“Eksik bir şey mi var hayatımda? Gözlerim neden sık sık dalıyor? Eksik bir şey mi var hayatımda?
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor. Öyle bir şey ki bu. Kolay anlatamam...”dediğimiz noktalar var mıydı
hiç yaşamımızda? Belki bir boşluk, belki bir eksik hissetme, belki de daha fazla dolu olmanın verdiği o
kayboluş?
Boşlukta hissetmek bazen bir yalnızlık, bazen hayatınız ve hedefleriniz arasında kafa karışıklığı veya
hayattaki hedeflerinize yönelik kolunuzu kaldıracak mecali bulamamak şeklinde ortaya
çıkabilmektedir. Sonunda bitiş çizgisinin hep kendimiz olduğu bir kulvardayız.Kimi zamanlar ruhumuz
da tıpkı gripten koku alamadığımız zamanlardaki gibi duyguları derinden hissedemeyebilir.Çocukken
ebeveynlerimiz tarafından gönderilmeyen eksik kalan o tarafı valizden hiç ayırmadığımız eşyalar gibi
yetişkinliğe taşırız.Ne eksikse yaşamımız da ‘o olduğunda tam olacağım işte ‘deriz.Fakat o noktadan
bir süre sonra da boşluk hissi belirebilmektedir. Dönem dönem acı çekmek bile içimizden gelmez
olmuştur.Tepesine çığ düşmüş birisi bütün o karın altında yatarken neresi yukarısı neresi aşağısı
kestiremezmiş.Karı iteleyip kurtulmak ister ama yanlış yönü seçip kendini daha da derine
gömermiş.Yönünü şaşırmış,arafta kalmış , pusulasından olmuş bir kişi ... Boşluk hissiyatı da bir nevi
buna benzetilebilir.Çok yoğun bir yaşam döngüsüne sahip bireylerde, çocukluğunda ebeveyniyle veya
çevresiyle etkileşiminde yerine oturmayan taşlar nedeniyle içeride kızmış ve kırılmış bir çocuk tarafı
mevcuttur.Fakat bu çocuk benlik görmezden gelindiğinde geceleri aniden uyandıran o hazin diş ağrısı
gibi olacaktır.Bas edemeyeceğimiz hiçbir anı gün yüzüne çıkmaz.Ego kapasitesi geliştikçe yeni
problemler ortaya çıkar .İnsan gücü yettiği kadarıyla mücadele etmeye programlanmıştır.Baş
edemeyeceğimizi düşündüğümüz hiçbir anı ya da travma gün yüzüne çıkmaz.Şimdi o yetişkin
benliğinle içindeki kızmış ,kırılmış ,eksik hisseden çocuğa sorar mısın gerçekten neye ihtiyacı var onun :)