İşte Bu Doktor İndir

ÇOCUK VE ERGENLERDE ANKSİYETE

İnsanların üzüntü, öfke, mutluluk, tiksinme, şaşkınlık, korku gibi temel duyguları bulunmaktadır. Belirli nesneler, kişiler ya da durumlar bu duyguların ortaya çıkmasına, bireylerin olumlu ya da olumsuz davranışlar sergilemelerine neden olmaktadır.   

Duygu çeşitlerinden biri olan “kaygı” hayatın doğal bir parçasıdır. Aşırı olmadığı takdirde çocukların sosyal yaşantılarının canlı kalmasına, hedef belirlemelerine, özellikle sınavlarda başarılı olmalarına yardımcı olmaktadır. Ancak aşırı olması onların “Anksiyete” geliştirmelerine yol açmaktadır.

Anksiyete; içten gelen, nedeni bilinmeyen korku, kaygı, bunaltı veya sıkıntı anlamına gelmektedir. Çocukların kötü bir şey olacakmış gibi endişelenmelerine, yüksek seviyede korku duymalarına sebep olmaktadır.

Anksiyeteye Neden Olan Faktörler Nelerdir?

Genetik yatkınlıklar, aile dinamikleri, anne baba tutumları, çevresel etkenler, taşınmalar, sınavlar, iletişim problemleri, kayıplar vb. gibi sebepler çocukların anksiyete yaşamalarına neden olan nedenlerden biridir. Anksiyete karşısında çocuklar kalp çarpıntısı, terleme, titreme, kas gerginliği, huzursuzluk, hırçınlık, alt ıslatma, dışkı kaçırma, tırnak yeme, saç koparma, karın ağrısı, mide bulantısı, uyku problemleri, ağlama nöbetleri gibi durumlarla karşılaşabilmektedirler.

Küçük yaştaki çocuklar genellikle karanlıktan, ebeveyn ayrılığından, doğal afetlerden ya da bazı nesnelerden korkarken, ergenler daha çok aileleri ya da çevreleri tarafından eleştirilmekten, kabul görememekten, dışlanmaktan, başarısız olmaktan kaygılanabilmektedirler. Ayrıca gelecekle ilgili kaygı uyandırıcı düşüncelere sahip olmaları onların okula gitmek istememelerine, sosyal etkinliklere katılmamalarına, yalnızlaşmalarına yol açabilmektedir.

Çocuk ve Ergenlerde Gözlemlenen Kaygı Bozuklukları Nelerdir?

Ayrılık Kaygısı: Çocukların ebeveynlerinden ayrılmakla ilgili duydukları kaygıdır. Ayrılık kaygısı olan çocuklar önemli figürlerden ayrılmak üzere olduklarında ya da ayrıldıklarında baş ağrısı, karın ağrısı ya da mide bulantısı gibi fiziksel şikayetler yaşayabilmektedirler. Bu kaygı çoğu zaman küçük yaştaki çocuklarda görülse de ergenlerde de gözlemlenebilmektedir.

Yaygın Kaygı Bozukluğu: Çocukların aile, sağlık, güvenlik, okul, sosyal etkileşim, doğal afetler gibi konularda aşırı derecede endişe duymalarıdır. Yaygın kaygı bozukluğu yaşayan çocuklar günün en az yarısında birçok olay ya da eylemle ilgili kaygı ya da endişe duymaktadırlar.

Panik Bozukluk: Yoğun bir şekilde tekrar bir panik atak geçirme korkusu ile karakterize olan bir kaygı bozukluğudur. Panik bozukluğu olan çocuk ve ergenler başka bir atak geçirme ihtimallerine ilişkin oldukça endişeli bir beklenti içine girebilmektedirler. Tekrar bir panik atak yaşayacakları endişesi ile dışarı çıkmaktan, okula gitmekten ya da çeşitli aktivitelere katılmaktan kaçınma davranışı gösterebilmektedirler.

Sosyal Fobi: Başkalarıyla etkileşim gerektiren sosyal durumlarda mahcup ya da rezil olma korkusu ile karakterize olan bir kaygı bozukluğudur. Sosyal fobisi olan çocuk ve ergenler kaygılandıkları durumla karşı karşıya kaldıklarında yüz kızarması, çarpıntı, nefes darlığı ya da bağırsak sorunları gibi fiziksel şikayetler yaşayabilmektedirler. Arkadaş buluşmalarına katılmama, okulda sunum yapmama ya da derste söz almama, otorite figürleriyle konuşmama, toplum içinde yemek yememe gibi kaçınmacı davranışlar geliştirilebilmektedirler.

Özgül Fobi: Belirli nesne ya da durumlara karşı duyulan ve gerçekçi olmayan, yoğun korku ile karakterize olan bir kaygı bozukluğudur. Çocukların örümcek ya da köpekten korkması, gök gürültüsünden, sudan, yükseklikten, kandan, iğneden, uçaktan, kapalı alanlardan korkmaları en yaygın özgül fobilerden biridir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk: İstenmeden gelen, belirgin anksiyete ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler ve düşlemlerdir. Obsesif kompulsif bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde aşırı derecede el yıkama, bir şeyleri kontrol etme, sıralama yapma, sayma, düzenleme gibi ritüellere rastlanabilmektedir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Çocukların travmatik ya da dehşet verici bir deneyim sonrası kâbus görmesi ya da korku yaşamasıdır.  

Selektif Mutizm: Çocukların konuşma becerileri bulunduğu halde konuşmamalarıdır. Örneğin, çocuğun evde aile üyeleriyle beraberken normal bir şekilde konuşması ancak yabancılar arasında sessiz durmasıdır. Okul gibi konuşması beklenen belirli durumlarda hiç konuşmamasıdır.

Ailelerin bu gibi durumlar karşısında çocuklarını gözlemlemeleri, korkularının ve kaygılarının ana kaynağını bulmaya çalışmaları, onları sakinleştirip rahatlatmaları çok önemlidir. Bu kaygı ve korkular çocuklarının hayatını etkileyen, zorlaştıran bir durum haline geldiyse, bir uzmandan desteği almaları bu süreci daha kolay atlatmalarına yardımcı olacaktır.