İşte Bu Doktor İndir
İletişim gönderici ve alıcı olarak en az iki canlı veya canlı grubu arasında gerçekleşen bilgi , duygu ve davranış alışverişidir. İletişim sözlü, yazılı (metinle), görsel (resimle, simgelerle) olabileceği gibi beden dilinden (jest ve mimiklerden) de oluşabilir. Tahmin ettiğimizin aksine iletişimin %65’i vücut dilinden, %20’si sözel ipuçlarından oluşurken kullandığımız kelimeler sadece %15’ini oluşturur. Yani iletişim sırasında kullandığımız kelimeler kadar belki de daha fazla ipuçları da önemlidir. İletişimimizi etkileyen en önemli şeylerden biri de içinde bulunduğumuz duygu yoğunluğumuzdur. Kızgınlık, öfke arkasındaki gerçek duyguları gölgeleyerek yanlış tepkiler vermemize sebep olabilir. Sinirlediğimizde o an vereceğimiz tepkileri kontrol edemeyebiliriz. Sinirlendiğimiz şeyi bulmak ve çözmek yerine sadece baskılamaya çalıştığımız zaman da daha sonrasında yanlış zaman da ortaya çıkabilir. Bu yüzden duyguları konuşmak önemlidir. Sinirlenmemizin sebebi gerçekten karşı tarafın yaptığı davranış veya söz mü yoksa yaşadığımız farklı bir şey mi? Bu her zaman düşündüğümüz bir şey değil, hatta çoğu zaman kendi yaşadığımız bir durumdan (eş ile tartışma, işte yaşanan sıkıntılar, yorgunluk, baş ağrısı vb.) dolayı sinirli olsak dahi bunun farkına varmakta zorlanıyor ve önce dışa tepki gösteriyoruz. Bu konuda duygularımızı oluşturan gerçek olayların ve kişilerin farkında olmak iletişim sırasında tepkilerimizi doğru şekilde oluşturabilmemizi ve bizden kaynaklanan bir durumsa onu kontrol altına alabilmemizi sağlar. Bizi sinirlendiren olayın çocuk kaynaklı olduğu durumlarda (söz dinlememesi, tekrar ettiğiniz şeyi yapmaması, kurallara uymaması gibi) ise ilk tepkimizin nasıl olacağı çok önemlidir. O an duyulan sinir ve kızgınlıkla tepki verilen durumlarda karşı bir tepkiyle karşılaşmak çok olasıdır. Böyle bir durumda kullanacağınız kelimeler, ses tonu, vücut dili yani iletişim diliniz çocuktan alacağınız tepkinin şeklini belirleyen etkenler olacaktır. Çünkü çocuğa kullanacağınız “Sen” ile başlayan cümle ve olumsuz kelimeler (salak, aptal, beceriksiz, tembel gibi) onun benlik saygısını azaltacağı gibi kendisini suçlanmış hissetmesine ve öfkesinin artmasına bu da size karşı tavır almasına, tepkiyle yaklaşmasına sebep olabilir. Bu durumlardan kaçınmak adına kullanılabilecek bir dil vardır: Ben dili! Kızdığımız anda cümleye Sen diye başlayarak karşımızdakinin davranışını eleştirerek ona karşı suçlayıcı bir dil kullanmak yerine; Ben diye başlayarak bizi sinirlendiren, üzen veya kızdıran olayla ilgili kendi gerçek duygularımızı ve düşüncelerimizi söyleyebiliriz. Bunu yaparken hissettiğimiz duyguyu, kızdığımız olayın ne olduğunu ve niye kızdığımızı net bir şekilde açıklamalıyız. Ben dilini kullanırken genelleme, sıfat, yargı ve soyut kavramlardan da kaçınmalı; somut tanımlar tercih etmeliyiz. Böylelikle karşı tarafın bize tepki göstermek yerine bizi anlamasını sağlayabiliriz. Örnek cümleler: ❖ S: Sana yerlere basmaman gerektiğini söyledim kaç kere söyledim. B: Yere çorap giymeden bastığında hasta olabileceğin için endişeleniyorum. ❖ S: Yine mi ödevlerini yapmadın hep ben uğraşıyorum. B: Ödevlerini yapmadığını gördüğümde yeterince çaba göstermediğini düşünüyorum ve buna üzülüyorum çünkü senin başarılı olmanı istiyorum