Yardım alan kişilerin bir kısmı geldiklerinde yaşadıkları şeyin ne olduğunu bilmeyebiliyorlar. Ne hissediyorsun sorusunun cevabı ‘İyiyim’ , ‘Bilmiyorum’ ya da derin bir sessizlik oluyor bazı zamanlarda. Bu da ‘ Ben kimim?’ sorusunun cevabını bulmayı zorlaştırıyor ki bu konuyu daha sonraki paylaşımlarımda anlatmaya çalışacağım.
Ergenlik dönemi asiliğiyle meşhurdur halk arasında. Bu asiliğin çoğu zaman hormonlarla ilgili olduğuna dair yaygın bir düşünce var. Tabi ki bunun biyolojik kısmı yadsınamaz. Bunun sadece biyolojik bir süreç olduğunu düşünmek psikolojik kısmının seçeneklere sokulmuyor oluşu daha sonra daha zor sonuçlara sürükleyebilir. Yıllarca ailenin doğru olarak dayattığı şeylerin doğru olmadığını fark ettiği anda başkaldırı başlar. Buda ergenlik çağlarına denk geldiği için çoğu zaman ergenlik deyip geçiştiriliyor maalesef.
Kişinin duygularını tanımlayamama halinin çok zor olmasının yanı sıra daha zoru ona öğretilen ve doğru olarak kabul ettiği düşüncenin hayatını ne kadar işlevsiz ve yorucu hale getirdiğini bilmeden yaşamak.
Peki, nereden başlayacağız bilmediğimiz şeyi bilmeye veya bildiğimiz şeyin gerçekten kendi filtremizden geçerek düşünülüp farkında olarak yaşadığımız şey mi yoksa bize dayatılmış şeyler mi olup olmadığına?
Biraz daha somutlaştırmak isterim bunu, çok sevdiğim bir hocamın da metaforu desteğiyle. Hayatta iki tür yazılım vardır. Biri Doğal Yazılım diğeri Sosyal Yazılım. Doğal Yazılım, evrimsel olarak bize kodlanmış hepimizde var olan temel duygular olarak özetleyebiliriz. Sevinç, üzüntü, korku, öfke, tiksinme ve şaşkınlık olmak üzere 6 temel duygumuz var. Bir de Sosyal Yazılım var. Bu da bize ailemiz ve çevremiz tarafından öğretilmiş şeyler. Küçük yaşlarda psikolojik dişimiz olmadığı için buna çiğnemeden yuttuğumuz şeylerde diyebiliriz. Mesele bu değer yargılarının olması değil. Biz sosyal varlıklarız. Öğrenerek büyüyüp gelişiyoruz. Mesele bunların insanlar tarafından kurgulandığını unutup buna mutlakmışçasına inanıp kendimizi bunların hapsinde tutmakta. Örneğin başarmalısın, güzel olmalısın, fedakâr olmalısın gibi yüzlerce –meli/-malı tohumları atılan çocuğun büyümesiyle tohumlarında büyüdüğünü ve bununla büyüyen çocuğun hayatını bu öğretiler doğrultusunda yaşaması bir Sosyal Yazılım’dır.
Doğal Yazılımlarımızın hepsinin bir işlevi varken Sosyal Yazılımlarımızın birçoğu işlevsiz halde kullanılıyor. Bir aslanla karşılaştığımızda doğal olarak korkarız. Bize kaç veya savaş gibi işlevsel bir mekanizma sağlıyor evrim. Bir diğer önemli ayrım da bunların hepsinin şimdi ve burada gerçekleşiyor oluşu.
Sosyal Yazılıma en uygun örneklerden biri kaygı. Peki ya kaygı hangi zaman diliminde ve işlevi ne? Başarmalısın, para kazanmalısın, kazanmalısın diyen bir ailenin çocuğu bir sonraki adımı düşünmeye başlayabilir. Her daim gelecekte yaşama ihtimali çok yüksektir. Bu şekilde artık kaygı başlayabilir. Başarısızlığı kabul etmeyebilir. Her başarısızlıkla ilgili bir sinyalle karşılaştığında felaket senaryoları düşünmeye başlayabilir. Bununla baş edemediği takdirde bedeni uyarı vermeye başlayabilir ve duygu, düşünce, beden boyutunda bütün bozulmaya başlayabilir. Bu bazen söylem yerine ailenin eylemleri ile de gerçekleşebilir. Her daim saçını süpürge eden ve herkes için koşturan ve kendine zaman ayırmayan annenin çocuğu, gördüğü başka bir davranış olmadığı için etrafına kendinden vererek davranmaya başlayabilir. Buda izleyerek öğrendiğimiz bir Sosyal Yazılımdır.
Herhangi bir şeye öfkelendiğinizde, ani parladığınızda orada, az veya çok davranışlarımızın altında dizleri yaralı çocukluğumuz olabilir. Tek başına yeterli olmasa da her daim bu bildiğim şeyi nereden biliyorum sorusunu kendimize sormak Sosyal Yazılımlarımızı keşfetmemize yardımcı olacaktır.