İşte Bu Doktor İndir
Böbrek nakli yüzlerce, binlerce insan için özgürlüğe giden ve zincirleri koparan bir yoldur. Böbrek nakli ameliyatları diyalize giren her hastanın hayallerini süsler. Belirli bir süre, belki de yıllarca makineye bağlı olarak yaşam mücadelesi veren, ancak kısıtlı sıvı ve katı tüketmelerine izin verilen, seyahat özgürlükleri ellerinden alınmış ve bu bağlamda iş, aile ve sosyal hayatları kısıtlanmış bu kişiler bir böbrek bulma hayali ve sadece normal bir insan yaşamı sürme umutları ile çile doldururlar. Hele o mini mini yavrular!. Akranları okula gider, sokaklarda oynayıp gönüllerince su içerken; onların evlerinde adeta hapsolup arkadaşlarının ardından özlemle ve imrenerek bakmaları ne acıdır… Organ nakli 20. yüzyılın son çeyreğinde tıp alanında ortaya çıkan mucizevi bir tedavi yöntemi. Özellikle organ naklinden başka hiçbir tıbbi seçeneği olmayan kalp ve karaciğer yetmezlikli hastalar için organ nakli bu hastaların hayata tutunabilmesi için tek seçenek. Üstelik organ nakli bu hastalara sadece  hayat vermiyor; sosyal ve tıbbi açıdan toplum içinde normal günlük, iş, okul ve aile hayatlarına kavuşmalarına da olanak tanıyor. ÜLKEMİZ ORGAN NAKLİ KONUSUNDA NE DURUMDA? Ülkemizde bu kadar olanak, teknolojik alt yapı ve yetenekli ekipler varken gerektiği kadar böbrek nakli yapamamak da ayrı bir sorun. Kişisel çabalarla milyon nüfus başına ikilerden ancak üçlere çıkan organ bağışı ülkemizdeki organizasyon, hekim ve halk bilinç yetersizliğinin göstergesidir. İş böyle olunca kadavradan organ bağışı yılda iki yüzler civarında takıldı kaldı. Eminim ki tüm organ nakil ekipleri bu durumdan yakınmaktadırlar. Kapımıza gelen bu hastalara yardımcı olabilmek amacıyla zorunlu olarak, canlı verici ağırlıklı bir program yürütmek bizlere büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Her ne kadar alıcı için canlıdan böbrek almak daha iyi olsa da; hiçbir hastalığı olmadan sadece sevdiği bir insana hayat vermek için büyük bir fedakârlıkta bulunan bir insanı ameliyat masasına yatırmak, en azından biz organ nakli cerrahları için bir yerine iki ameliyat yapmak, artı ve büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Şükür ki ülkemizde aile bağları diğer birçok ülkeye göre çok kuvvetli. Bu nedenle diğer aile fertleri, yakınlarının gözlerinin önünde eriyip gitmesine izin vermiyor ve hatta deyim yerindeyse samimi olarak birbirleriyle bu fedakarlık için yarışıyorlar. 25 yıldır emek verdiğim bu alanda bunun en güzel ve duygusal örneklerine şahit oldum. HEP YENİ ÇARELER ARADIK.. YENİ YÖNTEMLER ÜZERİNE ÇALIŞTIK.. BAŞARDIK DA!.. Hal böyle olunca da ülkemizde canlı verici programını da geliştirmek gerekiyordu. Verici zaten organ vererek büyük bir fedakarlık yapıyor, ona hiçbir zararımız olmaması lazım anlayışıyla laparoskopik (kapalı) yöntemle böbrek çıkartma ameliyatının ülkemize yerleşmesinde öncülük etmenin gururunu yaşamaktayım. Böbrek naklinde ülkemizde yine öncülük ettiğim diğer uygulamalardan bir tanesi de çapraz böbrek naklidir. Kan grubu uyuşmazlığı ya da diğer tıbbi nedenlerle aile ferdine direkt olarak böbrek veremeyen bir kişi, başka bir ailenin hastasına böbrek vererek, diğer hastanın yakınından da kendi hastasına uygun olan böbreğin teminiyle, hem o hastayı hem de kendi yakınının hayatını kurtarmaktadır. Ülkemizde bu yöntemle en fazla böbrek nakli yapan cerrah ve ekibin başı olmak da ayrı bir güzellik. Bu uygulamaların ülkemizde yaygınlaşarak birçok diyaliz hastasının hayata tutunmasına vesile olmak da ayrıca bir övünç ve mutluluk kaynağı. ORGAN NAKLİ OLMUŞ BİR BİREY NE DERECE SAĞLIKLIDIR? Organ naklinden sonra bu insanlar çocuk sahibi olabilecek, her türlü sporu başarıyla yapabilecek, hatta olimpiyatlarda madalya sahibi olabilecek veya profesyonel sporcu olabilecek, okulunu bırakmışken üniversite bitirecek ve iş sahibi olabilecek kadar sağlıklı olmaktadırlar. Meslek yaşantımda bunun çok güzel onlarca örneğine şahit oldukça, hep duygulanmışımdır. BÖBREK NAKLİNDEN NEDEN EN ÇOK KİMLER YARARLANIR? Böbrek naklinden en fazla yararlanan hastalar çocuklar ve şeker hastaları. Böbrek yetmezlikli hastaların, onları tedavi etmese bile hayatta tutan diyaliz gibi bir yöntemleri olmasına karşın, çocuklar ve şeker hastaları diyalizin yan etkilerinden en fazla etkilenen hasta grubu. 25 yıl kadar önce bu hasta grubunun böbrek naklinden sağlayacağı yararlar tartışmalı iken, daha sonra yapılan bilimsel araştırmalar, bu hastaların aslında nakilden en fazla yararlanan grup olduğunu göstermiştir. Bu nedenle bu hastaların uygun şartlarda bir an evvel böbrek nakli olanağını elde etmesi gelişimleri ve sağlıkları açısından çok önemli. Bir zamanların diğer tartışmalı hasta grubu ise hepatitli hastalar. Yine böbrek naklinin erken yıllarında bu grup hastaları nakil yapmaktan korkanken, artık ilave testler sonrası tıbbi olarak uygunsa bu hastalara da böbrek nakli ameliyatlarını güvenle uygulamaktayız. ORGAN NAKLİ EKİBİNİ SEÇERKEN HASTA NELERE DİKKAT ETMELİDİR? İster canlı vericili olsun, isterse kadavra vericili, böbrek naklinin sonucunun mükemmel olması için gereken her şey yapılmalıdır. Bu nedenle nakil işlemine dahil olan herkes tam donanımlı olmalıdır. Kadro olarak bilgili ve deneyimli bir cerrahi ekip, böbrek nakli konusunda cerrahi ekip ile uyumlu bir nefroloji grubu gereklidir. SGK böbrek nakli konusunda parasal anlamda gerekeni yapmışken, belki de gereğinden fazla açılmış böbrek nakil merkezleri arasındaki tatlı rekabetin kaliteden ve etik değerlerden ödün vermeden işlerini yapması gerekir. Bu nedenle artık bu kadar kaliteli ekiplerin olduğu ülkemizde hastalarımızın dikkat etmesi gerekli en önemli şartlardan bir tanesi sayıca güçlü olduğu kadar, deneyimli ve uyumlu bir böbrek nakli ekibi olmasıdır. Bu ekip 24 saat boyunca hastaların emrinde ve onların dertlerine çare bulacak şekilde organize olmalıdır. Organ nakli tek başına yapılacak bir ameliyat değildir zira. Ayrıca organ nakli sadece cerrahi ekibin de yaptığı bir tedavi şekli değildir. Hastanenin diğer branşlardaki tüm hekimlerinin de katkısının olduğu bir tedavi yöntemidir. Kardiyolojiden girişimsel radyolojiye, infeksiyon hastalıklarından ürolojiye kadar hastanenin donanımı mutlaka sorgulanmalıdır. ÜLKEMİZDE KADAVERİK ORGANLARDAN NEDEN YETERİNCE YARARLANAMIYORUZ? Organ nakli denince akla önce kadavradan alınan organlar gelmelidir. Kadavradan organ nakli sayısının azlığının nedenlerine bakacak olursak, ilk olarak ülkemizde beyin ölümünün olması gerektiğinden daha az saptandığını görürüz. Batı standartlarında yoğun bakım yatak sayısı başına yılda bir beyin ölümü saptanırken, bu oranın ülkemizde çok daha düşük olduğunu görüyoruz. Bu konuda yoğun bakım sorumlularına, beyin cerrah ve nörologlara büyük iş düşmektedir. Bu hekimler o kişilerin en az 5 kişiyi kurtaracak organ taşıdıklarını düşünerek bildirim konusunda hassasiyet göstermelidirler. Diğer bir neden de ülkemizdeki yoğun bakım yatak sayısının azlığıdır. Sadece organ nakli için değil, daha önemlisi o insanın hayatını kurtarmak için daha çok sayıda kaliteli yoğun bakım yataklarına gereksinim var. ORGAN BAĞIŞI NE DEMEKTİR? Çok önemli bir sorun da insanların hayatta iken organ bağışı kavramı ile karşılaşmamış olmasıdır. Beyin ölümü sonrası organ nakli koordinatörünün acılı aileye o anda “yakınınız maalesef hayatını kaybetti ama onun organları ile en az 5 kişinin hayatı kurtulabilir” demesi, daha önce bu konu hakkında hiç konuşmamış hatta karşılaşmamış bir kimse için ne kadar anlamlıdır düşünmek lazım. Ayrıca bu sorumluluğu da acılı aile bireylerine yüklemek hiç de kolay değildir. Halbuki ilkokul çağlarından beri ülke politikası olarak okulda, görsel ve yazılı basında bu konu işlenerek aile içinde konuşulması sağlansa istenilen düzeye daha çabuk ulaşılacaktır. Batı ülkelerinde bu konudaki başarı böyle yakalanmıştır. Öldüğünüzde başka insanlara yaşam vererek “cennete” gitme şansını yakalamak için hayatta iken organ bağışına karar vermek gerekir. Ben öldüğümde benim organlarımla en az 5 kişi hayat bulsun demek gerçekten insan sevgisi gerektirir. Elbette çeşitli nedenlerle bu düşünce olmayanlar çıkabilir. Onlara da saygımız sonsuz olacaktır. Ama önemli olan cesurca bu kararı hayatta iken alıp, yakınlarımızla gurur duyarak paylaşmamız olacaktır. Ülkemizde organ bulamadığı için her yıl hayatını kaybeden 7 bin kişi ile organ bulabilme umuduyla yaşam savaşı veren 70 bin hastamız bu kararı beklemektedir. Bizlere düşen ise bu kutsal organları hakkıyla ihtiyacı olan kişilere nakletmektir.