İşte Bu Doktor İndir
İnsanoğlu yaşadığı süre boyunca yeni bağlar ve ilişkiler geliştirmeye her zaman ihtiyaç duymuştur. Sosyal ilişkileri, sosyal aktiviteleri, iş hayatı vb. ile bu ilişkilerini güçlendirip genişleterek yoluna devam etme motivasyonuyla hayatını ilerletir. Genişleyen bu sosyal alan, bireyin özel olma, sevme, sevilme gibi duygusal ihtiyaçlarını daha yoğun bir şekilde yaşanmasını sağlar. Dolayısıyla birey kendini daha fazla ortaya koymak için çabalamaya başlar. Bu sosyal etkileşimin sonucunda ortaya bağlanma ve bağlılık kavramları çıkar. Çünkü birey bu sosyal ilişkinin devamı için ikinci bir kişiye  veya belirli bir topluluk grup, vb. Oluşuma ihtiyaç duymaktadır. Bizler bağlılık ve bağlanma kavramına baktığımızda aslında aralarında hassas ve çok ince bir çizgi  olduğunu fark ederiz. Dolayısıyla bu çizginin inceliği kadar, iki kavram arasındaki fark da o kadar fazladır. Bu yazımızda sizlere bağlılık ve bağımlılık arasındaki temel farkları, kişiyi nasıl etkilediğini, hangisinin sağlıklı bir ilişki için olmazsa olmaz olduğunu anlatmaya çalışacağım. Bağlılık ve Bağımlılık birbirinden çok farklı şeylerdir. Bağımlılık; Bağımlılık kavramına baktığımızda bilincin yüksek oranda veya tamamen yok olduğunu veya dayatma, boyun eğme mekanizmalarının yüksek oranda devrede olduğunu görürüz. Çünkü bağımlılık kişiyi esir alarak düşünce sistemine ket vurur. Örnek verecek olursak; birine ya da bir tebaaya boyun eğmiş bir kişi aslında bağlılığı simgeliyor gibi görünse de işin özünde o kişi esasen bir bağımlıdır. İlişkilerde bağımlılığı ele alarak örnek verecek olursak eğer; kişinin kontrol etmek istemesine rağmen, duygularını, davranışlarını, düşüncelerini kontrol edememesi ve kendini bağımlı olduğu bireye muhtaç hissetmesiyle ve bu süreçte kendisiyle içsel olarak çatışma yaşamasıyla açıklanabilir. Dolaysıyla, evlilik ya da duygusal ilişkilerinde birey eşini hayatının merkezine koyarak tek ruh, tek beden ve zihin olmaya çalışıyorsa, herhangi bir şey için onsuz yaşayamayacağını, onsuz var olamayacağını düşünüyorsa bu ilişkinin bağımlı olduğunun göstergesidir. Bağımlılık duygusu, bir ilişkide filizlendiğinde ve alışkanlıkla birleştiğinde ilişkiyi gelebileceği en zor, en kötü çıkmaza  sokabilir. Ve bu duygu tatsız, zavallı, insanın içini ve kendine güvenini çürütmeye başlayan bir kısır döngüye dönüşür. Bununla beraber bu ilişkide davranışlar duygusal olarak “besleyici” değil  “tüketici” olmaya başlar. Bu bağımlı iki insan karşılıklı olarak birbirlerini kullanmaya veya taraflardan birisinin yaşamak için asalakça diğerine tutunma dönemine geçilmeye başlamasına kadar giden sağlıksız bir ilişkiye neden olur. Sağlıklı olan şey aslında bu ilişkinin bitmesi gerektiğinin bilinmesidir. Ancak birbirlerine olan bağımlılıkları yüzünden bu bireylerin böylesine patolojik ilişkileri dahi bitiremediğini görürüz. Böyle bir ilişki örüntüsüne sahipseniz eğer bir an önce bu duruma son vermeniz en sağlıklı karar olacaktır.  Bağlılık; Bağlılık kavramına baktığımızda,  birine karşı sevgi, saygı ile yakınlık duyma ve gösterme, sadakat olarak açıklanabilir. Bağlılık olumludur, ondan korkmamak gerekir, bilinç hep açık ve uyanıktır. Farkındalığı barındıran bilinçli bir süreci içine alır. Bağlı olmak, bağlanılan şeyi sorgulamamak demek değildir. Kişi neye nasıl bağlandığını seçebilme iradesini elinde tutar. Örneğin, bir ilişkide birini sevebilmek için ona bağlılık hissetmemiz gerekir. Bağlı olma duygusu güven duygusu ile oluşur. Güven bir ilişkinin temel yapıtaşıdır. Güven yoksa ortada sevgi de ilişki de yoktur.   Kişinin kendisini bir topluma, bir toplumsal kesime, bir kuruma, bir düşünceye bağlı hissetmesi sıklıkla görülmektedir. Bağlılık ile bağımlılık arasındaki en önemli fark, bağlılıkta kişinin özgür iradesinin devrede olmasıdır. Bağlılık kavramına; aileye bağlılık, içinde bulunulan topluma bağlılık, vatanına bağlılık, mesleğine bağlılık, görevine bağlılık gibi pek çok örnek verebiliriz. Yıpratıcı olmayan, bireyin kendini ifade etmesine izin veren, sağlıklı ilişki modelini içeren bağlılık, model olarak bireyin daha mutlu olmasını sağlayan önemli faktörler içerir. Bağlılık ve bağımlılığın temelinde anne baba tutumlarının etkisi?  Anne babaların çocuklarıyla kurdukları ilişkinin niteliği, çocuk yetiştirme anlayışı ve yöntemleri çocuğun duygusal ve toplumsal gelişimini önemli ölçüde etkiler. Bu etkisi nedeniyle çocuk yetiştirme şeklinin bağlılık veya bağımlılığın nedenleri arasında olabileceği sıkça vurgulanır. Aşırı koruyucu ve otoriter ebeveyn tutumunun aynı anda bağımsız ve özerk davranışların gelişiminde çocuğu engellemeye kız veya erkek çocuğunun bağımlı davranışlarını pekiştirmeye hizmet ettiği birçok araştırma sonucunda ortaya konmuştur. Çocukluktan itibaren gelişmeye başlayan bağımlılık eğilimi sadece bireyin çocukluk yaşantılarını değil yetişkinlik yaşantıları üzerinde de etkili olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu bağlamda bizler sağlıklı olanın çocuğun ailesine bağlı olmasının ama bağımlı olmaması gerektiğidir. Ebeveynler çocuklarını yetiştirirken onları desteklemeli ancak, çocuğun kendini idame ettirebilmesi için kendini geliştirebilmesine izin vermelidir. Aksi takdirde ortaya, evlenene kadar annesinin evlendikten sonra karısının veya kocasının bakımına muhtaç kendi ayakları üzerinde duramayan, bağımlılığının bile farkında olmayan erkek veya kadın bireyler çıkar. Sonuç olarak bağımlılık veya bağlılık kavramlarına baktığımızda anne baba tutumlarının büyük etkisi olduğunu görürüz. Bu nedenle birey ilişkilerinde veya hayatın her alanında bağımlı mı yoksa bağlımı olduğunu sorgulamalı ve o doğrultuda adımlar atarak kendini ortaya koymalıdır.