İşte Bu Doktor İndir
Herkesin affedilmeye ihtiyacı vardır.  Suçlu olmasıyla da ilgili değil; suçlanmasından ve suçlu hissetmesinden. Üstelik suçlanmak için de başka birisine gerek kalmıyor. İnsanın kendisi, kendine bu konuda fazlasıyla yetiyor. Bazen fazla bilir geliyor. Kimi zaman bu insanî hasletler insanı zorluyor. Yani insana “insanlık” ağır geliyor.     Affetmek içerleme ya da öfke duygularını bırakmak şeklinde tanımlanabilir. Buradan söyle bir anlam çıkıyor; Aftan sonra bazı duyguları tutmamak gerekir. “Kendime küstüm”  dediğimizde ne yapacağız? Yanı kendimizi suçladığımızda da kendimize kırgın olduğumuzda, kendimize kızgınlığımızı da içerlememize de küskünlüğümüze nasıl yaşayacağız? Küskün bir halde kendinle yaşamak kolay olmuyor.   O zaman diyoruz ki kendimi suçlamayayım. “Kendimi suçlamayacaksan o zaman sen de suçlanacak şeyler yapma” diye kendimize söylenirken kendimizi buluyoruz. Kendimizi affetmek için bir dizi işlem gerektiğine kanaat ediyoruz: “Önce kendini suçlayacak şeyler yapma hatta mümkünse hata yapma. Böyle olursa kendini suçlamazsın. Şimdi kendini sevebilir, kendini koruyabilirsin.” Kendimize bunları demek hissetmeyi bırakmış olmak demek olmuyor. Nerede takılıp kalıyoruz?   Duyguları kenara bırakarak devam etmeyi  beklemek insanî hasletlerimize uymuyor. Duygularımızın doğasına aykırı bir mücadele. Hissetmemeyeyi çalışmak hissetmeyi engellemez. Affetmek duygusal değil eylemseldir. Duyguları bırakmadan duygularımızla yaşamaktır. Kızgın ve küskün birine kızmak nasıl ilişkiyi iyi yapmıyorsa kendimize kızgın ve küskün olduğumuzda da kendimizle kızarak barış ve huzur içinde yaşayamıyoruz.