İşte Bu Doktor İndir
COVID-19 Pandemisi ve Çocuklar Aralık 2019’ da Çin’in Wuhan kentinde ilk kez tanımlanan ve Ocak 2020’de Çin’den sonra Tayvan’da da görülerek ‘pandemi’ ye yani dünya genelinde yaşamakta olan tüm insanların hayatını tehdit eden bulaşıcı hastalık salgınına neden olan yeni mutant Coronavirüs ( nCoV ) yaklaşık dört aydır gündemimizde ve hayatımızda. Çin’deki bir hayvan pazarından ortaya çıktığı düşünülen bu yeni mutant virüs ilk günden itibaren çok büyük bir hızla yayılmaya başladı. Hızlı yayılımın sonucunda tüm dünyada milyonlarca insan enfekte oldu, yüzbinlerce insan ise hayatını kaybetti. Peki çoğu zaman hayatımızın bir döneminde karşılaştığımız ve sıklıkla üst solunum yolu enfeksiyonuna neden olan Coronavirus neden pandemiye neden oldu? Daha önce de mutasyon geçirerek 2003 yılında Ağır Akut Solunum Sendromu ( SARS- CoV ) ve 2012 yılında Ortadoğu Solunum Sendromu ( MERS-CoV ) pandemilerine neden olan Coronavirus yeni bir mutasyon geçirdi ve bu mutasyon sonucunda bulaşma özelliği arttığı için hızla yayıldı. Ağırlıklı olarak yetişkinleri etkileyen bu virüs sanılanın aksine tüm yaş gruplarındaki çocukları da etkileyebiliyor. Ülkemizdeki çocuk vaka bilgileri henüz yayınlanmadı. Ancak 10.04.2020’de Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezleri (CDC) çocuklarla ilgili ilk verilerini açıkladı. Buna göre hastaların %1.7’si çocuklardan yani 18 yaş altı hastalardan oluşuyor. COVID-19 tanılı çocuk vakaların yaş ortalaması 11 olarak saptanmış. Yaşa göre dağılıma baktığımızda ise %59’u 10 yaş üzeri, %26’sı 1-9 yaş arası ve %15’i 1 yaş altı olarak olgulardan oluşuyor. Cinsiyet dağılımında ise %57 ile erkek çocukların daha fazla hastalığa yakalandığını görüyoruz. İncelenen 2573 çocuk vakada sadece üç ölüm bildirilmiş ki bu da yaklaşık %0.11 oranına denk geliyor. Peki çocuklardaki hastalık belirtileri erişkinler ile aynı mı? Hastalık belirtilerini incelediğimiz zaman çocukların %68’nin her hangi bir şikayeti olmadığını görüyoruz. Şikayeti olan çocukların ise %56’sında ateş, %54’ünde öksürük ve %13’ ünde solunum sıkıntısı gözlenmiş. Azalan oranlarda baş ağrısı, boğaz ağrısı, kas ağrısı, burun akıntısı, ishal ve karın ağrısı da gözlenen belirtiler arasında. Çocuk vakaların %29’u hastaneye yatırılarak tedavi edilmiş, yatan olguların ise %2’sinde yoğun bakım ihtiyacı olmuş. Yaş gruplarına göre yatış oranlarına baktığımızda ise yatarak tedavi gören olguların %62’sinin bir yaş altındaki çocuklar olduğunu görüyoruz. 1 Eşlik eden kronik hastalık oranı %23 saptanırken, bu kronik hastalıkların sırasıyla en sık kronik akciğer hastalığı (astım dahil), kardiyovasküler hastalıklar ve immünsupresyona neden olan hastalıklar olduğu belirlenmiş. Peki bu kadar istatistiksel rakamın anlamı nedir? *  Çocuklar erişkinlere göre daha az oranda COVID-19 oluyorlar, yaş arttıkça hastalığın görülme oranı da artıyor ve erkek çocuklar hastalığa yakalanma anlamında tıpkı erişkinlerdeki gibi dezavantajlı. *  Belirtiler ile ilgili rakamları erişkinlerle kıyasladığımızda yine çocuklarda solunum sıkıntısının çok daha az olduğunu ve genel klinik tablonun daha hafif olduğunu görüyoruz. Ancak asemptomatik yani her hangi bir belirti göstermeyen çocuk sayısının yüksek olması çocukların bulaştırıcılık açısından oldukça önemli olduğunu düşündürüyor. *  Yatış oranının erişkinlere yakın olduğunu ancak yoğun bakım ihtiyacının daha az olduğunu görüyoruz. Önemli bir nokta da bir yaş altındaki çocukların nCoV ile enfekte olması halinde hastaneye yatış oranının oldukça fazla olması. *  Çocuklarda da erişkinlerde olduğu gibi altta yatan hastalıkların varlığı COVID-19 hastalığının gelişmesini kolaylaştırıyor. Tüm bu araştırma sonuçlarına dayanarak şunları söyleyebiliriz. Çocuklarda ciddi komplikasyonlar erişkinlere göre daha az görülüyor ancak ölüm ile sonuçlanan üç vakada olduğu gibi ciddi sonuçlar da görülebiliyor. Çocuklar ateş ve öksürük olmadan tamamen asemptomatik bir şekilde ya da farklı semptomlarla gelebiliyor, bu nedenle sosyal mesafe ve koruyucu önlemlerin önemi çocuklarda belki de daha fazla. O zaman çocuklarımızı bu hastalıktan nasıl koruyacağız? * Belki de en önemlisi sağlam ve güçlü bir vücut direnci için sağlıklı beslenmek. Dengeli ve sağlıklı bir beslenme için protein, karbonhidrat ve yağ dengesini sağlayacak, bol lifli, yeterli vitamin ve mineralleri içerecek şekilde beslenmelerini düzenlemeliyiz. * Özellikle C vitamini içeren sebze ve meyveleri muhakkak tüketmesini sağlamalıyız. *  Sosyal izolasyon nedeniyle evde kalan ve direk güneş ışığını yeterince alamayan çocuklarımıza yaşlarına göre belirlenen günlük ihtiyaç dozunda D vitamin takviyesi yapmalıyız. Ayrıca balkonlarda güneşlenmelerini sağlamalıyız ancak pencere arkasından değil. Unutmayın, D vitamin sentezi için ciltleri güneş ışığını direk almalı. *  Gıda takviyeleri konusunda dikkatli olmalı ve doktora danışmadan her hangi bir gıda takviyesi vermemeliyiz ( Burada bir parantez açarak ayrı bir açıklama yapmak istiyorum. Bağışıklık sistemini uyaran gıda takviyeleri, immünpatogenezinde ‘sitokin fırtınası’ dediğimiz bağışıklık sistemin aşırı uyarılması sonucu ciddi komplikasyonlar geliştiren COVID-19’da kesinlikle doktor kontrolünde kullanılmalıdır.) 2 *  Düzenli uyku bağışıklık sisteminin olmazsa olmazıdır. Hele ki çocuklarda büyüme ve gelişmeyi de etkilediğini düşünürsek bu dönemde uyku düzenlerini bozmamalı ve düzenli bir şekilde uyumalılar. *  Yeterli miktarda su tüketmelerini sağlamalıyız. Çocukların günlük su ihtiyacı yaşa ve cinsiyete göre değişmekle beraber, yiyeceklerle aldıkları sıvının dışında 4-8 yaş arasındaki erkek ve kız çocuklar için günde 1,2 litre, 9-13 yaş arasında kız çocuklar için 1,6 litre, erkek çocuklar için 1,8 litre, 14-18 yaş arasında kızlar için 1,8 litre, erkekler için 2,6 litredir. *  Çok fazla ekran başında (telefon, tablet, tv) vakit geçirmeleri sağlıklarını her açıdan bozacağı gibi aynı zamanda uyku kalitelerini de olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle ekran başında geçirdikleri vakti yakın takip edip mutlaka sınırlandırmalıyız. *  Tüm bunların dışında onların da birer birey olduğunu, onların hayatlarının da en az bizim hayatlarımız kadar kısıtlandığını unutmamalıyız. Onlara sabır ve anlayışla yaklaşmalıyız. Onların da en az bizler kadar kaygılı olduğunu unutmamalı, yaşadığımız kaygı ve stresi onlara yansıtmamalıyız. *  Virüs bulaştırma endişesiyle aşı zamanları geldiğinde ya da bir sağlık sorunu yaşadıklarında sağlık kuruluşlarına baş vurmayı kesinlikle ertelememeliyiz. Unutmayın ki aşı ile önlenebilen hastalıkların da en az COVID-19 kadar ciddi sonuçları olmaktadır ve aşıları yaptırmamak ya da ertelemek bu ciddi sonuçların görülmesini artıracak ve kolaylaştıracaktır. Pandeminin sona erdiği sağlıklı ve özgür günlerin bir an önce gelmesi dileğiyle... Uzm.Dr. Özden DURMUŞ GÖNÜLTAŞ (