Ani ve beklenmedik şekilde gelişen çocuğun günlük rutinini bozan, çaresizlik, aşırı korku, kaygı ve panik yaratan olay ve yaşantıları travmatik olay olarak adlandırabiliriz.
Deprem, sel, yangın gibi doğal afetler, yaşanmış bir trafik kazası, yakınının ölümü, çocuğun veya yakınının fiziksel bütünlüğüne yönelik tehdit -darp gibi- durumu, çocuğun cinsel istismara maruz kalması, akran zorbalığı travmatik olaylara örnek gösterilebilir.
Bu tanımda hem tek sefer maruz kalma hem de tekrarlayıcı veya süreğen maruz kalma bulunmaktadır.
Tüm bunları çocuğun yaşaması da gerekmemektedir, medya yoluyla izleyerek, akranlardan veya aileden duyarak şahit olması da ruhsal travma etkisi oluşturabilmektedir.
Bir olayın ruhsal travma olarak değerlendirilmesi çocuğun algısına bağlıdır. Aynı olayı yaşayan iki çocuktan biri ciddi etkilenme gösterirken diğeri minimal ruhsal etkilenme gösterebilmektedir.
Çocuğun olayla ilgili tehdit algısı düzeyi, çocuğun olaya kaç sefer veya ne kadar süre maruz kaldığı, fiziksel hasar eşlik edip etmediği gibi faktörler ruhsal etkilenmede belirleyici olacaktır.
Travmatik olaya verilen ruhsal tepkileri değerlendirirken olayın üstünden geçen süre de önemli olmaktadır. Örnek olarak, bu tepkiler olaydan bir hafta sonra normal olarak değerlendirilirken üç ay sonra ruhsal müdahale gerekliliği olarak değerlendirilebilir.
Karşılaştığımız bir diğer durum ise çocuğun travmatik olayı ilk aşamada tehdit olarak algılamadığı, ruhsal belirti göstermediği ancak ailenin yüksek kaygı düzeyini çocuğa yansıtmasıyla ruhsal belirti geliştiğidir.