Sizi kim kızdırıyor?
Diğerlerinin aptalca düşüncesiz davranışları mı?
Dışardan gelen olayların sizi sinirlendirdiğini düşünmek kolaydır. Karşımızdakine '' beni kızdırıyorsun?'' diyorsanız eğer kendinizi kandırıyorsunuz. Öfke de diğer duygularımız gibi bizim bilişlerimiz yani algılamalarımızla ilgilidir. Duygularımız olaya verdiğimiz anlam sonucunda ortaya çıkar yani onları biz yaratırız. Çoğunlukla bizi sinirlendiren olaylar değil olaylar hakkındaki bilişsel çarpıtmalarımızdır.
Öfkelenmemize neden olan bilişsel çarpıtmalardan biri '' etiketleme'' dir. Sizi sinirlendiren kişiyi ''aptal'' ''tembel'' '' beceriksiz'' ''görgüsüz'' gibi ifadelerle etiketlerseniz onu artık olumsuz algılamaya başlarsınız. Bu kişiyi bir şekilde değersizleştirip sürekli olumsuz yanlarına odaklanır doğru bir şekilde değerlendiremezsiniz olayları. Etiketlediğiniz insanı suçlar ve intikam alma isteği duyarsınız bu durum aradaki çatışmayı şiddetlendirir çözüme götürmez sizi. Bu olumsuz etiketleme kendini doğrulayan kehanete dönüşür ve karşımızdaki kişi bizim beklediğimiz gibi kötü davranır.
Bizi öfkelendiren diğer bir çarpıtma ise ''zihin okuma'' dır. Diğer kişinin neyi neden yaptığı ile ilgili kurduğumuz hipotezler bizi sinirlendirir. Ancak bunlar gerçek dışıdır ve onun gerçek düşüncelerini ve algılarını yansıtmaz. Örneğin bir arkadaşımız mesajımıza cevap vermediğinde '' Beni sevmiyor'' diye düşünerek kendimizi değersiz hissederek öfkelenebiliriz. Ancak doğru bir açıklama değildir bu arkadaşımız bizi sevmediği için değil de meşgul olduğundan cevap vermemiştir. Diğer olasılıkla bizi sevmiyor olsa bile bu bizi değersiz yapmaz. Böyle bir durumda bizi sinirlendiren diğerinin bizi sevmemesi değil de kendimizi değersiz hissetmenin verdiği rahatsızlıktır.
Öfkelenmemize sebep olan diğer bir bilişsel çarpıtma da ''-meli, -malı'' ifadelerini uygunsuz kullanmamızdır. Başkalarının bizi rahatsız eden bir davranışı ile karşılaştığımızda '' böyle davranmamalıydı'' diye düşünürüz. Ancak diğerlerinin kendi değer yargılarımıza uygun davranmalarını beklemek pek de haklı bir durum olmasa gerek. İnsanların özgür iradeleri vardır ve senin istediğin şekilde davranması gerekmez. Size karşı yapılmış bir adaletsizlik ya da haksızlık algısı öfkeyi yaratan temel düşüncedir bir bakıma.
Eşiniz sizi aldattığında yada size değer vermediğini hissettiğinizde ''Ben iyi bir eş olmak için çok uğraştım, saçımı süpürge ettim bu evlilik için'' diye düşünür onun haksızlık yaptığını düşünerek sinirlenirsiniz. Eşiniz ''nankör'' ''sadakatsiz'' yada ''kıymet bilmezdir'' onu bu şekilde etiketler, '' Benim onu sevdiğim gibi beni sevmeliydi, bunu yada şunu yapmalıydı'' gibi ifadelerle yola çıkar daha öfkelenmeye devam eder onu anlamaya çalışmazsınız. Öfkenizi yaratan sizin düşünceleriniz ve bakış açınızdır olayı sadece kendi açınızdan görüp adaletsizlik veya haksızlık görürsünüz. Ancak evrensel bir adalet yada haklılık yoktur. Örneğin bir ceylanı yiyen aç aslanı ele alalım. Ceylan için bu haksızlık mıdır, evet haksızlıktır yaşamaya hakkı vardır ama aslan bu yaşama hiç ummadık bir anda son vermiştir. Peki aslan haksız mıdır, değildir açlıktan ölmemek için yemek zorundaydı. Aslan da ceylan da kendi açısından haklılar. Aslında haklılık ve adalet algısal bir yorumlama, kendi kendine yaratılan bir kavramdır.