Araştırmamızın temel amaçlarından birincisi öğrencilerin yaşam anlamı, psikolojik dayanıklılık, akran zorbalığı ve intihar düşünceleri arasında bir ilişki olup olmadığını tespit etmekti.
Yapılan yol analizi sonucunda yaşam anlamı ölçeğinin alt boyutlarından biri olan var olan anlam boyutundaki bir birimlik artışın intihar olasılığı ölçeğindeki tüm alt boyutlarda (intihar olasılığı, olumsuz benlik algısı, umutsuzluk, düşmanlık ve negatif algı) azalmaya sebep olduğu tespit edilmiştir. Ergende mevcut bir yaşam anlamının olması, onu intihar olasılığıne karşı koruyucu bir bariyer etkisi olarak çevrelemektedir denilebilir. Camphell ve Fahy (2005), intihar ile intihar olasılığı arasında da bir ilişki olduğunu ifade etmektedir. İntihar olasılığı olduğunu dile getiren kişilerin %20’sinin intihar girişiminde bulunduğunu belirtmektedir. Bu kişilerin büyük çoğunluğunun intihar davranışı öncesi profesyonel yardım gördüğünü; herhangi bir nedenle daha önce hastanede psikiyatrik tedavi görmüş olan kişilerde intihar vakalarına daha fazla rastlandığını tespit etmiştir.
Aynı şekilde ergen psikolojik dayanıklılık ölçeğinin aile desteği ve akran desteği alt boyutlarındaki bir birimlik artışın intihar olasılığı ölçeğinin tüm alt boyutlarında azalmaya sebep olduğu tespit edilmiştir. Psikolojik dayanıklılığın intihar olasılığıni önleyici bir rol üstlendiği görülmektedir. Benzer olarak ergen psikolojik dayanıklılık ölçeğinin uyum boyutundaki bir birimlik artışın intihar olasılığı ölçeğinin olumsuz benlik algısı alt boyutunda azalmaya sebep olmaktadır. Literatürdeki bulgular araştırmadan elde edilen bulgularla birbirine paralellik arz etmektedir. Akran zorbalığının, çocuklar ve ergenler arasında en çok gözlenen şiddet problemi olduğu ve uzun vadede anti-sosyal davranış bozukluklarına dönüşebilme riskini barındırdığı ifade edilmiştir (Smokowski ve Kopasz, 2005). Akran zorbalığına maruz kalan öğrenciler diğerlerine göre daha sık intihar olasılığı yaşamaktadır (Kowalski, Limber, Agatston, 2008). Araştırmalarda okul uyumsuzluğu, sigara kullanımı ve akran zorbalığına maruz kalma arasında pozitif yönlü ilişki saptanmıştır (Nansel, Overpeck, Pilla, Ruan, Simmons-Morton ve Scheidt, 2001).
Yaşam anlamı ölçeğinin var olan anlam alt boyutu intihar olasılığı ölçeğinin intihar olasılığı, olumsuz benlik algısı, umutsuzluk, düşmanlık ve negatif algı alt boyutlarında azalışa sebep olurken; yaşam anlamı ölçeğinin aranan anlam boyutundaki bir birimlik artışın intihar olasılığı ölçeğinin intihar olasılığı, umutsuzluk ve düşmanlık alt boyutlarında artışa sebep olduğu saptanmıştır. Ayakta tedavi gören hasta grubunda intihar oranını araştıran Dean ve Range (1999), yol analizi kullanarak yaptığı çalışmasında, umutsuzlukla aynı zamanda intihar olasılığı ve yaşam anlamı arasında anlamlı ilişkiler elde etmiştir. Buna göre kişinin yaşam anlamı düzeyi yükseldikçe intihar olasılığı artmaktadır (Akt. Atlı, 2007). Dünya Sağlık Örgütü (2014) verilerine göre nüfusu 300 binden fazla olan 172 ülkede intihar hızları yüz binde 0,4-44,2 arasında değişmektedir. 2012 yılında intihar tüm dünyadaki ölümlerin %1,4 ünü oluşturarak en sık görülen 15. ölüm sebebi olarak yerini almıştır. Küresel olarak 15-29 yaşındaki genç yetişkinlerin ölümlerinin %8,5’ini intihar oluşturur. Bu yaş grubunda trafik kazalarından sonraki en sık ikinci ölüm sebebidir.
Akran zorbalığı belirleme ölçeğinin sözel istismar alt boyutundaki bir birimlik artışın, ergen psikolojik dayanıklılık ölçeğinin aile desteği, akran desteği alt boyutlarında azalışa; intihar olasılığı ölçeğinin intihar olasılığı ve düşmanlık ile ergen psikolojik dayanıklılık ölçeğinin okul desteği alt boyutunda artışa neden olmaktadır. Yine benzer olarak akran zorbalığı belirleme ölçeğinin sosyal manipülasyon alt boyutunda bir birimlik artışın, yaşam anlamı ölçeği alt boyutlarından var olan anlam, ergen psikolojik dayanıklılık ölçeğinin alt boyutlarından uyum, akran desteği ve aile desteği alt boyutlarında; intihar olasılığı ölçeğinin düşmanlık alt boyutlarından düşmanlık alt boyutunda azalışa sebep olurken umutsuzluk alt boyutunda artışa sebep olmaktadır. Soylu (2007), depresyonu olan ergenlerde intihar olasılığıni etkileyen sosyal, duygusal ve bilişsel faktörlerinin araştırılması adlı çalışmasında, ergen bireylerde kız cinsiyetli olunması, depresyonun varlığı ve şiddetli olması, yüksek kaygı seviyesi, umutsuzluk seviyesinin yüksekliği, algılanan sosyal destek seviyesinin düşüklüğü, benlik saygısının azlığı, arkadaş desteğinin az olması, somatizasyon, düşmanlık, psikotizm, duygusal güçlükler ve akran ilişkileriyle ilgili zorluklar intihar olasılığı ile ilişkili olarak tespit edilmiştir. Kim ve Leventhall (2008), zorbalık ve intihar ilişkisini araştırdıkları genel tarama çalışmalarında, 5 kıtadaki 16 ülkede yapılan 37 araştırma tek tek incelenmiş, zorbalığa maruz kalmanın kurbanlar için yıkıcı bir etkisinin olduğu belirlenmiş; intihar olasılığıni tetiklediğini ortaya çıkarmış; günümüz toplumları açısından zorbalık davranışlarının çok ciddi bir problem olduğu saptanmış; akran zorbalığının tüm dünya toplumları için küresel ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınması gerektiği vurgulanmıştır.
Akran zorbalığı belirleme ölçeğinin fiziksel saldırı alt boyutundaki bir birimlik artışın, yaşam anlamı ölçeğinin var olan anlam; ergen psikolojik dayanıklılık ölçeğinin aile desteği, akran desteği ve okul desteği; intihar olasılığı ölçeğinin olumsuz benlik algısı ve umutsuzluk boyutlarında azalmaya neden olurken; intihar olasılığı ölçeğinin düşmanlık boyutunda artışa neden olmaktadır. Literatüre baktığımızda zorbalığa maruz kalan ergenlerin kendine zarar verme tarzı tepkiler geliştirdikleri fark edilmektedir. Bazı teorik açıklamalar zorba kurbanı olmanın negatif duygusal ve psikolojik sonuçlarının üzerinde durmaktadır. Bunun nedenleri üzerinde çalışan Hay, Meldrum ve Mann (2010), kurban pozisyonunda olmanın ergenler için bir çeşit gerginlik oluşturduğunu ve bu gerginliğin olumsuz duyguları tetikleyerek kendine zarar vermeye yönelik davranışları harekete geçirdiğini ifade etmektedir. Bu teoriyi deneysel olarak test etmek için Hay ve Meldrum, kendine zarar verme yönündeki niyetle olduğu kadar zorbalığın olumsuz duygularla da ilişkili olduğunu bildirmişlerdir. Genel olarak düşündüğümüzde bu modeller bize zorbalık kurbanlarının itaatkar ve güçsüz sosyal pozisyona zorlandığını ve bunun neticesinde de öz yeterlik, öz değer algılarının ve genel motivasyonlarının azaldığını; olumsuz duygularının, olumsuz benlik algılarının ve depresif duygu durumlarının arttığını ifade etmektedir. Nazir ve Pişkin (2015) Türkiye ve Hindistan’da eşgüdümlü şekilde yürüttükleri araştırmalarında, akran zorbalığının öğrencilerin üzerindeki etkilerini ölçmüşler ve edinilen sonuçlara göre akran zorbalığı, öğrencilerin özgüvenini ve özgüvenlerini büyük oranda azaltarak, öğrencilerde depresif duygu durumuna sebep olduğunu; bunların yanında aynı zamanda zorbalığa maruz kalan öğrencilerin kendilerini çevrelerinden yalıtılmış ve yalnız hissetmelerine neden olduğunu tespit etmişlerdir. Kendilerini yalnız, yalıtılmış ve depresif hisseden öğrencilerin intihar olasılığı, intihar olasılığı durumu veya intihar girişimi davranışı içinde bulunma ihtimali oldukça fazladır.
Yaşam anlamının var olan anlam boyutundaki bir birimlik artış, intihar olasılığı ölçeğinin intihar olasılığı, olumsuz benlik algısı, umutsuzluk, düşmanlık ve negatif algı boyutlarında azalmaya neden olmaktadır. Başka bir ifadeyle öğrencilerin anlam düşüncelerine sahip olmaları, intihar düşüncelerini, olumsuz benlik algılarını, umutsuzluk düzeylerini, düşmanlık ve negatif algı seviyelerini düşürmektedir. Bu sonuçların, Hay ve Meldrum’un (2010) yukarıda bahsedilen araştırma bulgularına paralellik gösterdiği görülmektedir. Ergenlerin yaşam anlamı düzeyi yükseldikçe intihar düşünceleri, olumsuz benlik algısı, umutsuzluk ve negatif algı düzeyleri giderek azalmaktadır. Yaşam anlamının aranan anlam boyutundaki bir birimlik artış, intihar olasılığı ölçeğinin intihar olasılığı, umutsuzluk ve düşmanlık boyutlarında artışa neden olmaktadır. Diğer bir ifadeyle yaşam anlamı arayışında olmak, intihar olasılığı, umutsuzluk ve düşmanlık seviyelerinde artışa neden olmaktadır. Henüz bir anlam olasılığıne sahip olunmaması ve halen arayışta olunması, ergenlerdeki intihar olasılığıni, umutsuzluğu ve düşmanlık boyutlarını artırmaktadır. Dilbaz, Holat, Bayram ve Tüzer (1995)’ın yaptıkları çalışmada, umutsuzluğun da intiharı anlamada araştırmalara yol gösterecek bir kavram olduğunu ortaya çıkartmışlardır. Çalışmalarında intihar girişiminde bulunan hastalarda intihar girişiminde bulunmayanlara göre umutsuzluk duygularının oldukça yoğun olarak ortaya çıktığını; kişinin yaşama bakış açısının umutsuzluklarla doluysa intihar riskinin de arttığını belirtmektedirler. Heisel ve Flett (2004), yaşam anlamı, yaşam doyumu ve intihar olasılığı arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Yapılan çalışmada yaşam anlamı ve yaşam doyumunun, depresyon, nevrotizm ve sosyal umutsuzluğa karşı koruyucu bir rolünün olduğunu bulmuşlardır. Yaşam anlamı olasılığınin anlamlı bir şekilde intihar olasılığı ve yaşam doyumu arasında aracı bir rolünün olduğunu; yine yaşam anlamı olasılığınin anlamlı bir şekilde depresyon ve intihar olasılığı arasında düzenleyici bir rolünün olduğunu tespit etmişlerdir.
Ergen psikolojik dayanıklılığın aile desteği boyutundaki bir birimlik artış, intihar olasılığı ölçeğinin intihar olasılığı, olumsuz benlik algısı, umutsuzluk, düşmanlık ve negatif algı boyutlarında azalmaya neden olmaktadır. Ergen psikolojik dayanıklılığın akran desteği boyutundaki bir birimlik artış, intihar olasılığı ölçeğinin intihar olasılığı, olumsuz benlik, umutsuzluk ve düşmanlık boyutlarında azalışa neden olmaktadır. Ergen psikolojik dayanıklılığın uyum boyutundaki bir birimlik artış, intihar olasılığı ölçeğinin olumsuz benlik algısı boyutunda azalmaya neden olmaktadır. Aydın (2018), çocukluk çağı travmalarının psikolojik sağlamlık ve depresyon belirtileri üzerine etkisi üzerine yaptığı çalışmasında, psikolojik sağlamlık düzeyleri ile depresyon belirti düzeyleri arasında negatif yönde anlamlı ilişki olduğunu tespit etmiştir. Başka bir deyişle öğrencilerin psikolojik sağlamlık düzeyi yükseldikçe depresyonları azalmaktadır.
Zorbalık kurbanı öğrenciler diğerlerine göre daha sık intihar olasılığı yaşamaktadır (Kowalski, Limber, Agatston, 2008). Araştırmalarda okul uyumsuzluğu, sigara kullanımı ve zorbalık kurbanı olma arasında pozitif yönlü ilişki saptanmıştır (Nansel, Overpeck, Pilla, Ruan, Simmons-Morton ve Scheidt, 2001). Smokowski ve Kopasz (2005)’e göre zorbalık, gençler arasında en sık rastlanan şiddet sorunu olarak kabul edilebilir ve çok ciddi anti sosyal davranış bozukluklarına dönüşebilmektedir. Totan ve Yöndem (2007)’in lise öğrencileriyle gerçekleştirmiş oldukları araştırmanın sonuçlarına göre, ergenlerde akran ilişkilerinin yoğunluğu zorba olmayla pozitif yönde ilişki göstermektedir. Bu bulgu, arkadaş ilişkilerinin niteliğinin, zorbalığa maruz kalan çocuklar açısından tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini göstermektedir.
Camphell ve Fahy (2005), intihar ile intihar olasılığı arasında da bir ilişki olduğunu söylemektedir. İntihar olasılığı olduğunu dile getiren kişilerin %20’sinin intihar girişiminde bulunduğunu ifade etmektedir. Bu kişilerin büyük çoğunluğu intihar davranışı öncesi profesyonel yardım gördüğünü; herhangi bir nedenle daha önce hastanede psikiyatrik tedavi görmüş olan kişilerde intihar vakalarına daha fazla rastlandığını tespit etmiştir.
Çalışmamızdaki diğer bir alt amaç akran zorbalığı ile intihar olasılığı arasındaki ilişkide yaşam anlamı ve psikolojik dayanıklılık değişkenlerinin aracı bir etkiye sahip olup olmadığını tespit etmekti. Akran zorbalığının, intihar olasılığını hem doğrudan hem de dolaylı pozitif bir şekilde etkilediği saptanmıştır. Akran zorbalığı, yaşam anlamını doğrudan negatif yönde etkilemektedir. Yaşam anlamı ise intihar olasılığını negatif yönde doğrudan etkilemektedir. Akran zorbalığı ile intihar olasılığı arasındaki ilişki yol katsayısı değerinin anlamlı olması, yaşam anlamı değişkeninin tam aracılık etkisinin olmadığını göstermektedir (Gürbüz ve Şahin, 2016). Bu sonucun aksine Henry (2014) yaptıkları araştırmalarında akran zorbalığına maruz kalma ie intihar olasılığı arasındaki ilişkide yaşam anlamı faktörünün aracı etkiye sahip olduğunu tespit etmişlerdir. Başka bir ifadeyle yaşam anlamı değişkeni, akran zorbalığına maruz kalan öğrencilerin intihar düşüncelerini olumlu yönde etkilemekte; onları intihar, kendine zarar verme gibi düşüncelerden koruyarak tampon işlevi görmektedir.
Yaşam anlamı araştırmaları zorbalık mağdurlarının yaşamda anlam ile ilgili ifadeleriyle yakından ilgili görülmektedir. Araştırmalar yaşam anlamının stresi önleyici ve stresin etkisini kısıtlayıcı durumda olduğunu göstermekle birlikte, yapılan kesitsel çalışmalar, yaşam anlamı olasılığıne sahip kimselerin terörist saldırılar altında, kanser teşhisi konulması ve cesaret gerektiren zamanlarda ve sıkıntı yaratan durumlarda daha az zarar gördüklerini göstermektedir (Edmonds ve Hooker, 1992; Steger, Frazier, Oishi ve Kaler, 2006; Vickberg, Bovbjerg, DuHamel, Currie ve Redd, 2000).
Bu kategoride yer alan zorbalık modelinde (Hay ve Meldrum ve Mann, 2010) “sahip olunan yaşam anlamı/amacı, zorbalık kurbanlarında oluşan negatif etkileri azaltmaktadır” fikrini savunmaktadırlar. Bu kapsamda yaşamda anlam, zorbalık mağdurları için koruyucu, tampon işlevini gören bir rol sunmaktadır. Yaşamda güçlü anlam seviyesine sahip olan ergenler psiko-sosyal güç kaynaklarını daha iyi tasarlayabilmekte ve zorbalığın negatif etkileriyle daha kolay baş edebilmektedirler. Böylece zorbalığın yıkıcı etkilerine rağmen bir yaşam anlamına sahip olmak, genç bireyin zorbalık mağduriyetini içselleştirmesini önlemekte ve/veya bireye yaşam için ilave anlam kaynakları sunabilmektedir.
Henry ve arkadaşları (2014)’nın yaptığı akran zorbalığında zorba mağduriyeti yaşayan kurbanlar ile intihar düşünceleri arasındaki ilişkide yaşam anlamının potansiyel aracı ve düzenleyici rolünü test ettikleri çalışmalarında, yaşam anlamının kızlar için aracı bir rolü olduğunu; erkekler için de yaşam anlamının düzenleyici bir rolü olduğunu tespit etmişlerdir. Yaşam anlamının gençlerin ruh sağlığı için önemli bir amaç oluğunu; pozitif, önleyici ve müdahale edilmesi gereken hedef bir nokta olduğunu ifade etmektedirler. Heisel ve Flett (2004), yaşam anlamı, yaşam doyumu ve intihar olasılığı arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Yapılan çalışmada yaşam anlamı ve yaşam doyumunun, depresyon, nevrotizm ve sosyal umutsuzluğa karşı koruyucu bir rolünün olduğunu bulmuşlardır. Yaşam anlamı olasılığınin anlamlı bir şekilde intihar olasılığı ve yaşam doyumu arasında aracı bir rolünün olduğunu; yine yaşam anlamı olasılığınin anlamlı bir şekilde depresyon ve intihar olasılığı arasında düzenleyici bir rolünün olduğunu tespit etmişlerdir.
Akran zorbalığı ile intihar olasılığı arasındaki ilişkide yaşam anlamı ve psikolojik dayanıklılık kavramlarının koruyucu bir etkiye sahip olduğu söylenebilir. Güçlü yaşam anlamına sahip olan bireyler ve psikolojik dayanıklılık açısından yüksek seviyede bulunan kişiler, zorbalığa maruz kalmanın ve intihar olasılığınin etkisinden en az zararla kurtulacaklardır.
Tüm bunların yanı sıra öğrencilerin yaşamın anlamına yönelik durumlarını öğrenmek için Steger, Frazier, Oishi ve Kaler (2006) tarafından geliştirilen, Demirdağ ve Kalafat (2015) tarafından uyarlama çalışması yapılmış olan Yaşamın Anlamı Ölçeği (Meaning in Life Questionainere), hem orijinalinde hem de uyarlama çalışmasında üniversite öğrencileri ile çalışılmıştır. Yapılan çalışmada ise ölçeğin lise öğrencileri ergenler üzerinde de uygulanabileceği kanıtlanmıştır. Bundan sonra yapılacak çalışmalarda Yaşam Anlamı Ölçeği lise öğrencileri örnekleminde kullanılabilir.
Aynı şekilde Cull ve Gill (1990) tarafından geliştirilen, Atlı, Eskin ve Dereboy, (2009) tarafından Türkçe’ye uyarlanan İntihar Olasılığı Ölçeği, yetişkinler arasındaki intihar riskini ölçmek amacıyla geliştirilmiştir. Yapılan orijinal çalışma ve uyarlama çalışmadaki örneklem yetişkin kişilerden oluşmaktadır. Yapılan çalışmada bu ölçeğin güvenirlik ve geçerlik çalışmaları sonuçları lise düzeyindeki ergenlerle de rahatlıkla kullanılabileceğini göstermiştir.