İşte Bu Doktor İndir

 

Ebeveyn adayı olduğumuzda hatta bazen daha öncesinde çocuklarımızla ilgili hayallerimiz olabilir. Onun karakterinin nasıl olacağını, nasıl davranacağını, hangi davranışları yapıp yapmayacağını hayal ederiz. Doğumundan itibaren bunları yapabilecek yaşa kadar bekleriz. Kafamızda iyice tasarladıktan sonra bu düşüncelerimizi çocuğumuza geçiririz. Yani onu da şekillendiririz. Ancak burada bir soru sormamız gerekir. Tasarladığımız karakter özellikleri ve davranış kalıpları kendi yapamadıklarımız mı?

Biz, toplum olarak çocuğumuzu yetiştiririz. Peki hangi sebeple bunu yaparız? Bizi, kendimizce en doğru bulduğumuz formlarda temsil etsin diye mi? Yoksa onu yetiştiren ailenin içinde bulunduğu kültüre uygun hareket etmesi için mi? Burada kişisel farklılıkların kıymeti azdır. Kıymeti var olsa da kişiyi öne çıkaran, diğerlerine yani aile bireylerine ne kadar benzediğidir. Bu, topluma göre çocuk yetiştiren ebeveynlerin motivasyonudur.

Çocuk yetiştirilir, eğitilir ve şekil olarak bir kalıba sokulur. Bazen de gelişen çağa ayak uydurarak özellikle de sosyal medyadan etkilenerek bütün “modern” olarak dayatılan olumlu özelliklerin çocuğa yüklenilmesinin istendiğini görebiliyoruz: Çocuk dışadönük olmalı, birçok yeteneğe sahip olmalı, çok arkadaşı olmalı ve akademik olarak da diğerlerinden önde olmalı, üzüldüğünde ağlamamalı, orada da güçlü olmalı, hakkını sonuna kadar annesi ya da babası gibi savunmalı, güçsüz olmamalı gibi. Ebeveynler olarak çocuğun yetiştirilmesi gerektiğine dair bir inancımız var. Böyle düşünmemiz normal çünkü böyle büyüdük. Ancak bunun arkasına sığınarak bunu devam ettiremeyiz. Zaman ve ihtiyaçlar değişiyor. Bu bakış açısı sonuç vermeyen çatışmalara sebep oluyor. Bir şeylerin değişmesi gerektiğini buradan anlayabiliriz. Sorunun nerede olduğunu bulmak için de bilgi sahibi olmalıyız. Şimdiki zamanda bilgiye ulaşmanın ne kadar kolay olduğu konusunda herkes hemfikirdir diye düşünüyorum. Bu çocuklar için de ebeveynler için de geçerlidir.

Doğan Cüceloğlu her bireye bir “can” olarak yaklaşılması gerektiğini söyler. Bunu çok doğru bir tanımlama olduğunu düşünüyorum. Çocuğunuz elbette sizden izler taşıyor. Genetik olarak anne babadan olmadır. Ancak aslında birçok yönden de farklı bir “can” dır. Her ne kadar çocuğumuzun kendimize benzemesini ve sahip olamadığımız özelliklere sahip olmasını istesek de burada kendimizi durdurmalıyız. Durdurmazsak çocuğumuz kendisi olamayacaktır. Sizin istediklerinizi yapan ve aslında günün sonunda sizi mutlu ve tatmin eden bireyler olacaklardır.
Çocuklarımız isteklerimizi gerçekleştiren, hayallerimizi yaşatmaları gereken ya da eksikliklerimizi gideren bireyler olmamalılar. Çocuklarımızı kafamızdaki çocuk tasarımından korumalıyız. Göndermek istediğimiz kurslardan, yapmasını istediğimiz şeylerden, beklentilerimizden, sınav sonuçlarına vereceğimiz tepkilerden hemen önce daha önceki tepkilerimizi ve bunların muhtemel sebepleri hakkında biraz düşünmeliyiz.

Bunları ne için yaptığımıza karar verirsek çocuğumuz ve bizim üzerimizdeki muhtemel etkilerini de anlamış oluruz. Çocuğunuzun bir “can” olduğundan hareketle davranmanız kendi olabilmesini sağlar. Çocuğunuz kendini sizin istediğiniz gibi savunamıyor olabilir ancak iyi şarkı söyleyebilir. Ya da arkadaşları ile oyuncak paylaşmaya gönüllü olmayabilir ama onlara yardım etmekten diğerlerinden daha iyi olabilir. Dersleri iyi değildir ama iyi bir konuşmacıdır. Çocuğun, olduğu gibi kabulü/koşulsuz kabulü kendi varoluşunu hissettirecektir. Özerkleşecektir. Kendi olacaktır. Aileler için kendinden farklı ve kontrol edemediği bir çocuğa sahip olmak korkutucu gelebilir. Ancak kendi değerlerine sahip olan çocuklar toplum içinde de fark yaratacaktır.