Çocuk Evlilikleri Yapan Erkek Bireylerin Psikoseksüel İncelemesi
Psikoseksüel gelişim evrelerinde ‘’ oral dönemde gerçekleşen haz ilkesi, haz davranışı ve haz kaynağı
doyurulması gerekir.Çünkü, haz kaynağı bebeğe sağlanmaz ise döneme saplanmanın sonucu olarak
yaşanan ‘ hep alıcılık’ isteği dönemde kendini gösterir.İleri yetişkinlik veya yaşlılık dönemlerinde
dahi, döneme saplanmanın sonucu olarak ‘’ haz kaynağını aramaya devam eder.Yaşlılık veya ileri
yetişkinlik döneminde, oral dönem saplanmalarının sonuçlarını yaşamaya devam eder ve anneden
emme ile öğreneceği haz davranışı ve haz kaynağını alamamış olup edilgin ve sınırlı bir kişilik
yapısına bürünen ileri yetişkinlik döneminde olan bu bireyler,doyumu ertelemek istemedikleri için
psikoseksüel açıdan zayıflık yaşar.
Anal dönemle beraber libido odağı anüs haline gelir.Bu dönemde bedenden dış dünyaya açılan
çocuğun tüm öz denetim becerileri tamamlanır. Tuvalet eğitimi başarı göstermeden geçirilirse döneme
dair oluşan saplanmalarda, tecavüz eden bireylerde engellenmeye karşı tahammülsüzlük, dürtüsellikle
açıklanabilir.
Fallik dönemde tamamlanması gereken en önemli denge kurucularından biri süperegonun
tamamlanacak olmasıdır.İleri yetişkinlik döneminde olan bu bireylerde süperegonun
tamamlanmadığını gözlemleyebiliriz.Çünkü, süperego tamamlanır ise toplum bilinci var olan ve İD’i
ile hareket etmeden egonun mekanizmayı tamamlamasına izin verilmiş olacaktır.Yine bu dönemin
saplanması sonucu yaşanan cinsel kimlik problemleri temelli,kendilerinden yaşça çok küçük olan
çocuklara gösterdikleri cinsel arzuları var edebilir.Bu dönemde çocuklarda başlayan cinsellikle alakalı
sorularının üstünün, geleneksel ve dini sebepler ile kapatılıyor olması da bu bireylerin karmaşık bir
şekilde döneme saplanmasını getirebilmektedir.Yetişkinlik döneminde uygun cinsel rol
edinilemeyebilir.
Gizil Dönem saplanmalarından olan normlara baş kaldırı,bireyin yetişkin halindeyken yaşadığı,
toplumca ‘’ yasaklanmş olan ilişki tipleri ‘’ üzerinden örneklendirilebilir.Gizil dönemin denk geldiği
10’lu yaşlarda dini sorgulamaları yapmadan, sosyal çevresindeki tüm öğretileri kabul eden
çocuk,yetişkinlik döneminde de 10 yaşında kabul gördüğü normları devam ettirir.Sorgulamadan
edindiği bu bilgiler, yetiştirildiği toplumda ‘’ kendinden yaşça küçük çocuklara tecavüz edip
sonrasında evlendirildiğini ‘’ görür ve dini bilgilerle de ‘’ imam nikahı ‘’ adı altında desteklenir ise,
sorgusuz kabul edilen yanlış gelişen davranışı edinmiş olacaktır.
Genital dönemde,incelediğimiz TUİK verilerinde,kendinden yaşça küçüklere tecavüz edip ardından
evlenen ileri yetişkin erkek bireylerde,genital döneme saplanması sonucunda gerçekleşen suça
yatkınlık ve cinsel sapkınlık gözlemleyebiliriz.
Erikson sosyal etkileşimin çocuğun kişiliğini önemli ölçüde etkilediğini savunmaktadır. Kurama göre
bireyin doğuştan getirdiği özelliklerin yanı sıra sosyal çevresindeki anne-babası, arkadaşları,
öğretmeni, akrabaları ve diğer yakınları ile ilişkileri ve iletişimi kişilik gelişiminde temel etmenlerdir.
Çocukluk çağındaki bu etkileşimler sonucu gelişim dönemlerindeki bunalımların başarıyla atlatılması
ile elde edilen öğrenmeler, ilk ilişkiler ve özdeşimler bireyin sonraki dönemlerdeki kişilerarası
ilişkilerini etkiler. Bu ilişkilerde sürekli sorunlar yaşayan çocuğun yetişkinlikte olumlu sevgi ilişkileri
kurma olasılığı düşüktür.
Temel güven duygusunu kazanamamış, kendilerini ve çevrelerini tanıma özgürlüğü gelişmemiş,
girişkenliği engellenmiş bireylerin yetişkinlikte karşı cinsle sağlıklı ilişkiler kuramamaları ve cinsel
doyum elde edememelerinin yanı sıra birçok cinsel korkuya, saplantıya, yanlış inanışlara ve sapmalara
açık olacağı düşünülebilir. İlk dönemi (temel güvene karşı güvensizlik) sağlıklı bir şekilde
atlatamayan bireyler ileriki yaşamlarında: sosyal ilişkilerde çekingen, kaygılı ve gergin, karamsar ve
kararsız bir kişilik örüntüsü geliştirirler. Kendilerine güven duyguları düşük olur. Çocukluk ve
ergenlik dönemlerinde çevresindekiler tarafından yapılan eleştiriler, suçlamalar ve cezalandırmalar,
yanlış davrandığında yakalanma endişesi, cinsel konularla ilişkilendirilen ağır günah duygusu;
ergenlik döneminde mahremiyetin tanınmaması, cinsellikle ilgili yanlış bilgilendirmeler, çevrenin
etkisinin ve öneminin görece azaldığı yetişkinlik döneminde bireyi kendisinden daha güçsüz
konumdakilere yönelik cinsel istismar, çocuk yaştakilerle cinsel birliktelik ve evlilik gibi davranışlara
yöneltebilir. Bunda çocukluk çağındaki olumsuz yaşantılar ve çocukluk döneminde maruz kalınan
ihmal ve istismar, ilk cinsel bilgileri öğrenme şekli ve ailelerin cinselliğe karşı tutumu da etkili
olabilmektedir. Erken çocukluk dönemlerindeki anne baba ilişkilerinin bozukluğu, anne baba
tarafından ihmal edilmek veya kötü muameleye maruz kalmak, şiddet görmek psikososyal gelişimi
olumsuz etkilemekte bu temelde kişinin kendisini ve diğerlerini algılamasındaki problemler yetişkin
kişilik bozukluklarının temel problemi olabilmektedir.
Girişkenlik döneminden sonra gelen çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu evresinde, çocukta yakın
çevresi ve toplum tarafından değer görme, beğenilme, gösterdiği başarıların onaylanması, başarılarıyla
gurur duyma ihtiyacı hisseder. Çocuğun girişimlerinin desteklenmemesi ya da kısıtlanması çocuklarda
sürekli olarak yeteneklerinden kuşku duyma, yetersizlik ve verimsizlik algıları oluşturabilir. Kişilik
gelişimindeki bu olumsuz etkiler yetişkinlikte bu başarısızlıklarını gidermek için bireyi kendisine
geçmişindeki benzer tepkileri veremeyecek çocuk yaştakilerle ilişkiye güdüleyebilir.
Kişilerarası ilişkilerin önem kazandığı genç yetişkinlik döneminde bireyin karşı cinsle yakınlık
kurması için kimlik arayışını başarılı olarak tamamlaması, kim olduğu konusunda gerçek bir fikre
sahip olması gerekir. Kendi kimliklerinden emin olmayan kişiler ya utangaç bir biçimde ilişkiler arası
yakınlıktan uzaklaşma, küçük yaştakilerle ya da başkalarıyla rastgele anlamsız cinsel ilişkiler yoluyla
yakınlık arayışına girme yönünde davranışlar sergileyebilir. Yetişkin bir bireyin kendinden çok küçük
yaşta biriyle cinsel ilişkiye girerek yakın ilişki arayışında olması, onun yakınlığa karşı yalıtılmışlık
evresine kimlik oluşumunu başarılı bir şekilde tamamlamadan geçtiğini gösterebilir.
Özellikle ileri yetişkinlik döneminde birey için artık ölüm uzak bir ihtimal olmaktan çıkmıştır ve birey
varoluşsal bir sorgulama içine girerek tüm yaşamını değerlendirmektedir. Bu dönemde bireyler;
emekliliği kabullenme, eşin ölümü, izolasyon duygusu ve üretkenlik-durağanlık çatışması gibi
değişkenlerle başa çıkarak hayatlarının son döneminde benlik bütünlüğüne ulaşmaya çalışmaktadır.
Birey ile benlik bütünlüğü arasındaki köprüyü, bireyin çevresindeki insanlar ve tabii olduğu toplumsal
yapı kurmaktadır.Bireyin benlik bütünlüğü arasındaki köprüde tabii olduğu toplumsal yapı ‘’imam
nikahlarını’’ ve ‘’ çocuk gelinleri ‘’ onaylıyor ve destekliyor ise, benlik bütünlüğüne inandığı
toplumsal yapı ile uyum içersinde kalacaktır.