Merhaba. Bu ayki yazımda da görüşmelerimden birinde yaşadığım ama kolaylıkla diğer görüşmelerime de genelleyebileceğim bir konuyu aktarmak istiyorum.
Bana gelen birçok danışan görüşmeye çok klasik bir cümle ile başlıyorlar: ‘Kimseyi değiştiremeyeceğimi biliyorum, sadece kendimi değiştirebilirim.’ Güzel bir farkındalık! Ancak görüşmenin ilerleyen bölümlerinde karşı karşıya kaldığımız manzarayla maalesef uyumlu değil bu söylenenler. Çünkü bir süre sonra danışanın kendisini değil, sorun yaşadığı kişiyi değiştirmeye çalıştığını görüyoruz. Üstelik çift terapilerinde çoğu zaman bu sorunlu kişi kayınvalide olduğu için, işin içine diğer eş de otomatik (ya da doğal) olarak giriyor. Yani iki kişinin sorunu, birdenbire üç kişinin sorunu oluveriyor. Bunun en bariz örneği de sorulan sorulara ‘Ama …' bağlacıyla başlayan ve içinde oldukça ciddi şikayetler barındıran cümlelerin kurulması. ‘Ama’ bağlacı bildiğiniz gibi kullanıldığı cümleden önce gelen cümleyi olumsuzlamak için kullanılan bir bağlaç. Böylece bir soru sorulduğunda danışan soruya cevap vermek yerine ‘Ama Selim bey...’ kalıbıyla olay anlatmaya, kendini haklı çıkarmak için ise bu olayları başka olaylar anlatarak desteklemeye çalışıyor. Ne kadar nafile bir durum! Maalesef danışanların ‘NE KADAR ÇOK ANLATIRSAM BENİ O KADAR ÇABUK ÇÖZEBİLİRSİNİZ.’ tarzındaki (ne zaman ve nereden edindiklerini bilmediğim, onların da hiç sorgulamadığını sandığım) bu düşünceleri, tam tersi etki yaratarak, danışanın düşünce algoritması çözmemizi zorlaştırıyor. Olaylar içinde oradan oraya savrularak yolumuzu bulmaya çalışırken sona eren birçok seans yapmak zorunda kalıyoruz. Ama danışan ‘Vallahi anlatmak bile beni çok rahatlattı!’ diyerek görüşme odasını terk ettiğinde, neyi çözmek için geldiğini ama nasıl hiçbir yol alamadığını görmek beni oldukça üzüyor.
Gerçekte, tip danışanların çoğunluğunun talebi aynı olabiliyor: ‘Değişmesi gereken ben değilim. Bak şimdi sana değişmesi gerekenin ben olmadığımı nasıl ispatlayacağım. Geçen gün yine kayınvalidem bana dedi ki...’ Tam da burada durup aslında kimi değişmesi gerektiğini danışana sormak bazen işe yarıyor. ‘Şimdi bunu söylediğinde ne demek istiyorsun? Şikâyet ettiğin kişi sen değilsen, değişmesi gereken kişi de sen olmuyorsun değil mi? Ama başlarken kimsenin değişmeyeceğini, değişmesi gerekenin kendin olduğunu söylemiştin. O zaman kimden ve neden şikâyet ediyorsun? Şikâyet ederek karşıdakini ne kadar değiştirebilirsin? Daha önce şikâyet ederek değiştirebildiğin biri oldu mu ya da böyle bir olay duydun mu? Kendinden şikâyet edersen ne işe yarayacak peki? Şikâyet etmek pasif bir eylemdir, oysa ben senin kurban rolünden çıkmanı istiyorum. Aktif eylem de başkası üzerinde yapabileceğin bir şey değildir, sen aktif olursun sonucunda de aktif bir reaksiyon beklersin. Şimdi beraberce düşünelim, ne yaparsan çözüme odaklı bir şey yapmış olursun? ‘