Bilgisayar oyunları, internet kullanımı ve televizyon, çocuk ve gençlerde, şiddete eğilim yaratır mı?
Çocukluk dönemi özdeşimlerle, değerlerin öğrenildiği bir dönemken, ergenlik dönemi bu özdeşimlerin, değerlerin gözden geçirildiği yeni değerler kazanıldığı, kimliğin şekillendiği bir dönemdir. Bu dönemlerdeki şiddet içerikli filmler ve oyunlar gencin değer yargılarını ilişki biçimlerini derinden etkileyecektir. Medyanın şiddet davranışlarını hayatlarının bir parçası olarak sunduğu kahramanlar, çocuklar ve gençler için özdeşim nesnesi olabilecektir. Bu etkilere maruz kalan çocuk ve gençlerde şiddet içerikli davranışlar artacaktır. Çoğu zaman dünyayı tehlikeli bir yer, kurallarını kendilerinin koyduğu, bu şiddet içerikli kurallara uyulduğunda başlarına bir şey gelmeyeceği yada başlarına gelecek cezai sorumlulukların önemsizliği, yada karşılarında şiddet uyguladıkları kişilerle ilgi empati eksikliği söz konusudur. Televizyon maruziyetine bağlı şiddet eğilimi bu maruziyete uğramayan çocuklara göre şiddet eğilimini yaklaşık 10 kat kadar arttırmaktadır. Etkilenme her yaş için söz konusudur.
Son yıllarda çocuklar ve gençler arasında şiddet eğiliminin arttığını, medyada yer alan haberlerle birlikte görüyoruz. Bu hem değişen dünya ve aile yapısından, medyadaki şiddet içerikli programlardan, hem de yakın zamanda ciddi bir sorun haline gelen internette şiddet içerikli oyunlardan kaynaklanmaktadır. Şiddete maruz kalma, televizyondaki şiddet içerikli sahneler ve bilgisayardaki şiddet içerikli oyunlar, ailenin ve özellikle çocuk ve gençlerin şiddete yönelik algısını değiştirmektedir. Şiddeti televizyon veya internette görmek ve tanık olmak, şiddeti normalleştirmeyi beraberinde getirir. Bu programlardaki şiddet uygulayıcılarının kahramanlaştırılması, ceza almamaları, şiddet uyguladıkları kişilere karşı empati eksiklikleri, şiddet uygulanan kişilerin yaşadıkları acının yansıtılmaması ya da normalleştirilmesi, şiddet uygulanan kişilerin bunları hak ettiği şeklinde algının yaratılması, şiddetin ceza aracı olarak kullanılmasının normalleştirilmesi, adalet sisteminin hiç konu edilmemesi, çocuk ve gençlerin dünyaya, adalete ve vicdana yönelik algılarının-değerlerinin değişmesine neden olmaktadır. İdealize ettikleri kahramanların davranışlarını model alan çocuk ve gençler televizyonda seyrettikleri çizgi film, dizi sinemalardaki kahramanları yada internette oynadıkları oyunları gerçek dünyada sahnelemektedirler.
İnternet kullanımı çocuğun ve gencin şiddete eğilimini arttırır. Aynı zamanda yaygın internet kullanan çocukların sosyal gelişimleri aksayabilir, daha kaygılı ve daha düşük özgüvenli olmalarına, akademik başarılarının düşük olmasına, okula devam güçlükleri yaşamalarına da neden olabilir. Gençlerin kendi davranışlarını kontrol etmekte zorlanmaları, sorun durumlarda başa çıkma yollarını bilmemeleri, öfke kontrolü ve etkili iletişim sağlayamamaları gibi durumlar da şiddet eğilimlerini artırabilir. İnternet kullanımı aynı zamanda öfke kontrolü ve etkili iletişim becerileri, sorun çözme becerilerini olumsuz etkileyerek de şiddet eğiliminde rol oynar.
Çocukların ve gençlerin yaptıkları sosyal faaliyetlerin kısıtlı olması şiddete eğilimi etkiler mi?
Bazen sosyal olarak daha çekingen çocuk ve gençler daha az sosyal faaliyetlere ortamlara katıldığı gibi bazen de daha fazla internette kullanmak gencin sosyalleşmesini azaltır. Her iki durumda sorundur ve çözülmesi gerekir. Çocuk ve gençler hem enerjilerini atabilecekleri, sosyal etkileşimde bulanabilecekleri hem de yaratıcılıklarını ve ilgi alanlarını geliştirebilecekleri sosyal faaliyetlerde bulunmaları önemlidir. Sosyal destekleri daha iyi olan, sosyal ortamlarda daha fazla zaman geçiren çocuk ve gençler kendilerini daha güvenli hissedeceklerdir. Aynı zamanda ruhsal olarak sağlıklı gelişeceklerdir, daha yaratıcı ve daha başarılı bireyler olacaklardır.
Günümüzde sosyal faaliyetlere az katılan, internette daha fazla zaman geçiren özellikle şiddet içerikli oyunlarla fazla zaman geçiren gençlerde şiddete eğilimin olduğunu yukarı da da belirttim. Şiddet; öğrenme yoluyla edinilen bir davranıştır. Çocukların şiddeti öğrendikleri alanlar ortadan kaldırılır, tam tersine sorunlarla baş etme, çözüm üretme biçimleri değiştirilirse şiddet davranışına başvurmaları da azalacaktır. Gençleri internetten uzaklaştırmanın bir yolu onun yerine koyabilecekleri, eğlenceli bulabilecekleri (gencin de katılmayı kabul ettiği, yapmak istediği) yeni aktiviteler koymaktır. Bu nedenle gencin kendisinin de ilgi duyduğu, sanat, spor, bilim gibi faaliyetler, gencin sosyalleşmesine, internet ortamı dışında gerçek arkadaşlıklar ve iletişimler kurmasına yol açacaktır. Bu faaliyetler içerisinde çocuk aynı zamanda “sorun çözme becerisini” geliştirmeyi öğrenecektir. Böylece bu faaliyetlere katılımla, hem şiddet eğiliminin azalmasına hem de ruhsal olarak daha sağlıklı, başarılı ve yaratıcılık yönleri gelişkin bireyler ortaya çıkacaktır.
Çocuk ve gençlerin şiddete eğilimleri artıyor mu?
Dünyanın ekonomik ve sosyal yapısının değişmesi, savaşlar, çevresel maruziyetler, olumsuz yaşam olayları ruhsal hastalıkları da etkilemektedir. Bazı ruhsal hastalıklarda yaygınlığın daha artmasına neden olmaktadır. Yine şiddetin önce ekranlarda, sonra hayatın içinde normalleştirilmesi, eğilimin artması, şiddet içeren davranışlar şeklinde ya da bazı hastalık belirtilerine de yansıyarak-eklenerek başvuruların artmasına neden olabilir. Çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları polikliniklerinde şiddet içerikli davranışlarla başvuru olduğunda, genellikle altta yatan ruhsal bozukluklar söz konusudur. Özellikle davranım bozukluğunda başkasına yöneltilen şiddet söz konusuyken, depresyon ve iki uçlu bozukluklarda kişinin kendine ve başkasına yönelttiği şiddet söz konusudur. Şiddete eğilim ruhsal yakınmaların nedenlerinden biri olsun ya da olmasın çocuğun yaşamına, okul hayatına zarar verecek geri dönüşümsüz (kendine ya da başkasına zarar verme, adli olarak başının derde girmesi, okuldan atılma gibi) sonuçlara neden olabilecektir. Aileler eskiden şiddet içerikli davranışları olmayan çocuklardaki artmış şiddet davranışları için çocuk psikiyatristlerine başvurmalı, bunun altında yatan nedenlere yönelik tedavi desteği almalıdırlar.
Bir çocuğun şiddete eğilimi olup olmadığı nasıl anlaşılır? Bu noktada aileler ve öğretmenleri nelere dikkat etmeli?
Bir sorunu başlamadan çözmenin yolu ona neden olan riskli durumları bilip, kötü sonuç oluşmadan müdahale etmektir. O nedenle şiddeti doğuran nedenleri, biz öğretmen ve anne-babalar öğretirsek şiddet davranışları ortaya çıkmadan önlenebilir. Yukarıda en çok tartıştığımız konu internetti. Yani çocuğun izlemesi, oyunlarda oynaması yoluyla öğrenerek şiddet davranışını göstermeye başlaması önemlidir. Diğer nedenleri tanık olma yani anne babanın kendi arasındaki şiddete tanık olması, ya da bizzat kendisinin maruz kalması olarak sayılabilir. Yine akran grupları, engellenmeye dayanamama, öfkesini kontrol edememe, sorun çözme becerisinin gelişmemesi, sorunlara başa çıkamaması ve bazı ruhsal hastalıklar şiddet davranışı için risk oluşturan durumlardır. Bu durumların varlığında çocuğun şiddet davranışı göstermesini engellemek için erken önlemler alınabilir. Ailede şiddetin önlenmesi, internetin kontrollü, kısıtlanması, iyi bir sosyal etkileşim ve sosyal destek, yukarıda sayılan faaliyetler, okul ve öğretmen desteği sağlanarak şiddet davranışının ortaya çıkması engellenebilir. Şiddet davranışı gösteren çocuk ve gençlerde ise bir çocuk psikiyatristi tarafından bu davranışın nedenlerine ve önlenmesine yönelik kapsamlı bir değerlendirmeye ihtiyaç vardır.
Aileler bilmelidirler ki şiddet içeren programlara maruziyet çocuklarını etkileyebilir, şimdi yada gelecekte şiddet, saldırganlık içeren davranış göstermelerini neden olabilir, artırabilir. Anne babalar bazen çok dikkat etse de bu maruziyeti engellemek mümkün olmayabilir. Aileler, internet ve televizyonda şiddet içeren programlardan çocuklarını korumalıdırlar. Çocuklarının davranışları, çocuğun kendisine ya da başkalarına zarar veriyorsa çocuk psikiyatristlerinden destek almalıdırlar.
Yine bazı ruhsal hastalıklarda çocuğun kendine ya da başkalarına yönelik şiddet içeren davranışları olabilir. Aileler bunların normal olmadığının, ruhsal sorunların bir belirtisi olabileceğini bilmeli, farkına varmalıdırlar. Çocuk psikiyatristlerinden bunların nedenlerini anlamaya ve çözümüne yönelik yardım almalıdırlar.