun
olduğu yere taşınmak), sigara ve alkolün bırakılması olmalıdır.[/font]
Kalp damar hastalıklarını önlemek için en etkili yol bütün yaşam boyunca düzenli
olarak spor yapmaktır. Örneğin; açık havada yapılan ve vücut kaslarını çalıştıran aerobik, jogging, yüzme gibi.
Bunun yanında hayvansal yağlardan ve aşırı kaloriden kısıtlanmış dengeli bir beslenme yapılmalıdır.
Koroner kalp hastalığına (KKH) neden olan risk faktörlerine bakıldığında Türk
halkının günümüzdeki durumu şöyle nitelenebilir:[/font]
Genelde kolesterol düzeyi düşük olmakla birlikte, 6 milyon Türk sınırda yüksek
kolesterol (200-239 mg/dl) düzeyine, 2 milyon kişi ise yüksek kolesterol (240 mg/dl)
düzeyine sahiptir. Toplumumuzdaki bireylerin genel olarak HDL-kolestreol seviyesi düşük, trigliserit düzeyleri
yüksektir. Yine toplumumuzda sigara içme alışkanlığı yüksek, fiziksel aktivite düzeyi oldukça düşük olup, şişmanlık
da yüksek oranda görülmektedir.[/font]
Sigara tüketiminin de önemli bir sorun olduğu ülkemizde, sağlıksız yeme
alışkanlığının gelişmesi nedeni ile total kolesterol değerlerinin ileriki yıllarda giderek yükselmesi beklenir. Fiziksel
aktivite azalıp, vücut kitle indeksi ( BKI ) arttıkça, total kolesterol değerlerindeki artmayla birlikte, trigliserit düzeyleri
artmakta ve sigaranın dakatkısıyla HDL düzeylerinde önemli ölçüde düşme meydana gelmektedir. BKI’ne paralel
olarak hipertansiyon, hiperinsülinizm ve TipII diabetes mellitus görülme sıklığı artmaktadır.Bütün bunlar gözönüne
alındığında, ülkemizde koroner kalp hastalığından primer korunmada aşağıda belirtilen noktalar çok önemlidir.
1.Halen toplumumuzda çok yaygın olan sigara kullanımının yoğun halk eğitimi ve caydırıcı politikalarla
azaltılması, hem HDL seviyesini yükseltmek, hem de önemli risk faktörünü ortadan kaldırmak açısından önemlidir.
2.Bireysel olarak ve ailece sağlıklı bir diyetin belirlenmesi ve daha az hayvansal yağ, daha az kırmızı et
ve daha fazla sebze ve meyve içeren bir beslenme alışkanlığının kazanılması, kan lipid profilini olumlu
etkileyecektir.[/font]
3.Her yaşta fiziksel aktivitenin arttırılması ve spor yapılmasının desteklenmesi, ideal kiloya ulaşma ve
HDL seviyesini yükseltme açısından önemli olacaktır.[/font]
4.Bireysel eğitim ve kişilerin kendi lipid ve kan basıncı değerlerini bilmeleri ve belirli aralıklarla kontrol
ettirmeleri, ileri yaşlarda hiperlipidemi ve hipertansiyonunun kontrolüne olanak sağlayacaktır.[/font]
5.Toplumda ve ailede yüksek risk altında olan kişilerin saptanması ve bunların yoğun bir şekilde
izlenmesi kronik kalp hastalıkları sıklığının azalmasını sağlamanın önemi tartışılmazdır.Bu nedenle Kolesterol
büyük oranda kendi organizmamız tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle kalori yönünden kısıtlama veya dengeli bir
beslenme ile birlikte kolesterol kısıtlaması etkili olabilecektir. Çocukluk döneminde her gün yumurta yemenin
yasaklanması, haftada iki kezden fazla verilmemesi fazla katı olan uygulamadır. Proteinden zengin gıda alan
ailelerin çocukları için uygulanabilir. Ancak proteinden fakir beslenen aileler için, yumurta ucuz ve çok kaliteli bir
proteindir. Günde bir yumurta, çocuğun tüm protein gereksinimi sağlayabilir.[/font]
Doymamış (sıvı bitkisel) yağlar elzem oldukları için alınmaları gereklidir. Bu açıdan azda olsa, erişkin
kişinin gıdasında bulunmalıdır. Doymuş yağlar tamemen yasaklanırken,bugün daha gerçekci yaklaşımla
kısıtlanmaktadır. Ancak sıvı yağların diyetteki oranı,doymuşlara göre fazla olmalıdır. Tüm bitkisel sıvı yağlar
kolesterolsüzdür.
Özellikle şeker alımı kalori gereksinimi karşılamak içindir. Enerji gereksinimi olmayan bir kişiye gıdasında
gereğinden fazla karbonhidrat verilmesi, vücudun yağ sentezini arttırmaya yarayacaktır. Bu nedenle kısıtlama,
gerçek anlamda gıda içinde karbonhidratın dengelenmesi demektir.[/font]
Alkol enerji vermektedir. Ancak yakılması için ilk planda enerji gerektirmekte ve hücrelerde toksik
sorunlara yol açmaktadır. Az miktarda alındığında fazla sorunlara yol açmadığı şeklinde görülmekte ise de, iki hafta
içinde alkolün karaciğere yaptığı hasar, 3 ay süre ile giderilemediği saptanmıştır. Ülkemizde yüksek alkollü rakının
tüketiminin ilk planda olması, sorunun ağırlığını göstermektedir.Barsakların normal olarak işlevlerini yapabilmesi için
posaya gereksinimleri vardır. Bu açıdan posalı gıda alınması gereklidir. Posalı gıdalar doyma hissini
sağladıklarından, perhiz uygulamalarında önemli yer tutmaktadırlar.Yukarıda sayılan etmenlerle ortaya çıkan
arterio-sklerotik hastalıklarda diyet tedavisi uygulanmalıdır.Diyetteki kolesterol ve doymuş yağlar azaltılmalı, diyetin
enerjisi hastanın gereksinimine göre ayarlanmalıdır.[/font]
Şişmansa zayıflatılmalıdır.Kan lipitlerini normal düzeye düşürmek ve bu düzeyde kalmasını sağlamak
gerekir.Kolesterol içeren besinler; organ etleri, yumurta sarısı, kabuklu deniz ürünleri, tereyağ, süt ve ürünleri, etler
besinden azaltılmalıdır.Doymuş yağlar; et, yumurta, süt ve türevlerinde bulunurlar. Margarin, tereyağ, sade yağ, iç
yağ doymuş yağlar azaltılmalıdır.[/font]
Bunlarla birlikte yaşam boyu sağlıklı ve bünyemize uygun kişisel doğru beslenme konusunda bilgilenerek (
mümkünse bir diyetisyenden yardım alarak ) hareket etmek tüm hastalıkların bertarafını başlı başına sağlamanın ilk
yoludur