İşte Bu Doktor İndir

Kendinizi daha anksiyöz ve olaylardan kaçınan biri mi yoksa dışa dönük, haz odaklı, dürtüsel biri olarak mı değerlendiriyorsunuz? Peki bu durumlar bakış açısı, ödül-ceza algısı ve davranış değişiklikleri ile aşılabilir mi?

Bütün bu soruların olası cevaplarına giden yol, Alman psikolog Hans Eysenck'in tanımladığı kişilik modeli ile ortaya çıktı (Eysenck, 1981). Freud'un psikodinamik yaklaşımına şüpheyle yaklaşan Eysenck, davranışçı ve biyolojik katmanlardan oluşan bir model öne sürdü. Bu modele göre, Eysenck, kişiliği üç temel boyutla açıklıyor: dışadönüklük-içedönüklük, nevrotizm-duygusal dengelilik ve psikotizm-normalite.

Fakat bu yazının konusu Eysenck değil, onun modeline eklemeler yapan Jeffery Gray'in biyopsikolojik kişilik teorisi. Bu teoriye göre kişiliğimizi oluşturan etmenlerde Eysenck'in bir eksiği var; algılanan ödül ve ceza mekanizmaları (Gray, 1981).

Gray'in açıkladığı iki sistem bu modelde rol oynuyor. Davranışsal İnhibisyon Sistemi (DİS) ve Davranışsal Aktivasyon Sistemi (DAS). Gray, ancak bu iki sistemin dengesinde psikolojik olarak sağlıklı bireyler olabileceğimizi savunuyor (Gray, 1981). Peki, nedir bu sistemler?

"Davranışsal İnhibisyon Sistemi", bir ceza algılandığında veya olumsuz olaylar yaşandığında aktive edilen bir sistemdir ve çoğunlukla anksiyete ile ilişkilidir.

"Davranışsal Aktivasyon Sistemi", ödül ve olumlu olaylar karşında harekete geçer ve dürtüsellikle ilişkilendirilir.

Bir bakıma DAS, DİS'e nazaran daha avantajlı gibi görünse de, psikolojik dengeyi sağlamak ancak bu iki sistemi dengelemekle olur. Örneğin, anksiyete bozukluğunda insanlar cezaya ödülden daha fazla odaklıdır ve bu sebeple davranışı inhibe ederler (anksiyete oluşturan davranıştan kaçınmak, davranışı azaltmak). Tam aksi, dürtüsel davranışta bulunan kişiler sonunda duyacakları hazza ve alacakları ödüle öyle odaklıdırlar ki davranışı anında aktive ederler (sonucunu düşünmeden sadece o davranışı uygulamak).

Bu noktada aslında davranıştan kaçınma konusunda ceza yerine o davranışın getireceği ödüle odaklanmak ya da dürtüsel davranmak hazzı ertelemek gerektiği düşünülse de bu çok karmaşık bir konu. Ödül ve ceza sistemimiz nasıl işliyor? Neyin ödül neyin ceza olduğunu neye göre algılıyoruz? Ufak bakış açısı değişiklikleri bu duruma çözüm olabilir mi?

Peki DİS ve DAS aktiviteleri nelerdir? Bu sistemleri hangi aktivitelerle dengeleyebiliriz. Bu noktada yapay zeka Bing (bu alanyazın taramasında hakkını yiyemem), bize bir derleme yapıyor ve ben de seve seve bu derlemeyi paylaşıyorum 😊

DİS veya DAS aktivitesi, DİS veya DAS sistemini uyaracak veya bastıracak bir etkinlik olarak tanımlanabilir. Örneğin:

  • DİS sistemini uyaracak aktiviteler: Korku filmi izlemek, riskli bir karar vermek, yeni bir şey denemek, olumsuz bir geri bildirim almak, stresli bir durumla karşılaşmak gibi.
  • DİS sistemini bastıracak aktiviteler: Meditasyon yapmak, gevşeme egzersizleri yapmak, olumlu düşünmek, kendine güvenmek, başarılarını kutlamak gibi.
  • DAS sistemini uyaracak aktiviteler: Ödül kazanmak, başarı elde etmek, eğlenceli bir oyun oynamak, sevdiği biriyle vakit geçirmek, ilgi çekmek gibi.
  • DAS sistemini bastıracak aktiviteler: Ödülden vazgeçmek, başarısızlıkla yüzleşmek, sıkıcı bir iş yapmak, sevmediği biriyle anlaşmak, ilgisiz kalmak gibi.

 

Şimdi, en başta sorduğumuz soruya dönelim: Siz cezaya mı odaklısınız ödüle mi?

KAYNAKÇA

Eysenck, H. J. (1981). General features of the model. A model for personality, 1-37.

Gray, J. A. (1981). A critique of Eysenck’s theory of personality. A model for personality, 8, 246-276.