Mindlab Enstitüsü ile birlikte çalışan Dr. Lewis hodgson ve ekibi kaygıyı en aza indiren şarkı için bir araştırma yürütmeye karar verdiler. Araştırmada, denek olan katılımcılara sensörler bağlayıp zor olan bulmacaları çözmeleri istendi. Burada katılımcıların bulmacaları olabildiğince hızlı bir şekilde çözmesi gerekiyordu. Stres altında bu bulmacaları çözmeye çalışan katılımcılara çeşitli şarkılar dinletildi ve böylelikle kalp atış hızı, beyin hareketleri, nefes alıp verme gibi fizyolojik süreçleri ölçüldü. Ekip, araştırma sonucunda dinletilen şarkılar ile kaygı oranları arasında azalmaya yardımcı olan 6 şarkıya ulaştı.
Bu Şarkılar:
All Saints- Püre Shores
Mozart- Canzonetta Sullária
Coldplay- Strawberry Swing
Enya-Watermark
Dj Shah- Mellomaniac
Marconi Union- Weightless
Araştırmacılar en etkili şarkı olarak da Weigthless adlı eseri açıkladılar. Türkçe karşılığı "ağırlıksız" olan şarkının kaygıyı %65 oranında azalttığı sonucuna ulaşıldı. Marconi Union grubu üyeleri de şarkının bu amaçla yapıldığını ve uzmanlarla birlikte ortaya çıkarıldığını belirtti.
Bu gibi araştırmalar ve bazı bilgiler yanlış yorumlanabiliyor ve akla kaygı yok edilmesi veya azalması gereken kötü bir duygu mudur? Sorusu gelebiliyor. Aslında kaygı(anksiyete), kötü ve zararlı olarak anlamlandırdığımız durumlara verdiğimiz doğal bir tepkidir. Kaygıyı azaltılması gereken kötü bir şey olarak anlamlandırmak kaygı durumumuzu daha da arttırır. Yukarıda verilen örnek şarkı listesi ve araştırma da aslında stres hormonu olan kortizolu daha az rakamlara indirgeyerek bu sayede daha huzurlu ve sakin olmayı sağlamaktadır. Tabi ki kaygıyı, korkuyu yönetebilmek ve sakin, huzurlu olmak faydalıdır. O yüzden ortaya konan araştırma da bu anlamda olumlu bir katkıda bulunmuştur. Fakat burada kaygıyı olumsuz olarak algılamak doğru değildir. Çünkü kaygı, herkesin yaşadığı bir duygudur. Zannedilenin aksine kaygı(anksiyete) sadece psikolojik bir bozukluk yaşayan bireylerde görülmez. Örneğin önemli bir sunum yapacağınız zaman sunum öncesinde veya sonrasında kaygı yaşayabilirsiniz ya da sizin için önemli olarak adlandırdığınız bir olay öncesi kaygı doğal olarak kendisini gösterir. Peki ne zaman kaygı doğal bir duygu olmaktan çıkıp profesyonel bir destek almanızı gerektiren bir noktaya gelir? Kaygıyı sürekli ve aşırı olarak yaşamak, hayatın akışında kaygı duygusunun baskın olması ve günlük yaşantınızın etkilemesi gibi kısaca açıklayabiliriz. Uzman değerlendirmesi olmaksızın tanı olarak kesin bir şeyler söylemek ve 'şu durumlara sahipseniz kaygı bozukluğunuz vardır' demek doğru ve etik olmayacaktır. En doğrusu bir uzmana danışmaktır. Fakat kaygı bozukluğu yaşayan bireylerde profesyonel destek alma kısmı oldukça ertelenebilmektedir. En sık görülen ruhsal bozukluklardan biri olmasına karşın, en az tedavi başvurusunu da taşımaktadır. Kadınlarda genellikle erkeklerden iki kat daha fazla görülür ve erken yaşlarda başlayıp, akademik, sosyal ve mesleki anlamda bireyleri etkileyebilmektedir. Böyle bir durum yaşıyorsanız kendinize bir tanı koymak ya da yanlış bilgiler ile hareket etmek yerine bir profesyonelden yardım almak kendiniz için vereceğiniz en doğru karar olacaktır.