Kıyaslanan bir çocuğun elinden kendisi olma şansını alıyoruz. Ona “Diğeri kadar varsın, öyle olursan varlığını benimsiyorum.” alt mesajlarını veriyoruz.
Üstelik mağdur sadece kıyaslanan çocukla sınırlı kalmaz. Bu çocuğun içinde biriken öfke ve yetersizlik duygusu kendisine örnek gösterilene karşı zorbalık, manipüle etme, psikolojik baskı şeklinde yönelebilir. Hiç içinde olmadığı bir “rekabetin” parçası olan komşu çocuğu da bu olumsuz durumdan payını alır böylece.
Yetişkin olunca ne olur?
Bedenimizle barışık olmanın şartını diğerinin bedenine göre, işimizden memnun olma durumunu diğerinin işine göre belirleriz.
Ve birçok şeyi diğerine göre değerlendirdiğimiz bir yaşam tarzı benimseriz.
Bazı “yetişkin çocuklarda” ise diğerini manipüle ederek, bastırarak kendisini iyi hissetme hali sürer.
Arada bir kendimize dönüp;
Birilerine sürekli olarak bir şey kanıtlamaya çalıştığım oluyor mu?
Bir türlü kendimi kanıtlayamadığım yetişkinlerle dolu olabilir mi zihnim? diye sorabiliriz.
Oysa kendimiz olmak başta bize, bizi kıyaslayanlara ve ilişkide bulunduğumuz herkese verebileceğimiz en güzel şeylerden biri..