İşte Bu Doktor İndir

Prenetal dönemde başlayan duyu gelişimi, bebeklerin doğumdan itibaren yaşayacağı ortama uyum sağlayabilmeleri ve hayatta kalabilmeleri için anne karnında büyük oranda tamamlanmaktadır. Bebekler, doğdukları andan itibaren çevrelerine büyük ilgi duymakla birlikte yüksek bir öğrenme potansiyeline sahiptirler. Bu nedenle gelişimin en hızlı olduğu bebeklik döneminden itibaren gelişimini sağlanmasında duyular son derece önemlidir. Duyular ile birlikte yaşam anlamlı, hareketli ve renkli hale gelmektedir. Çevreye adapte olmayı da kolaylaştıran duyular, yaşamın devam ettirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Bebekler duyusal gelişim ile farklı pozisyonlara girebilir ve bu pozisyonlarda belli süre kalabilir. Başını kaldırıp etrafı izleyebilir veya ona seslenildiğinde o yönde doğru dönebilir. Oyuncaklarını takip edip tutabilir ve birbirine vurabilir. İlerleyen süreçlerde sürünmeye, emeklemeye, yürümeye, kaşığı ağzına götürmeye ya da yiyeceğin tadını kokusunun keşfetmeye başlar. Böylelikle bebeklerde duyusal gelişim sayesinde katılım performansı artmaktadır.

BEBEKLERDE TAKTİL DUYUSU

Bebeğin doğumdan sonra aldığı dokunsal uyarı ve fiziksel temas ile rahim dışındaki hayata uyum sağlamasının en iyi yoludur. Dokunma duyusu bebeğin doğduktan sonra beslenebilmesini sağlayan refleks hareketinde oluşmasını sağlamaktadır. Bunun yanı sıra taktil duyu bebeğin bakım veren yetişkine bağlanmasını, kendisini güvende hissetmesini sağlar. Gelişen güven bebeğin yaşamı boyunca çevresiyle kuracağı sosyal davranışların ve iletişimin temelini oluşturur. Kısa süreli anne-bebek etkileşimleri sırasında dahi birlikte geçirilen sürenin % 55 ila % 99'unda dokunma gerçekleşir. Dört aylık bebeklerin somatosensör kortekslerinin yalnızca kişisel dokunma deneyimi ile değil, aynı zamanda başkalarının deneyimlerini izleyerek de haritalama gerçekleştirebildikleri bilinmektedir.

BEBEKLERDE PROFRİOSEPTİF DUYU

Bebek kucağa alındığında alan kişinin vücuduna göre kendi vücudunu ayarlayabilmektedir. Bebeklerde bulunan tonik boyun refleksi de proprioseptif duyu ile bağlantılıdır. Proprioseptif duyu kas ve eklemlerden gelen duyu olduğu için hem bebeğin kas tonusu ve posturünü etkiler hem de ilk zamanlarda yaptığı rastgele hareketlerin daha sonra anlamlı ve kompleks hareketlere dönüşmesini sağlar. Böylece bebeğin daha sonraki yıllarında günlük yaşamında bağımsız olması için yapacağı bütün hareketlerde organize olmasını sağlar.

BEBEKLERDE VESTİBÜLER DUYU

Bebeklerde bulunan koruma refleksini vestibüler sistem oluşturmaktadır. Bebeği yukarıdan aşağıya doğru hareket ettirdiğinizde bir şeyleri yakalamaya çalışıyor gibi görünen ve ellerini kollarını açmasını sağlayan refleks koruma refleksidir. Bu bebeğin ilk vücut motor paternidir. Bebeği omuza yatırdığınızda arada başını kaldırmaya çalışır ve ilerleyen zamanlarda karın üstündeyken kontrollü şekilde kafasını kaldırır. Bebekler; çevresindeki nesnelerin hareketleriyle o nesnelerin vücuduyla ilişkisini Vestibüler duyu ile öğrenirler. Aynı zamanda bebeğe verilen yavaş ve ritmik hareketler bebeğin sakinleşmesini de sağlamaktadır.

BEBEKLERDE KOKU DUYUSU

Gelişiminin ilk adımlarından itibaren koku duyusu algısal deneyimin kaçınılmaz kaynağıdır. Anne-bebek ilişkisinin normal biyolojik işleyişinden kaynaklanan uyaranlarla doğrudan temas halindedir. Bebeklerde bakım alma ve beslenme için kokuya koşullanmış olduklarını gösteren kanıtlar mevcuttur. Doğumdan sonraki ilk saatin yeni doğanların koku alma öğrenmesi için hassas bir dönem olduğuna dair kanıt görülmektedir. Annenin göğüs kokusu, emzirilen bebeklerde emzirme deneyiminin bir işlevi olarak güvenilir bir pozitif baş yönelimi sağlar. Doğumdan sonraki ilk saatlerde anne ve süt kokusuna maruz kalan bebeklerin kokuya yanıt vermesi, 2-3 günlük bir aralıkta bellekte izini tuttuklarını göstermektedir. Doğumdan sonraki ilk saatlerde annelerinin göğüsleri arasına yerleştirilen sağlıklı yeni doğan bebeklerin, meme ucunu yardım almadan buldukları ve genellikle doğumdan sonraki ilk saat içinde emmeye başladıkları görülmüştür. Altı günlük olduklarında, bebekler başlarını güvenli bir şekilde annenin göğüs kokusuna yöneltebilirler. Küçük bir bebek, annesini kokuyla tanıyabilir, ancak çevredeki diğer kokuların çoğundan habersiz görünebilirler.

BEBEKLERDE TAT DUYUSU

Bebeklerde doğum sonrası anneyi tanımada önemli rol oynamaktadır. Buna ek olarak, koku ve tat duyuları metabolik kontrolü teşvik eden etkiler de taşımaktadır. Koku ve tat algısı, bağırsak hareketliliğini, insülin salgılanmasını, iştah, sindirim ve metabolik hormonların salgılanmasını artırdığı bilinmektedir. Prematüre bebeklerde sütün koku ve tadını alabilmeleri süt intoleransını iyileştirebildiği ve kilo artışı sağladığını göstermektedir. İlerleyen zamanlarda ise bebeklerin ek gıdaya geçiş döneminde de önemli rol oynamakta olup beslenmede etkin bir şekilde kendini göstermektedir.

BEBEKLERDE İŞİTME DUYUSU

Yeni doğan bebeklerin, genellikle insan seslerine duyarlı olup, özellikle doğumdan sonra annelerinin seslerine dikkat edebilmektedirler. Yeni doğmuş bebeklerin annelerinin sesini diğer kadınların seslerinden ayırdığını belirlemiş olup bebeklerin anne sesine karşı olan bu yönelimlerinin, anne bebek bağının oluşmasında etkili olduğunu belirtilmiştir. Bebeklerin baş ve göz hareketleriyle seslerin geldiği yönü belirleyebildiği, seslerin yerini belirleme, sesin kaynağını arama ve izleme, bir sesi diğerinden ayırarak dinleme yeterliliklerinin, ilk beş ay gibi erken bir zamanda diliminde edinildiği ve işitme duyusuna ilişkin yeterliliklerin gelişiminin bebeklik dönemi süresince hızlı bir şekilde arttığı saptanmaktadır. Bebeklerin, doğumdan on iki hafta sonra çevredeki normal sesleri işitebildiği, dördüncü ayda ise sesin geldiği yöne başını çevirebildiği ifade edilmektedir. Dört aylık bebekler, karanlıkta hiçbir görsel ipucu olmadığında bile sesin yerini belirleyebilmektedirler. Sese duyarlılığın yaşla birlikte arttığı, ton farklılıklarına tam tepkinin üç ay civarında görüldüğü, ebeveyn sesine beşinci aydan itibaren zevkle tepki verildiği, bebeklerde işitsel algının iki yaşında bir yetişkindeki işitsel algı ile aynı hale gelebildiği yapılan çalışmalarda belirtilmiştir.

BEBEKLERDE GÖRME DUYUSU

Bebekler doğuştan gelen bir donanımla görme konusunda yetenekli olmalarına karşın, gözün bölümleri tam olarak gelişmediği için görme konusunda bazı sınırlılıklar vardır. Doğuştan gelen yetenek ve çevreden gelen etkileşimler sonucunda görme yeteneği hızla gelişir. Yeni doğan bir bebek, kendi yüzünden 18cm ile 40cm uzaklıkta buluna bir nesneyi net bir şekilde görebilir. Bu uzaklığın ebeveynlerin bebeklerini kucakta tuttuğu sıradaki uzaklığa denk gelmesi tesadüf değildir. Bebeklerde görme yeteneği yaşamın birinci ayından itibaren hızlı bir şekilde gelişir ve bir yaş civarında yetişkin bir insanın görme seviyesine ulaşır. Bebeklerin dünyayı tanımasına yardımcı önemli beceriler görsel tarama, görsel izleme ve derinlik algısıdır. Bebekler üç aya kadar baktıkları cismin tamamını tarayabilecek yeterliliğe erişirler. Bebeklerde görsel izleme altı ay civarında daha iyi hale gelir. Derinlik algısı; nesnelerin bireyden ve birbirinden uzaklığını kestirme yeteneğidir. Bebeklerin hareket etmeye başlamasıyla birlikte gelişmeye başladığı belirtilmiştir

 

 

İNTEROSEPTİF DUYU

İnteroseptif duyu; insan vücudunun kendi fizyolojik durumunu deneyimlemesini, anlamasını ve tepki vermesini sağlayan duyudur. İnteroseptif duyu visseral duyu (iç organ algısı) ile eş anlamlı olmamakla beraber visseral duyu interoseptif duyunun alt basamağında bulunmaktadır. Visseral duyu kalp, akciğer, mide, mesane ve diğer iç organları içerisinde bulundururken beyin ve deri dahil değildir. İnteroseptif duyu ise hepsini kapsamaktadır.

İnteroseptif duyu; vücudun az miktarda enerji harcayarak homeostaziyi (vücut iç denge) sağlamaktadır. Vücudumuzun iç dengesi için interoseptif duyu kardiovasküler sistem, solunum sistemi, gastrointestinal sistem, genitoüriner sistem, endokrin ve bağışıklık sistemleri gibi fizyolojik sistemler ile birlikte çalışmaktadır.

Bir çocuğun duygularını ve davranışlarını düzenleme yeteneği interoseptif sistemle yakından ilişkilidir. Gelen vücut sinyallerini yeterli şekilde hissetmediğinde duygusal farkındalık alanında problem yaşayabilir böylece duygularını tanımakta, duygularına uygun tepki vermekte ve duygularını kontrol etmekte zorlanabilir.

İnteroseptif duyuya örnek vermek gerekirse; su ihtiyacı hissedildiğinde su içmek, acıkınca yemek yemek, mesane dolduğunda tuvalete gitmek, soğuk olduğunda bir şeyler giymek, yorulunca dinlenmek gibi bilinçli bir eylemi yapmamızı sağlarken sıcaktan terlemek, yaralanma düşme gibi durumlarda acı ve ağrı duymak ve duygudurum değişikliklerinde kalp atış hızı ve nefes alışverişinin farklılaşması gibi bilinçsiz eylemleri de sağlamaktadır. İnteroseptif duyu günlük yaşamımızı devam ettirmek ve temel ihtiyaçları gidermek için önemli bilgileri bize sunmaktadır.