Akıl sağlığındaki en büyük paradokslardan biri Stockholm Sendromu ve istismara uğramış çocuk ve yetişkinlerin istismarcılarına karşı göstermiş olduğu işbirlikçi davranışlardır. Kurbanlar istismarcılarını şikâyet etmemek ile kalmayıp onları idealize bile eder. Hem Stockholm Sendromu hem de travma sonrası stres bozukluğu aile içi şiddet ile karakterize edilebilir. Bu yazının amacı da, karmaşık TSSB’nin evrimsel teorisini açıklamak ayrıca, evrim teorisinin alaka düzeyini ve TSSB araştırmaları ile türler-arası karşılaştırmaları göstermeyi amaçlamıştır.
Son zamanlardaki küresel çatışmalar rehine deneyimlerini anlama ihtiyacını artırdı. Büyük güç dengesizliğini içeren, işkencenin söz konusu olduğu, kurbanların hazırlıksız yakalandığı ve cinsel saldırının söz konusu olduğu durumlar yüksek oranda TSSB ile ilişkilidir. Aile içi istismar durumlarında da aynı yönelim söz konusudur. Gözlerin bağlanması ve izolasyon durumu uzun süreli esaret altındaki duyusal yoksunluğa neden olur. Hijyenik olmayan koşullar, fiziksel istismar, yaklaşan ölüm güçsüzlük, aşağılama, insanlık dışı davranışlar ve esir alanların daha fazla öfkesine maruz kalmaktan kaçınma da buna neden olabilir. Belirsiz tehditler durumun öngörülmezliğine neden olur bu da genel anlamda memeliler için güçlü anksiyete tetikleyicisidir. Symbionese Liberation Army tarafından kaçırılıp izole edilen, gözleri bağlanıp küçük dolapta saklanan, tecavüze maruz kalan ve ölüm tehditleri maruz kalıp daha sonra serbest bırakılmasına rağmen bu örgüte katılan Patty Hearts vakası bu konuda aydınlatıcı olabilir.
Bu durum ile paralize olan Stockholm Sendromu, rehinenin travmatik olayın üstesinden gelebilmesi için esir alan kişi ile arasında kurduğu karşılıklı pozitif duyguların paradoksal gelişimidir. İlk olarak Stockholm Sendromu, 1973 yılındaki Stockholm’daki banka soygununda birkaç gün esir tutulan rehinelerin onları esir alanlara karşı paradoksal olarak olumlu duygular sergilenmesi ile anıldı. Benzer bir durum Çeçen liderliğinde yapılan Moskova kuşatmasında da yaşandı. 11 rehineden 10’u Stockholm durumu ile benzer karakteristik özellik göstermiştir. Rehin alma durumu ne kadar uzarsa sendromun gelişme ihtimalide o kadar artar.
Sendromun oluşması için dört ana temel vardır. Bunlar; birinin kendisine yönelik tehdit algılaması, esir alan kişi tarafından kurbana yapılan küçük iyilikler, durumun kaçınılmazlığı ve istismarcı dışında kalan diğer bakış açılarından uzaklaşma durumudur. İtalya’da ölüm oranın %21 olduğu adam kaçırma olaylarından sonra TSSB’den ziyade Stockholm Sendromu geliştirildiği gözlemlenmiştir. Stockholm sendromunda kurbanın saldırgan ile bir özdeşleşim kurması söz konusudur tıpkı ailesi tarafından istismara uğrayan çocuklarda olduğu gibi. Bilişsel uyumsuzlukta bu sendromda söz konusudur. Kurban bilişsel uyumsuzuğun neden olduğu duygusal rahatsızlığı ortadan kaldırmak için bu bilişleri durumu uygun hale getirmeye çalışır. Bir diğer açıklama ise beyin-yıkama olarak yapıldı. Sürekli ölüm tehdidine ve aşağılamaya maruz kalan kurbanlar onları esir alan kişilere karşı boyun eğme eğilimi gösterir.
Hem Srockholm Sendromu’nda hem de TSSB’de olan, istismarcının paradoksal idealleştirilmesi evrimsel çerçevede ele alınmıştır. Evrimsel süreçten beri, anksiyete ve korku hayatta kalabilmek için önemli faktörlerdendir. Bracha ve arkadaşları, TSSB de dahil anksiyete alttürleri için detaylı ve spesifik evrimsel kökenler sundu. Evrimsel teoride canlılarda görülen hayatta kalma davranışlarının merkezi konumda olması, bu işlevi etkileyecekler majör mutasyonlar ölümcül olma eğilimdeydi. Yani temel görev bireyin kendini tehditlere karşı korumasıdır. DSM-IV kriterine göre, TSSB yeniden deneyimleme ve tehditlerin abartılı şekilde hatırlanmasını, unutulmamasını içermektedir. Yükseltici bellek içinse daha savunmacı bir ön koşul gerekmektedir. Kaçınma davranışları, DSM-IV gruplamasında gerçek savunma, geri çekilme, uyuşma olguları reddedilse bile açıkça savunmaya yöneliktir. Benzer şekilde, DSM-IV’te aşırı uyarılma saldırgan korumaya neden olan hipervijilans olgusunu temsil etmektedir. Ruh sağlığı alanında hipervijilans fizyolojik algı olarak yorumlanırken, zooloji alanında ise tehdit kaynakları için yapılan abartılmış gözden geçirme olarak tanımlar. Psikiyatristler memeliler üzerindeki bu durumu büyük ölçüde basitleştirerek savaş ya da kaç olarak açıklamıştır. Kurbanlarda bunlara ek olarak avcıları caydırmak ve kafa karıştırmak için donma davranışı da gözlemlenmiştir. Tonik hareketsizlik olan bu donma barış, teslimiyet ve uzlaşmayı kapsayan türler arası bir savunma stratejisidir. Yatıştırma bir gerileme fonksiyonuna hizmet eder çünkü astlar yatıştırmayı kullanarak yarışma çabalarını askıya alır, ancak bu şekilde kaybetme maliyetlerini düşürürler.
Şempanzeler yapılan çalışmada baskının ve görünür bir hiyerarşinin olmasına rağmen onu kabul edecek başka grubun olmaması ihtimaline karşın astlar kaçış seçeneği tercih etmemiştir. Mağlup şempanzeler teselliyi agonistik ittifakın önemi (saldırganlık odaklı) nedeniyle kazananda arar. Erkek şempanzenin üremesi için grup hiyerarşisinde belli bir rütbeye ulaşmalı ve astları ile ittifak kurmalıdır. Dış güçlere karşı birlik ve grup uyumundan dolayı çatışmanın yerine işbirliği ön plana çıkar.
Aynı durum insanlarda ise şöyle; kronik travmatize olmuş kişi için bağımsız eylem ağır cezalar ile sonuçlanan itaatsizliktir. Yatıştırma korku ve utanma duygusu ile ilişkilidir. Korku savunmayı motive eder; utanç ise tehdit yok sinyali verir. Utanç, TSSB bağlamında yer alan rahatsız edici bir durumdur. Kendini küçümsemek için suçlayan tecavüz mağdurları arasında utanç deneyimlenmektedir.
Nörofizyolojide sosyal işlevlerle ile ilişkilidir. İlk çalışmalar TSSB’nin sosyal yönelimli olduğunu gösterirken şu anda eşi görülmemiş bir nörobiyoloji dalgalanması ile bağlantılı olduğu görülmüştür. Paul MacLean tarafından geliştirilen limbik sistem kavramına, savunmanın sosyofizyolojisi’nin ve TSSB’nin anlaşılmasına yardımcı olması açısından üçlü beyin modelinin geliştirmiştir. TSSB’nin bazı özellkleri ilkel bir yapıya sahiptir ve isteksiz gerçekleşir. Örneğin, ürkme eski beyin yapıları tarafından aktive edilene bir reflekstir. TSSB’nin genetik yatkınlığını açıklayan araştırmalarda yapılmıştır. En ilkel haliyke yetıştırma bazılarında görüldüğü gibi ya hep ya hiç yanıtıdır. Özetle, TSSB’nin bağlamı genel bir araştırma gerektirir. TSSB’ye neden olan çeşitli açıklamalar getirilmiştir.
Kanser İçerikleri
Rahim Ağzı Kanseri
Yumurtalık Kanseri
Safra Yolları Kanseri
Rahim Kanseri
Rektum Kanseri
Tiroid Kanseri
Yemek Borusu (Özofagus) Kanseri
Testis Kanseri
Ağız Kanseri
Akciğer Kanseri
Cilt (Deri) Kanseri
Dil Kanseri
Gırtlak (Larinks) Kanseri
Göz Kanseri
Kanser Nedir? Kanser Belirtileri
Tükürük Bezi Kanseri
Karaciğer Kanseri
Kolon (Kalın Bağırsak) Kanseri
Lenf Kanseri
Lösemi
Meme Kanseri
Mesane Kanseri
Metastaz
Mide Kanseri
Multipl Miyelom
Pankreas Kanseri
Penis Kanseri
Prostat Kanseri